DARBELER VE BAĞIMLILIĞIN ÇARESİZLİĞİ

Sami Özuslu


Bir Cuma gecesi birileri Türkiye’de ‘darbe’ yapmak istedi.

Belki acemice davrandılar, ama Ordu içinde belirli bir güçleri olduğu anlaşılan üst düzey generaller ve subaylar bazı kritik hatalar yapmamış olsaydı ve/veya Erdoğan ile AKP hükümeti bazı önemli manevra ve tavırlarla halkı sokağa indirmeyi beceremeseydi, belki de darbe hedefine ulaşacaktı.

TBMM’nin askeri uçaklarca bombalandığı, Cumhurbaşkanı’nın tatil yaptığı otelin ‘bordo bereliler’ tarafından basıldığı, havalimanlarının ve TRT’nin ele geçirildiği bir eylemin ‘kurgu’ ya da ‘danışıklı dövüş’ olma ihtimali çok zayıf…

Belki de iddia edildiği gibi daha geniş, daha etkili bir darbe planı vardı da, 16 Temmuz sabahı bazı ordu mensuplarına dönük Savcılık tarafından baskınlar yapılacağı bilgisi üzerine darbe erkene alınmış ve bu yüzden başarısızlığa uğramıştır. Ya da bazı komutanlar son anda caymış, darbecileri yüzüstü bırakmıştır.

Bunların hangisi doğru, hangisi yanlış bilinmez. Muhtemelen gerçekler hiçbir zaman ortaya çıkmayacak. Her taraf kendi ‘tarih’ini yazıp, herkesi onun doğru olduğuna inandırmaya çalışacak.
Türkiye’nin şimdi nasıl bir sürece gireceği sorusu ise en önemli nokta…

***

Darbe gecesi Kıbrıs’ta yaşayan herkes bir yandan da şunu sorup durdu:
“Eğer Türkiye’de darbe girişimi başarılı olursa, bu bize nasıl yansıyacak?”
Daha ilk andan itibaren dedikodular başlamıştı bile!..
“Güney’e geçişler durduruldu…”
“Asker teyakkuza geçti…”
“Polis alarmda…”
Daha Türkiye’deki insanlar İstanbul köprülerindeki askerlerin ve Ankara semalarında uçan F16’ların ne olduğunu anlayamamışken, “Türkiye nezle olursa biz zatürree oluruz” mantığıyla bir yığın ‘şehir efsanesi’ üretilmişti bile…
İlerleyen saatlerde Erdoğan’ın yaptığı çağrı üzerine TC Elçiliği önünde yapılan ‘darbe karşıtı’ eylem ve camilerde sabah saat 2.30’da okutulan ‘sela’, Türkiye’deki darbe girişimi sürecinin buradaki yansımalarıydı.
Cumhurbaşkanlığı’nda da ‘darbe girişimi’ nedeniyle uzun saatler süren toplantılar yapılmıştı.
‘Darbe’nin kokusu bile buralarda bir yığın hareketliliğe neden olmuştu.

***

Peki ya darbe başarıya ulaşmış, Erdoğan ve AKP iktidarı devrilmiş, yerine ‘Yurtta Sulh Konseyi’ geçmiş olsaydı, Kıbrıs’ta neler yaşanacaktı?
Bu sorunun cevabını bilen var mı gerçekten?
“Hiçbir şey olmazdı” diyebilen var mı?
Yok elbette…
Biz Türkiye’ye öylesine bağlandık ki!..
Darbeciler galip gelmiş olsaydı eğer, şimdi Kıbrıs’ta da her şey bambaşka olacaktı muhtemelen…
Belki sivil yönetime, yani hükümete dokunan olmazdı, ama gerek askerin komuta kademesi, yani KTBK ve GKK’daki komutanlar, gerekse TC’nin Lefkoşa Büyükelçiliği yeniden dizayn edilirdi.
BRT ve TAK’ın yöneticileri ve/veya yayın politikası ‘Sulh Konseyi’nin talimatlarına göre değiştirilir, medya zapturapt altına alınmak istenir, ‘olağanüstü hal’ koşulları uygulanırdı.
Kıbrıs’ta müzakere süreci haliyle durur, hatta bizzat BM tarafından kesilir, ‘darbeci’ bir yönetimin ‘alt yönetimi’ durumundaki Kuzey Kıbrıs’ın Güney’le irtibatı kesilirdi.
Siyasal partiler, sivil toplum ve demokratik kurum ve kuruluşlar ‘olağanüstü hal’ nedeniyle kapatılır ya da sessize alınır, düşünce, yürüyüş, gösteri, ifade özgürlükleri askıya alınırdı.
‘Yurtta Sulh Konseyi’nin ‘işbu’ talimatlarına uymayanlara ne mi yapılırdı?
Tabii ki bir manga asker yollanır, gereği yapılırdı!

***

Kim bilir, eğer KTBK ve/veya GKK’daki komutanlar arasında ‘darbeci’ler olsaydı, belki de 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece, Türkiye’yle eş zamanlı olarak buradaki kritik yerlere de baskın yapıp yönetime el koyabilirlerdi.
Belki de Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, ‘başkomutanı’ olduğu GKK’nın askerleri tarafından rehin alınır, tutuklanır, bilinmeyen bir yere götürülürdü.
“Olmaz” demeyin, pekala bizim UNITED Medya’ya, Kıbrıs Medya Grubu’na ya da diğer gazete ve TV’lere de birer kamyon dolusu KTBK veya GKK askeri gönderip “Yayınlarınıza el koyduk, kalkın rejiden, çıkın stüdyodan” denilebilirdi.
Türkiye’de bunların hepsi oldu işte…
Darbeciler başarsaydı eğer, bizde de benzerleri yaşanacaktı. Bağımlıyız çünkü!..
Şimdi darbeciler yenildi. Ama ‘demokrasi’ falan kazanmadı. ‘Tek adam’ ihtimali –kısa vadede de olsa- güç kazandı. Ve Türkiye’de yaşanacak olası antidemokratik, baskıcı, faşizan uygulamalar bize de bir şekilde yansıyacak. Bağımlıyız çünkü!..
Kıbrıs’tan Türkiye’ye bakınca, ‘çaresizlik’ duygusu yayılıyor insanın ruhuna…
Kıbrıs sorunu çözülene kadar ruh halimiz böyle olmaya devam edip gidecek işte…