Daha neler göreceğiz

Cenk Mutluyakalı

Birbirimizi çok daha iyi tanır, anlar, merhametle davranırdık eskiden...
Polis “tabanca” taşımazdı, “cop” vardı belinde, onu da kullanmazdı.
Hani o dizeler gibi...
“Eskidendi.
Çok eskiden...”

Tamam anladık, zaman değişti, buralar kalabalıklaştı.
Yine de...
Ellerine kelepçe vurulmazdı, suçluluğu kanıtlanmamış insanların...
Hele kadınlar ve çocuklara daha bir şefkatliydi toplum, daha bir hassas.
Polis de öyleydi...
Yüz yüze gelecektik yine...
Kimsenin mahkeme avlusundan koşacağı, kaçacağı yoktu üstelik...
Ne oldu?

*  *  *

Bayramları ya da cumaları geçmişte de camiye giderdi pek çok insan.
Öyle de...
Bunun reklamı olmazdı.
Ne fotoğrafı çekilirdi ne de haberini yapardı gazeteler...
Övmezdi de... Yermezdi de...
İnancı kendineydi herkesin...
Manevi işlerin reklamı, gösterişi, gösterisi, övünmesi olmazdı.

*  *  *

Kurban keserken de aynıydı...
Kimseler duymaz, bilmezdi dahi...
Evlere dağıtılırdı ama bu öyle merasime çevrilmezdi.
Hani birilerine “zengin” birilerine “fakir” muamelesi yapılmazdı.

*  *  *

Şimdi bunları yazıyorum ya, sanılmasın ki Kıbrıslı güzellemesi yapıyorum.
Eskiden de ganimetçiydik, şimdi de!
Eskiden de kıskançlık vardı, şimdi de!
Eskiden de çekememezlik, dedikodu, tatminsizlik çoktu, şimdi de...
Eskiden de her işi kayırmacılıkla, eşitsizlikle, partizanlıkla çözerdik.
Şimdi de...
Bunlar değişmedi...
Ama dedim ya..
Ne ellerine kelepçe vurulurdu kadınların, ne de bir film setine dönüştürülürdü cami avluları...

*  *  *

“Elçimiz cuma namazına nereye gidecek” diye soran müdürleri, vekilleri, patronları sonradan tanıdık.
Kurban eti yerlerde parçalanırken izleyen bakanları da...
Daha neler göreceğiz, kim bilir!