Kıbrıs Türk Basın tarihimiz üzerine nitelikli yayınlarımız okurla meraklılarıyla buluşmuştur yıllar içerisinde. Basın davalarıyla ilgili örneğin sevgili dostum araştırmacı yazar Bülent Fevzioğlu'nun müthiş bir çalışması var. Keza Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği'nin de yaptığı çok kapsamlı ve nitelikli yayınıyla Kıbrıs Türk Basın Tarihi'miz için önemli bir kaynak-belge ortaya koyduklarını biliyoruz.
Peki yazdıklarından dolayı şiddete uğrayan, darp edilen ilk gazetecimiz kimdir diye ben de bugüne kadar merak etmiştim. Yeni bir kitap projem kapsamında çalışmalarını sürdürdüğüm bugünlerde, hayata veda eden çok değerli araştırmacı yazarımız Harid Fedai beyle, 2009 yılında gerçekleştirdiğim bir söyleşiyi çözmekteyken, bu sorunun cevabını orada buldum. İlk darp edilen gazetecimiz, DOĞRU YOL gazetemizin yazarlarından, imtiyaz sahibi Avukat Ahmet Raşid beydi. Harid beyin hem "Kıbrıs Türk Kültürü Makaleler-1" kitabından hem de kendisiyle gerçekleştirdiğim söyleşiden kaynaklarla konuyu biraz açalım dilerseniz.
1. Dünya Savaşı bitmiş, Mustafa Kemal Anadolu'ya geçip Erzurum ve Sivas kongrelerini topladığı günlerde Kıbrıs'ta bir tek yayınlanan gazetemiz bile yoktu. Gerçek anlamda Basımevi de yoktu zaten o günlerde. Sadece Cengiz Kardeşler'in makinesiz ve sadece iki kasa harfleri bulunan bir matbaası vardı. Ne kadar matbaadır bir düşünün. Dönemin aydınları biraraya gelerek bir gazetenin çıkarılması için görüşürler. Herkes elini taşın altına koyar ve aralarında avukatlık mesleğine yeni başlayan Fadıl Niyazi Korkut bey ile posta memurlarından Süleyman Efendi'nin başı çektiği, adını da Fadıl beyin koyduğu DOĞRU YOL gazetesi için yola çıkılır. Gazetenin imtiyazı Avukat Ahmet Raşid adına yapılırken yayım sorumluluğu içi be Mehmet Remzi'ye (Okan) görev verilir. Böylece Cengiz Kardeşler'le anlaşıp 3 lira karşılığında 1000 adet haftalık olarak basılmasına ve abone sağlamakla ilgili Matbaacı Akif beye görev verilerek 8 Eylül 1919'da yayın hayatına başlarlar.
Gazete yaynlandıkça hem yazarlar hem de okurlar açısından büyük bir heyecanla ve ilgiyle yol alır. Yazarların kaleme aldıkları konular başlıca Anadolu haberleri ve yorumları, Atatürk devrimleri ve Kıbrıs sosyal yaşamındaki bazı kişi veya idare şekillerine karşı eleştirel yaklaşımlardı. Nisan 1925'te ise işte bu "darp" olayı gerçekleşir.
Bir gün DOĞRU YOL gazetesinde, Evkaf Murahhassı Musa İrfan Bey'le ilgili bir yazı yayımlanır. Yazıyı kaleme alan Ahmet Raşid beydi. Yazının içeriğinde bir eleştiri vardı Musa İrfan beye. İrfan Bey'in şoförü "17 Ahmed" diye bilinen Ahmed Barutçu bu yazıyı bizzat okudu mu yoksa Musa beyin bu yazıdan dolayı sinirlendiğine, lâf ettiğine mi tanık oldu bilinmez ama hani günümüzde de varlığını sürdüren "Kraldan Kralcı" tavır ve içgüdüsel davranışla bu olaya o da içerler anlaşılan. Ertesi gün Ahmed Raşid bey, Evkaf Dairesi yönünden Sarayönü'ne doğru (Atatürk Meydanı) yürüken 17 Ahmed bunu görür. İçindeki o hiddet ve şoförlüğünü yaptığı Musa beye karşı olan bağlılığından dolayı hemen yola atılıp Ahmed Raşid'in önünü keser. Biraz sonra okuyacağımız bir alıntıdan da anlaşılacağı gibi, 17 Ahmed'in elinde bir de sopa bulunmakta ve bu sopayla da darb girişimini gerçekleştirmektedir.
