Geçtiğimiz Cuma bir haftalık izne çıkarken, gecesi Türkiye’de darbe girişimi (kalkışma) oldu. O gece darbe girişimiyle ilgili gelişmeleri izlerken 1980 darbesini yaşama şansını! kılı kılına yerinden izlemeye ve sıkıntısını çekmeye sahip olmuş bir kişi olarak 36 yıl sonra beklenmedik bir şekilde gelen bu kalkışmayı da tv’den izleme olanağı yakaladık.
1980 darbesini kılı kılına yakalamıştım çünkü daha önce de yazdığımı hatırlıyorum; 11 Eylül’de Ankara’ya gitmiştik arkadaşlarla diploma tastiklerimizi yapmak için ve ertesi gün darbeye gözlerimizi açmıştık. Yani yerinde görmüş, yaşamıştık darbeyi… Biz darbeyi son anda gidişimiz gibi kıyısından yaşamıştık ama bu darbeyi iliklerine kadar yaşayan arkadaşlarımızı da saygıyla hatırlıyoruz.
***
Bu kez 36 yıl sonra beklenmeyen ama sorumluluğu büyük oranda şimdiki AKP iktidarının üzerinde olan bir darbe girişimi yaşandı. AKP’li bakanların da itiraf etmek zorunda kaldıkları Cemaat’la işbirlikleri nedeniyle devlet içinde devlet yapılanması nedeniyle yaşandı bir hafta önceki karanlık gece ve etkileri de uzun bir süre devam edecek ne yazık ki…
***
Geçen hafta yazdığım gibi o karanlık gecenin hem heyecan verici hem de düşündürücü görüntüsü tankların önüne yatan halkın varlığıydı. Halk derken AKP ve Erdoğan sempatizanı MHP görüşlüler dersek daha doğru olur çünkü tankların önüne yatan, üzerlerine çıkan, tankların toplarına ‘işlemeyecekmiş’ gibi göğüs geren AKP ve Erdoğan’a oy verenlerdi.
İyi mi oldu, kötü mü oldu? Görünen o ki halkın sokaklara çıkması iyi oldu. Ama ne pahasına? Canların gitmesi pahasına… Peki bir Cumhurbaşkanı darbeye karşı halkı sokaklara, tankların karşısına, havadan açılan ateş altına çağırır mı? Demek ki çağrılıyormuş! Çünkü darbeci askerlerin karşısına hangi askerin darbeci olmadığını ve hangi komutanlığa emir verebileceğini bilemediği için en sağlıklısı halkı çıkarmak gibi gelmiş olabilir.
Sonunda halka çağrı yapıldı, Erdoğan’a halk cevap verdi ve bütün uyarılara rağmen tankların karşısına çıkıldı. Ve yine iddia ediyorum ki kimse alınmasın ama sokaklara çıkılmasının arkasında demokrasi isteği değil, Erdoğan’a sahip çıkmak dürtüsü vardı. Bu dürtü Türkiye’yi nerelere taşır, onu iyice etüt etmek gerekiyor.
***
Şunu da belirtmekte yarar var; Bu darbe girişiminin arkasında, daha doğrusu Erdoğan’a karşı darbe, suikast girişiminin yine bir Erdoğan planlaması olduğu her kesim tarafından konuşuldu. Yani böyle bir planlamanın Tayyip Erdoğan tarafından yine kendine güç toplamak için yapıldığı düşüncesi yoğun bir şekilde dile getirildi ki bir Cumhurbaşkanı’nın bu düşüncelerle tanımlanmaya çalışılması da hoş olmasa gerek… Ancak insanların bu düşüncelere sahip olmaları yine geçmişle ilgili akıllara yerleşenler uygulamaların olması nedeniyledir. Erdoğan’ın bu tanımlamalardan nasıl kurtulabileceği veya kurtulup kurtulamayacağı da ileri günlerdeki gelişmelere bağlı...
