15 Temmuz 1974’te Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı Yunan Cuntası’nın EOKA-B ve Kıbrıs’ta görevlendirmiş olduğu Yunan askeri yetkililer aracılığıyla gerçekleştirmiş olduğu darbe esnasında, bu darbeye karşı çıkan ve darbeye katılmayı reddeden yedi Kıbrıslırum komandonun darbeciler tarafından öldürüldüğü ortaya çıkarıldı.
HARAVGİ gazetesinden araştırmacı gazeteci Mihalis Mihail’in dün yayımlanan ve “Dialogos” haber sitesi tarafından da iktibas edilen yazısına göre, darbeye karşı çıktıkları için yedi Kıbrıslırum komando öldürülerek, Konstantinos ve Eleni Mezarlığı’nda 22 kişilik bir toplu mezara gömülmüşler…
Araştırmacı gazeteci arkadaşımız Mihalis Mihail’in yazısını “google translate” yardımıyla, okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik. Mihalis Mihail, özetle şöyle yazıyor:
*** 15 Temmuz 1974’teki hain darbeden 47 sene sonra, yeni bilgiler, darbede işlenmiş olan suçları teyid ediyor. Adamos Konstantinu’nun darbeciler tarafından öldürüldüğü, ailesinin ısrarları üzerine ortaya çıkarılmıştı ve şimdi de yeni bilgiler komandoların çavuşu olan Pelendrili Yuannis Yuannu’nun da darbeciler tarafından öldürüldüğü ortaya çıkarıldı. Bu bilgiler, araştırmacı gazeteciliğin açığa çıkardığı yeni bilgiler ve komandolardan altı veya yedisinin darbeye katılmayı reddettikleri için öldürüldüklerini ortaya koyuyor.
*** Pelendrili Yuannis Yuannu için bugün köyünde anma töreni düzenleniyor ve araştırma da onun 31nci birliğin RİK’in bulunduğu bölgeye yapılan saldırı esnasında öldürülmemiş olduğunu ancak darbeye katılmayı reddettiği için kurşuna dizildiğini ortaya koyuyor.
*** Bugün HARAVGİ gazetesinde ortaya konan yeni bilgiler ışığında, toplu mezara gömülen 22 komando arasında darbeye katılmayı reddeden ve bu yüzden öldürülen komandolar olduğunu da ortaya koyuyor…
*** Bu araştırma birbuçuk sene önce dört Yunan gazeteci tarafından başlatılmıştı ve bu gazeteciler, darbenin çeşitli yönlerini tekrardan araştırmak istemekteydiler. Bu gazetecilerden birisi de Hristos E. Kuzalis’tir ve kendisi bize burada sergileyeceğimiz verileri ortaya koymakta yardım etti. Bunu başka detaylar da izleyecektir ve bu detaylar da halen yapım aşamasında olan ve daha sonra anons edilecek olan bir internet sayfasına konacaktır.
*** Araştırmacı gazetecilerin bazı komandoların darbeye katılmayı reddettikleriyle ilgili inançları, Eleftherios Stamatis’in “Evendiler, gidip yatın ve uyuyun” başlıklı kitabında da teyid ediliyor. Eleftherios Stamatis, 31nci Birlik’te yüzbaşı olarak görev yapmıştı 1973-74 yıllarında ve 2 Mayıs 2000 tarihinde “Birinci Ordu onursal komutanı” payesiyle ordudan terhis edilmişti.
*** Araştırma sonuçlarına göre, Komando Sotiris Adamos Konstatinos’tan başka komandolar da darbeye katılmayı reddetmişler ve bu yüzden öldürülmüşlerdir. Yukarıda belirttiğimiz gibi 22 komando, Lefkoşa’daki Konstantin ve Helena Mezarlığı’nda bir toplu mezara gömülmüşlerdi… Bunlar arasında Sotiris Adamu Konsantinu da vardı ve 30 sene boyunca, onun “darbeye katıldığı” ileri sürülmüştü ancak çok şükür ki ailesi bunun doğru olmadığında ısrarcı oldu, mezarın kazılmasında ısrar etti ve sonuçta evlatlarının adı temize çıkarıldı. Resmi olarak Sotiris’in arkadan ve korkakça, darbe planlayıcıları tarafından vurularak öldürüldüğü ortaya kondu.
