Su yok.
Hiç.
Damla yok.
Tankerciler de yanıt vermiyor.
Kokacağız.
***
Başbakan, acaba Fahrettin Koca’yı arasa, telefonda, birlikte duysak…
Hürmetlerini sunsa…
Olmaz mı?
***
Yine plansızlık, yine tedbirsizlik, yine öngörüsüzlük bu işte.
İyi ki dört yanımız deniz.
Peki niye arıtmıyoruz?
Deniz altından geliyor, iyi ki…
Peki “gelmediği zaman” ne olacak…
Niye hesaplamıyoruz?
Çok doğaldır arıza da olacak kesinti de!
Ne yapacağız o zaman?
***
25 Eylül demişlerdi.
Olmadı!
Su da “seçimden bir gün önce mi gelecek” diye düşünüyorum şimdi.
Hastane öyle açılacak çünkü…
Bir gün evvel…
Peki su?
***
Su yok!
Damla akmıyor.
Kokacağız.
***
Hiçbir eylem planı yapılmadı.
Su politikası oluşturulmadı.
Atık su değerlendirilmedi.
Yağmur yağdı, aktı, gitti.
Yer altı kaynakları korunmadı, kuyu izinleri sorumsuzca dağıtıldı, göz yumuldu, ses edilmedi.
"Taşıma suya" alışıldı ya, değirmen kurudu şimdi!
***
'Nüfusumuzu bilmiyoruz' diyoruz ya...
Kuyu sayımızı da bilmiyoruz, muhtemelen...
Su envanteri de yok.
***
"Susuz kaldık" dediğimiz belediye, kendi de dertli, susuzluktan, başkentte!
Kuyularından köpük köpük su gelen Değirmenlik'e öykünüyoruz şimdilik...
Bir 'hükümet' olsa bu derde de derman arayacak.
En azından hoparlörü açacak, arayacak.
"Sayın Bakanım, suyumuz yine bitti, hürmetler sunarım."
***
Su yok.
Hiç…
“Damla” yok.
Damlaya damlaya göl olsa…
Partililer gölü de üleşirdi tahminimce…
***
Su yok!
Kokacağız.
Daha ne kadar?