Daha ne duymak istiyoruz acaba?

Cenk Mutluyakalı

Sivil Savunma Teşkilat Başkanlarından biri öğle yemeğine davet etmişti.
Beş, altı sene evveldi.
Hangi komutandı anımsamıyorum.
Yuvarlak bir masaydı ve baş başaydık.
Genel yayın yönetmenlerini tek tek misafir ediyormuş.
Bizi de tanımak istemiş.
“Farklı görüşleri de dinlemekten mutlu oluruz” gibi bir tavır vardı.
“Bizden korkmayınız” diyen bir nezaketi!

*  *  *
Biliyorsunuz, son dönemde Kıbrıs’ta görev yapan başkanlardan üçünü ordudan ihraç ettiler.
Kimi hapse gitti, kimi emekliye…
Neyse o çok daha “derin” bir mesele!
O yemekte bana radyolarını anlatmaya başlamıştı, takım elbiseli albayımız.
“Özür dilerim” dedim ve araya girdim…
Dayanamadım!
Kendimi aptal rolünde hissettim.
“Türkiye, özel eğitimli bir albayını, nihavent makamında şarkılar çalması için mi adaya gönderiyor?”
Sessiz bir yemek olmuştu o gün!

*  *  *
Şimdi siyasilere soruyorum.
Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’nın onca örgütlenmesi radyoda şarkılar çalmak, ara sıra dağda kaybolan birilerini aramak, senede birkaç sel baskınına müdahale etmek ve yaşı geçmişlere kurslar düzenlemek için mi?
Türk ordusunun özel eğitimli bir subayını sırf bunlar için gönderdiğine inanmaya devam mı edeceksiniz?

*  *  *
Şimdi ne mi yapacağız?
Sivilleşme ve demokratikleşmeyi yeniden gündeme alacağız.
Örneğin “Teşkilat”tan konuşmaya başlayabiliriz.
“Tetiği çeken” katilden çok daha önemlisi o tetiği çektiren zihniyet ve düzeni deşifre edebilmek ve değiştirmektir çünkü…

Niye var Sivil Savunma?
Şarkı türkü radyo işleri için BRT var.
İtfaiye var, yangınlar ve seller için…
Eğitim için okullar var...
Arama-Kurtarma” faaliyetlerine dair illaki bir birim gerekiyorsa, İçişleri Bakanlığı bünyesinde oluşturulur yeniden…
Sivil Savunma’nın hayatımıza hizmet ürettiği alan neyse, bunu, bu ülkenin insan kaynağı ve bakanlıklara bağlı kurumları ile yönetmek mümkün değil mi?
Buradan başlayabiliriz değiştirmeye, dönüştürmeye, ilerlemeye…
Yoksa…
Yüksek perdeden söylenir, öfkelenir, kabarır ama mevcut yapıyı da korumuş oluruz sadece…

*  *  *
Adam diyor ki, ilk durağımız Sivil Savunma Başkanı oldu.
Belinde tabancası sahte kimlikle adaya girenlerin “cinayet keşfi” yaptıkları bir yerden söz ediyoruz.
Sizi “koruduğunu” söyleyen generaller sokak ortasında katledilmenize “aracılık” ediyor.
Cinayetin bir numaralı şüphelisi için “kahraman bir subay” diyor Başkan!

Daha ne duymak istiyoruz acaba?