Darbe püskürtüldü, ancak bir şeyler var!

Ferdi Sabit Soyer

 


Türkiye'de Darbe başarıya ulaşamadı. Bu son derece olumlu ve gerçek... Darbe girişiminin daha ilk anlarında hiç bir şey net değilken bir twitt attım:
"Darbe bu. Olamaz ne için kime karşı olursa olsun doğru değil! Demokrasi… Özgürlük… Temennim Türkiye'nin bunu çatışma olmadan atlatması."
Daha ilk anda çok kısıtlı imkanlar içinde bu tepkiyi göstermeyi bir yurtsever olarak görev bildim. 
Darbe püskürtüldü, ama diğer temenni öylece kaldı. Pek çok insan öldü, yaralandı. Pek çok ocağa ateş düştü. Ne denirse densin, özellikle son zamanlarda Türkiye'de çatışmalarda ölen ve yaralanan insanların acısı üzerine yeni acılar eklendi.
Şimdi bu darbe püskürtüldü. Ancak bir şeyler var.
Türkiye özellikle son dönemlerde olumlu adımlar geliştiriyordu.  Rusya ve İsrail ile gerginlikten çıkma ve Mısır'la da yumuşama için atılan ilk adımlar vardı...
Ayrıca, AB süreci ile ilgili olarak vize meselesi bağlamında başlayan ve 17’nci başlığın açılması adımı ile gelişen yeni olumlu gelişmeler vardı.
Bunlar, Kıbrıs sorununun çözümüne dönük olarak Türkiye'nin verdiği desteğe eklenen olumlu gelişmelerdi.
Darbe bu adımların üzerine geldi.
Uluslararası alanda gelişen bu olumlu adımların, ister istemez  iç sorunlarda da daha yumuşak ve barışçı yeni ilişki arayışına kapı açacağı açıktı.
İşte böyle bir durumda darbe girişimi gerçekleşti.
Ancak ne isterse olsun, kime karşı yapılırsa yapılsın darbeye asla müsamahalı olarak bakılmaz.
Bu nedenle darbeye kim, hangi görüş temelinde  karşı ise onunla da bu konuda, yani darbe karşıtlığı asgari noktasında buluşmak asla yadırganamaz..

Aynılaştırmamak

Ama bir nokta var. Bu ise darbeye karşı olanlara bir başka açıdan değerlendirme hakkı verir.
Yollarda sokaklarda mecburi askerlik görevini yapan erleri dövmek, onları öldürmeye çalışmak, kafa kesmek ve şeriatçı örgütlerin usul ve mantıklarına bağlı olarak davrananları da görmezden gelmek mümkün değildir.
Tüm bu yaşananı da, tıpkı bir kısım askerin darbe yapmasına rağmen darbeye karşı çıkan ve aşılmasına büyük katkı sağlayan önemli sayıdaki  TSK mensuplarını, darbecilerle aynılaştırmamak gerektiği gibi, demokrasiye bağlı dindar insanlarla, bu davranışları yapanları da aynılaştırmamak gerekir..
Eğer bunu bu temelde yapmazsanız, darbeye karşı olurken, darbe sonrasında ortak payda arayışını yakalayamazsınız. Böylece başkalarının farklı niyetlerle kendilerine yol açmalarına fırsat yaratırsınız.
Şimdi darbe engellendi. Ancak darbenin engellenmesinde etkin olan psikoloji, bundan sonra siyasi kadroları nasıl etkileyecek?
Bu soru çok önemli. 
TBMM'yi dahi bombalayan bu alçak mantığa karşı, darbe sonrasını etkileyecek çok önemli ve doğru adım TBMM'de atıldı.
Bu alçak girişime cevap, Meclis'te temsil edilen ve ilişkileri gergin olan tüm siyasi partilerin imzaladığı bir “Ortak Bildiri” oldu. Ayrıca TBMM Olağanüstü toplantısında,  tüm siyasi partilerin, kendi meşrepleri ışığında dile getirdikleri asgari demokratik noktalar oldu.