Anlaşılan olayı gazetede ilk yansıtan VATAN gazetesi oluyor ve olayı anlatmaya şöyle başlıyor:
"Ahmed Efendi elindeki kalın bir değnekle Raşid Efendi'ye birkaç darbe indirmiştir. Buna sebep, bir gün evvelki gazetesinde İrfan Bey'i alâkadar eden bir makalenin bulunması imiş."
Elbette Musa İrfan Bey'i ilgilendiren bir konuda şoförünün araya girmesini, konuyu bilenler ve elbette VATAN gazetesi yazarı da hiç doğru bulmamış. Haberi yazarken Musa İrfan beye de inceden bir gönderme yapıp, böylesi olaylara mahâl vermemesi isteniyor. Yazıda bir kışkırtma olabileceği kokusu da var aslında. Konuyla ilgili bir başka yazar; Matbaacı Akif de yazısını yayınlamış ve günün sonunda 17 Ahmed'e ne olduğu bilgisini de paylaşmıştır:
"-Şayan-ı hayret (şaşılacak şey) değil midir ki en kalabalık bir mahalde olan bu vak'ada hiçbir Türk eri şahit olmak istememiş ve iki âşüfte (hayat kadını) şahit olmuştur. Vak'adan İrfan Bey haberdar olunca 17 Ahmed'i çağırtarak adamakıllı kendisini azarlamıştı. Bu vak'adan dolayı 17 Ahmed, Kaza Reisi Mr. Thomas'ın huzuruna çıkartılmış ve 1 lira ceza ile pantalonun değerini ödemeğe mahkum edilmiştir. (21 Nisan 1925)"
Ahmed Raşid bey yazılarına eleştirilerine 1930'lu yıllara kadar devam etmiş, kendisini takdir eden ve yazılarını beğenen bir de okur potansiyeline ulaşmıştı. Ama sözlü ve yazılı saldırılar da öylesine artmaktaydı ki buna İngiliz Sömürge Yönetimi'nin de baskısı eklenmeye başlanmıştı.
1 Mayıs 1931'de ada'da Kıbrıslı Türkler arasında Milli Kongre gerçekleştirilir. Kongre'nin 9 kişiden oluşan Merkez Kurulu içerisinde Ahmet Raşid bey de yer almaktadır. Kongre görüşmeleri sırasında konu Evkaf konusuna gelince tartışmalar artar ve Ahmet Raşid bey, Con Rifat'la ters düşerler. Bir yandan bu tartışmalar ve kendisine yapılan baskılar, diğer taraftan İngiliz idaresinin Avukatlık ehliyetini elinden alması Ahmet Raşid beyi iyice bunaltınca, 1931 yılında adayı terk ederek Türkiye'ye göç eder. Ama Kıbrıs sevdası sürerken yazmaya da devam eder. Şöyle ki yazdıkları yazıları Kıbrıs'ta yayınlanan "Masum Millet" gazetesine göndererek Kıbrısla bağını koparmaz. Ta ki son nefesine kadar.
Ahmet Raşid Türkiye'ye göç ettikten bir süre sonra çok iyi bir çevre edindiği Ankara'da, 12 Ekim 1935 tarihinde yaşama gözlerini yumar. Kıbrıs Türk Basın Tarihimize de "darp edilen ilk gazetecimiz" olarak geçer.