*** Araştırmalar çerçevesinde, çeşitli subaylarla konuşuldu ve onlar da olayları aktardılar. Daha darbenin ilk günlerinden bu yana kurşuna dizilmeler olduğu yönünde söylentiler, ortada dolaşmaktaydı zaten. Bu yöndeki ilk itiraf Atina’da Karaçaliyos davasında 1976’da ortaya çıkmıştı ve sözkonusu davada, daha kamplardan çıkmadan ilk kayıpların verildiğinden söz edilmekteydi. Daha sonra Eleftherios Stamatis de kitabının 63ncü sayfasında “dostların ya da akrabaların ateşiyle” ölenlerden söz etmekteydi…
*** Araştırma sonuçlarına göre Yuannis Yuannu, darbeye karşıydı ve darbeye katılmayı reddetmişti. Tanıklıklara göre o sabah darbeye karşı çıkan askerler dövülmüştü. Çavuş Yuannu da askerleri dövülmekten korumaya, kurtarmaya çalışıyor ve onlara yardım etmeye uğraşıyordu. Bana ulaşan bilgilere göre, Yuannu bu dövme olaylarına karşı çıkıp bunları engellemeye çalıştığı için öldürülmüş olabilir.
*** Yuannu’nun ölümünün hangi koşullarda gerçekleşmiş olduğuna ilişkin resmi sonuçlar 2 Haziran 2020 tarihinde açıklandı ve 2014 yılında yapılan kazılarda çıkarılan iskeletinin bütün olduğu belirtildi. Bu ölümü araştıran yetkili, Yuannu’nun öldürülmesine ilişkin koşullarla ilgili şahitlerin ifadelerinde ciddi çelişkiler olduğunu belirtmektedir.
*** Ölüm nedenine gelince, bugulara göre Yuannu çok güçlü bir askeri silahla öldürülmüştü ve adli antropolojik incelemelerdeki bulgulara göre kendisine önden ama daha yüksek bir yerden ateş edilmişti – kurşunun giriş çıkış yarasına bakıldığında büyük olasılık dizleri üzerine çöktürülmüştü öldürülmeden önce... Aslında tanıklıklara bakılırsa, bir direğe bağlanmıştı... Devletin nihai bulgularında, hayatını belirli olmayan koşullar altında kaybetmiş olduğu ve ölümüne ilişkin güvenilir bir tanıklık bulunmadığı belirtilmekteydi.
*** Lefkoşa İlkyardımı’nda 15 Temmuz’da ölü olarak oraya getirildiği hakkında kayıt da bulunuyor İlkyardım Defteri’nde... Buna göre, 15 Temmuz 1974’te bir diğer 20 yaşında ölü bir askerle birlikte hastaneye getirildiği kayda geçilmiş... İlkyardım dosyalarında bu bilgi olduğu halde, ertesi günü “bilinmeyen şahıs” olarak gömülmüş.
(DIALOGOS’ta 11 Temmuz 2021 tarihinde yer alan Mihalis Mihail’in yazısını “google translate” yardımıyla özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN)
Barış aktivistlerinden işaretsiz savaş alanlarına hatırlatma tabellaları yerleştirildi...
Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı BIRN’den Lamiya Grebo’nun haberine göre, Bosna-Hersek’ten barış aktivistleri, işaretsiz savaşalanlarına hatırlatma tabellaları yerleştirerek bu alanlarda neler yaşandığını kamuoyuyla paylaşmaya çalıştı.
Bosna-Hersek’te Şiddet İçermeyen Eylemler Merkezi’nden barış aktivistleri sekiz işaretsiz savaş alanına tabellalar koydular – 1992-95 yılları esnasında yaşanan savaşta bu noktalarda insanlar tutuklanmış, tacize uğramış ve öldürülmüştü.
Şiddet İçermeyen Eylemler Merkezi’nden aktivistler, halen “Acı çekilen işaretsiz alanları işaretlemek” yönünde bir kampanya yürütüyorlar ve sekiz alana daha geçici tabellalar yerleştirdiler... Aktivistlerin amacı, ülke yetkililerini insanların 1990’lı yıllardaki Boşnak çatışmalarında tutuklandığı, tacize uğradığı, öldürüldüğü ve gömüldüğü yerlere kalıcı anıtlar koymaya zorlamak...
“Böylesi yerleri marke etmek çok önemlidir çünkü bu yerleri korumanın artık hepimize ait bir sorumluluk olduğunu, tüm kurbanların unutulmasına engel olmamız gerektiğini düşünüyoruz...” diyor aktivist Radomir Radeviç.
Bileka’da ise aktivistler, Yugoslav Halk Ordusu’nun geçmişteki Mosa Piyade karargahına bir tabella koydular, ayrıca geçmişte bir öğrenci yurduna da tabella yerleştirdiler – 1992 yılında buralarda tutuklanmış olan Boşnaklar ve Hırvatlar tutulmaktaydı...
Aktivistler ayrıca Strela kafeye ve Nevesinye’de eski bir polis tatil kampına da tabellalar yerleştirdiler çünkü 1992 yılında Nevesinye bölgesinden tutuklanan Boşnaklar, burada esir tutulmuşlardı...