Devlet kaos üretmemeli, çünkü yokluğu kaos


Çünkü bu darbe beni bir başka açıdan da ürküttü.
Düşünün, darbenin püskürtülmesi ile TSK üniformalı erler, subaylar ellerini kaldırdı, teslim oldu. Üniformalılar yerlerde yatırıldı. Yani devletin ordusu, halkın önünde darbeci girişimden ayrı, bu tavır ve gelişmelerle de küçük düştü.
Devletin askeri kendi Meclis’ini bombaladı. Polislerini bombaladı. İnsanlarına silah çekti. Asker askerle, asker polisle çatıştı…
İşte bu bana Irak ve Suriye'de devletlerin çöküşünü ve onun yerine kimi örgütlerin geçtiği süreci hatırlattı. Kimin elinin kimin cebinde olduğunun anlaşılmadığı hal işte o haldir.
Devletin yok olduğu ancak kaosun hakim olduğu hal.
Bu hal, baskıcı devlet anlayışına karşı verilen demokratik mücadelenin istemediği bir haldir.
Bu halin nelere yol açtığı Irak ve Suriye'de meydandadır.
İşte bir kısım insanın darbe tepkisi diye askeri boğazladığı, dövdüğü, cihatçı tavır sergilediği; askerin bir kısmının kendi Meclis’ine bomba attığı... Bir kısım askerin, kendi Genelkurmay Başkanını gözaltına aldığı bu hal, çok tehlikelidir. Bu darbe kadar kötü, hatta onu geçecek kötülüklere yol açar.
İşte bu aşamada nasıl ki Türkiye, sıkıntıların yol açtığı zorluklardan yola çıkarak; Rusya, İsrail ve Mısır'la, AB ile zorlukları aşmaya dönük gayretler geliştirmişse, bu yaşananlar ışığında, şimdi de iktidarı ve muhalefeti ile darbeyi yaratan ve darbenin ortaya çıkarttığı bahsettiğim zorlukları aşacak olan yeni demokratik dinamikler üretmelidir.

Alevi – Kürt sorunu

Yani Alevi ve Kürt sorunlarını çözmek, Kıbrıs sorununda başlayan çözüm dinamiğini kararlılıkla ilerletmek; içte demokratik hoşgörüyü ilerletmek ve demokratik birliğini hukuk devleti içinde geliştirmek, gelir dağıtımındaki adaletsizliği gidermek için iktidarı ve muhalefeti ile ortak demokratik adımlar atmalıdır.
Ellerini kaldırıp kendi polisine teslim olan, yerlerde halk tarafından tekmelenen, kendi komutanını göz altına alan, Meclis’ini bombalayan bu darbecilerin yol açtığı bir ordu algısı, darbe püskürtülse dahi sonuç itibarı ile Türkiye'nin bütünlüğünü sarsar.
Bu yüzden darbe sonrası, darbenin püskürtülmesinden daha önemlidir....
Bu nedenle TBMM'de darbe sonrası gelişen ortam son derece önemli ve olumludur. 
Geliştirilmesi gereken bu zemindir.
Bu ilerlemezse, işte o zaman, darbenin püskürtülmesine karşın, buna yol açan yanlışlar, yeni felaketlerin üremesine sebep olur. Bu nedenle herkes dönsün ve Irak ile Suriye'ye baksın.
Saddam'ın, Esad'ın ve onlara muhalefet edenlerin yaptığı hataları değerlendirsin.
Evet,  halkın üzerinde ve ona karşı devlet olamaz. Ama halkların toprak bütünlüğü ve çağdaş bir demokrasi içinde gelişmesinin yolu da demokratik ve sosyal adalet ile hukuk prensipleri içindeki demokratik bir devlettir.
Bunun yolunu aşmak herkesin görevidir.