***
Türkiye’de bunlar yaşanırken ülkemizde hiçbirşey yokmuş gibi sadece izlenmesi biraz da bu konuda kullanabilecek elimizde hiçbir yetki olmaması diğer düşündürücü bir konu… TSK’da gözlenen veya gözlenemeyen demek daha doğru olur herhalde yine TSK’nın elindeki Barış Kuvvetleri ve Güvenlik Kuvvetleri’nde de olabilirliği çok az ihtimal değil. Bazı uzmanların dediği gibi dikkatli olunmasında ve (yetkiler zorlanarak) tedbir alınmasında yarar var gibi görünüyor.
***
Bir haftadır yazılan, çizilen, paylaşılan, yorumlanan normal olarak bu darbe girişimi oldu ve olmaya da devam ediyor. Görünen o ki Türkiye’de Olağanüstü Hal’in ilan edilmesinden sonra hukuku devre dışı bırakan uygulamalarla farklı konularda da konuşulmaya devam edecek. Ve merak ediyorum, askeri darbe önlendi, peki sivil darbe!?
---------------------------------------------------------
Hayırsever işinsanları açıklansın!
Türkiye’de darbe girişiminden sonra Fethullah Gülen’e yani FETÖ’ye bağlı olduğu iddia edilen asker, polis, öğretmen, akademisyen, yargıç, savcı açığa alınıyor, gözaltı kararı çıkarılıyor, tutuklanıyor vs… Gülen’e ait olduğu söylenen okullar, yurtlar, vakıflar, üniversiteler kapatılıyor. Bu gelişmelerden sonra Fethullah Gülen’in Türkiye’deki mal varlığının da 1 milyar doların üstünde olduğu AKP hükümeti tarafından dillendirilmeye başlandı. Yani bir zamanlar AKP hükümetinin Fethullah Gülen’le birlikte hareket ettiği dönemlerde devlet içine yerleştirilen kaç kişi varsa, hangi kurumlar varsa hepsinin önceden başladığı gibi şimdi hızlandırılarak, OHAL’in kolaylığıyla temizlenmeye çalışılıyor. Peki bizde! Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş “bizde böyle uzantılar olacağına beni kimse inandıramaz” dese de AKP’nin temizlik çalışmalarının! buraya uzamayacağını kim iddia edebilir ki! Elbette ki buraya da uzayacak. Zaten TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “KKTC de FETÖ terör örgütü listesine alındı” dedi. Yani ‘temizleme’ işi burada da olacak gibi görünüyor. ‘Temizleme’ işine tamamen katıldığım sanılmasın ama ben aslında diğer yatırımlar, yurtlar, dini kurslarla birlikte Haspolat’ta yapılan camisiyle, okullarıyla Hala Sultan Külliyesi’nin parasının nereden geldiğine de bakılmasını istiyorum. Daha önce istemiştik, dikkate alınmamıştık, sadece “hayırsever işinsanları” denmişti. Bu isteği şimdi de tekrarlıyorum; Eğer biliniyorsa! bu hayırseverler açıklansın.
------------------------------------------------------
MERAK
Uyarılacaklar mı?
Türkiye’de darbe girişiminden sonra uçan helikopterler uyarılıyor, alçaktan uçmamaları isteniyor. Tabii ki haklı ve doğru bir girişim… Ancak bizde uçanlar!.. Biz buna da alıştık sanki!.. Türkiye’de uçak ve helikopter sesi, yaşanan travmayı hatırlatmaya başlarken biz bu travmayı yıllardır yaşıyoruz. Burada istedikleri zaman uçan, tepemize konacak kadar alçalan helikopterler, zaman zaman da jetler uyarılacak mı merak ediyorum!
-------------------------------------------------------
KARAR
Özeleştiri
Akıncı “Rumların ayinlerine getirilen kısıtlamaları kaldırın” derken, Ertuğruloğlu “Akıncı, hükümetin kararlarına saygı duymalı” dedi. Yani şimdi burada kim haklı kim haksız demeye gerek yok çünkü bunu tartışmanın ötesinde seçmen olarak bizim önce özeleştiri yapmamız gerekiyor. Oturup düşünmemiz ve karar vermemiz gerekiyor; Günlük bireysel çıkarlar mı yoksa toplumsal çıkış mı? Sandığa her oy atacağımızda yapmamız gerektiği gibi!..
----------------------------------------------------
"Ne kadar az bilirseniz; onu o kadar şiddetle müdafaa edersiniz."
BERTRAND RUSSEL