Guterres’in son raporu çeşitli çevreleri memnun etmedi. Düşündürücü…
Oysa BM uzun süredir, oldukça dikkatli ve sorumlu bir yaklaşımla konuyu ele alıyor. Toplumları iyice gözetiyor. Güven artırıcı önlemlere, toplumların yakınlaşmasına değer veriyor. Sivil Toplum örgütlerinin çalışmalarını sürekli öne çıkarıyor. Kadınların ve gençlerin çözüm iradesini çeşitli raporlarında ele aldığını da biliyoruz.
Bırakalım herşeyi, büyük tartışmalar doğuran, Kıbrıs Türk tarafının üzerinde ısrarla durduğu Guterres çerçeve belgesinin 30 Haziran tarihli olduğu yönündeki vurgu bizim açımızdan büyük kazanımdır. Federasyonun açıkça işaret edilmesi de aynı şekilde ciddi bir mesajdır.
Bunları görmeyerek, Kıbrıs Türk tarafının çözüm yönündeki kararlılığının ve tezlerinin dikkate değer ve kabul gördüğünü takdir etmeyerek, bizi çözüme taşıyacak, son hamleyi yapacak bir araç, bir yöntemden başka birşey olmayan Guterres belgesine savaş açmak, çözüm istenmediğini açıkça ifade edilmiyor mu? Bunlar bizi gerileten, çok zayıf yaklaşımlar ne yazık ki?
“Pandoranın kutusunun açıldığı", “paradigmanın -ayrılık yönünde- değiştiği”, “artık her şeyin farklı olacağı”, “yeni fikirlerin olduğu”, “gündemde Konfederasyonun olduğu” yönündeki görüşlerin uluslararası camia tarafından hiç de dikkate alınmamış olması, bize bir ders verecek mi? Kıbrıslı Türkleri bu denli anlamsız iddialarla yormanın bir anlamı mı olduğu sanılıyor? Sadece zaman kaybı !
Başarılı bir siyaset adamı da olan BM Genel Sekreteri Sayın Guterres, bu uluslararası konjonktürde Kıbrıs sorununun gündemden düşmesinin/düşürülmesinin Kıbrıslı Türkler için olduğu kadar Kıbrıslı Rumlar için de olumlu sonuçları doğurmayacağını çok iyi görüyor. Toplumların çözüm ve modern bir yaşam talebinin karşılanmadığı çok iyi görülüyor ve buna daha önce pek çok kez vurgu yapıldı. Refah, güven ve büyümeye “odaklanmak” gerektiği, toplumların ise -çok haklı olarak- buna yeterince hazırlanmadığı vurgulanıyor.
Uluslararası camia aslında bize bir ayna tutuyor ve sorun sizin sorununuz, ben dosyama sahip çıkarım, adım atın ben yanınızdayım diyor. Her şeyi benden beklemeyin diyor. Dikkate değer.
Bugün umutsuz olmak, kafa karıştırmak değil yeni bir durum değerlendirmesi ile çalışmak gerekir.
Federasyon bitti, AB içinde iki ayrı devlet gibi konfederasyon gibi seçeneklerin hiç kimse tarafından dikkate alınmadığı, Anastasiadis’in popülist ve sorumsuz çıkışlarının bir benzeri olduğu ise açıktır. Konu bile edilmemekte, dikkate alınmamaktadır.
* * *
Kıbrıslı Türk toplumunun toplumsal varlığı ve geleceği “ancak ve ancak” dünyaya Federal bir yapıda entegre olma hedefi ile bir anlam kazanır. Mümkün olan budur. Bunun ötesi toplum için, özellikle de hakikatı bilen siyaset adına “kurucu” bir iddia taşımaz. Dolayısıyla Kıbrıslı Türkler için, kalıcı bir siyaset, çözüm ekseninde sağlanacaktır.
Biz sonuna kadar BM çerçevesinde kalarak, dünya dili kullanarak ve haklarımızı öne çıkararak yolumuzda yürümeli, dünyaya daha çok konuşmalıyız. Evet, Anastasiadis’e rağmen, dünya Kıbrıslı Türklerin çözüm iradesini dünya görmeli, bilmeli, idrak etmeli. Ancak o zaman denklem değişebilir.
* * *
Gündeme almayarak, her şeyi müzakere masasına indirgeyerek, yapılması gerek diplomatik, siyasi mücadele ve dayanışmayı göstermeyerek adada bir Federasyon inşa etmek imkansızdır. Tüm mesele de budur aslında !