Aktivistlerin geçici anma tabellaları yerleştirdikleri diğer yerler arasında Dubraviça-Breza çukuru var – 26 erkek burada öldürülerek çukura atılmışlardı, yine Nevesinye bölgesinde 12 Boşnak öldürüldükten sonra Dolina-Kusiçi maden ocağındaki çukura atılmıştı ve kazılarda onlardan geride kalanlar bulunmuştu...
Aktivistler bugüne kadar toplam 119 noktaya anma tabellaları yerleştirmiş bulunuyorlar...
İnsanlar Bosna savaşı esnasında bu yerlerde tutuklanmış, işkenceye maruz kalmış, tacize uğramış, tecavüze uğramış ve öldürülmüşlerdi – bunlar arasında kültür merkezleri, okullar, polis karakolları, müzeler ve diğer yerler de vardı.
Aktivistlere göre bu tür yerleri anma, Balkanlar’da hala siyasi iradeye bağlı çünkü insanlar yalnızca “kendi kurbanlarını” anmak istiyorlar, diğer etnik gruplardan insanların çekmiş oldukları acıları görmezden geliyorlar, unutturmak istiyorlar ve hatta inkar ediyorlar...
(BIRN - Lamiya Grebo - 20.5.2021).
Srebrenika’da, “inkar”ı önlemek maksadıyla “sözlü tarih projesi” başlatıldı...
Balkan Araştırmacı Gazetecilik Ağı BİRN ile birlikte Srebrenika Anı Merkezi, Srebrenika’ya ilişkin Balkanlar’da görülen “inkar” eğilimiyle başedebilmek maksadıyla, geçtiğimiz günlerde büyük bir video projesi başlattı. Sözlü tarih projesinde, Temmuz 1995’te gerçekleştirilen Srebrenika katliamlarından sağ kurtulan 100 kişinin öyküleri videolarla belgesel hale getirilecek.
Geçtiğimiz hafta içerisinde Çarşamba günü düzenlenen bir basın toplantısıyla tanıtılan sözlü tarih projesi, “Ölüm Tarlalarının Ardındaki Hayatlar” başlığını taşıyor ve proje, soykırımı inkar ve revizyonizmle mücadele maksadıyla gerçekleştiriliyor.
Sözkonusu projenin parçası olarak Srebrenika’daki soykırımdan sağ kurtulan 100 kişiyle röportajlar yapılmış geçen yıl. Röportajlarda, katliamlardan sağ kurtulanların savaş öncesi ve sonrasındaki deneyimleri, soykırımla ilgili hatırladıkları filme alınmış. Maksat, Srebrenika’daki toplumun kültürünü ve geleneklerini yansıtmak ayrıca...
Basın toplantısında konuşan Srebrenika Anı Merkezi direktörü Emir Sulyagiç bu öykülerin tarihi korumak için önemli olduğunu belirterek mahkeme tutanakları ve mahkeme kararlarının, insanların anlatılarına odaklanmadığına dikkati çekti.
“Kayıt altına alınması gereken binlerce öykümüz vardır... Her bir öyküyü kaydetmek bizim için çok önemlidir” diyen Sulyagiç, hayatta kalanların projeye ayrıca deneyimleriyle ilgili bazı eşyaları verdiklerini, Anı Merkezi’nde saklanıp sergilenmek üzere hayatta kalamayan insanlara ait eşyaların da bulunduğunu anlattı. Bunlar daha çok toplu mezarlara gömülmüş olanların yanında olan şeylermiş...
“Bizim düşüncemiz Srebrenika’nın düşüşünden öncesi ve sonrasında hayatları göstermek – bunu sürekli olarak soykırımı inkar eden anlatıya karşı yapıyoruz, o sayıların ardındaki insanların kimler olduğunu göstermek istiyoruz, soykırımda öldürülmüş olanların aile bireylerinin deneyimlerini aktarmak istiyoruz” diye konuşuyor BİRN’in Bosna-Hersek Direktörü Denis Dzidiç.
Basın toplantısında konuşan Hollanda’nın Saraybosna’daki elçisi Reinout Vos da, hayatta kalanların tanıklıklarının, soykırım inkarına veya tarihi yeniden yazmaya kalkışanlara karşı en iyi yanıt olacağını belirtti.
Vos, “Bu bölgede revizyonizm kendiliğinden ortaya çıkmış bir şey değildir. Siyasi liderler tarafından ortaya konan bir stratejidir bu” dedi.
Basın toplantısının ikinci bölümünde ise kişisel öykülerin nasıl empati yarattığı, bunun da soykırım inkarına karşı aktivizmi nasıl geliştirebileceği, yeni teknolojilerin revizyonist anlatılara karşı nasıl kullanılması gerektiği üstüne de konuşmalar yapıldı.
https://balkaninsight.com/2021/07/07/genocide-oral-history-project-launched-in-srebrenica/
(BIRN – 7.7.2021).