Feminist Atölye (FEMA)
Ülkemizin en eski ve önemli üniversitelerinden biri olan Doğu Akdeniz Üniversitesinin Vakıf Yönetim Kurulu utanç verici bir karara imza attı. Üniversite senatosu ve rektörlüğünün bilgisi dışında alınan bu karar 28 Haziran tarihinde düzenlenecek olan bir güzellik yarışmasında ilk üçe girecek olan "yarışmacılara" tam burs verilmesini öngörüyor.
"Güzellik" kavramı gibi göreceli bir kavram etrafında düzenlenen bu tip yarışmalar içinde bulunduğumuz üretim ilişkileri içerisinde kadın bedenini erkek gözünün seyir nesnesi haline getirerek metalaştıran, reklam-ajans endüstrisi çerçevesinde beden politikalarını şekillendirmenin bir aracı olarak kullanılan ve kadın bedenini tüketim kültürünün seyirlik objeleri haline getiren organizasyonlardır. Irkçı ideolojilerin de temelinde yatan ayrıştırıcı ve ayrımcı "güzellik" kriterleri, kimin güzel, kimin çirkin olduğu üzerinden kurgusal kriterler kurarak kadınlar arasında ayrım yapan ve kadınların üzerinde inşa edilen ataerkil tahakkümün en can alıcı araçlarından biri olagelmiştir.
Esas görevi akademik ve bilimsel bilgi üretmek olan bir üniversitenin bu tip organizasyonlara eleştirel bir bakış ile yaklaşması ve üniversite öğrencisi olacak kişileri böylesi ayrımcı bir pratik üzerinden ödüllendirmeye çalışması en basit ifade ile pespayelikten başka bir şey değildir. Öğrencilerin aldığı eğitim hizmetinin niteliğini artıracak yatırımlar yapmak, üniversitenin uluslararası başarı düzeyini yukarıya çekmek ve öğrencilerin ortaya koyduğu akademik performans üzerinden bir burs politikası belirlemek yerine, yıllardır genç kadınların bedeni üzerinden kar etmeyi adet edinmiş para babalarının organizasyonlarına aracılık etmek anlaşılır gibi değildir. Bilindiği üzere üniversiteler ülkemizin en kıymetli kurumlarının başında gelmektedir ve bu kurumların itibarını korumak Vakıf DAÜ Yönetim Kurulu başta olmak üzere tüm toplumun görevidir. Feminist Atölye aktivistleri olarak kadınları aşağılayan güzellik yarışmalarının düzenlenmesini protesto ederken, DAÜ VYK'yı da aldığı bu yanlış karardan geri dönmeye davet ederiz.
FEDERAL ÇÖZÜM HEMEN ŞİMDİ!
Kıbrıs müzakereleri bir süredir ciddi bir tıkanıklık yaşıyor. Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi'nin almış olduğu Enosis Plebisti'nin okullarda kutlanması kararını takiben başlayan bu süreçte her iki lider de çözüm üretici bir yaklaşım yerine birbirini suçlayıcı ve görüşme sürecini akamete uğratan bir tavır içine girdiler. Üzerinde uzlaşma sağlanılan çok önemli konuların yanında güvenlik ve garantiler ile toprak ve siyasi eşitlik konularında her iki taraf da geleneksel pozisyonlarından taviz vermeyen bir inatlaşma hali içindeler. Kıbrıslı Rum toplumu seçim atmosferine girerken, Kıbrıslı Türk toplumun elinde olan kurumlar, stratejik sektörler ve şehirler ciddi bir erozyon yaşamakta ve Kıbrıslı Türklerin toplumsal varlığı ciddi bir yok oluş tehdidi ile karşı karşıya kalmakta. Böylesi kritik bir dönemde, her iki toplumdan da yükselen barış taleplerine nazire liderlerin bir söz düellosundan öteye gitmemesinin tarihsel vebali korkunç olacaktır. Yarım asırdan fazla bir süredir bölünmüş olan bu ülkenin birleşme zamanı çoktan beridir gelmiştir. Her iki liderin de "Anavatan"larının ültimatomlarını bir kenara bırakı kendi toplumlarının hak ve çıkarları için, her iki tarafın da güvende hissedeceği kabul edilebilir bir federal çözüm için kolları sıvayacak iradeyi koyması gerekmektedir. Kıbrıs sorununu çözme vaadi ile seçilenlerin sorunu büyüten bir tavır içine girmesi kabul edilebilir değildir.
Malumat-ı Nisvan
Müfide Ferit (Türk Kadını Dergisi, 4 Nisan 1919)
"Feminizm Nedir?
Feminizm diye kadınların medeni, siyasi ve içtimai haklarda erkeklerle müsavi olmalarını istemek mesleğine derler" (…) Madem ki cemiyetin ıslahı siyasi kanunlarla icra edilmektedir, kadınlar neden kendilerine taalluk eden bir meselede hakk-ı kelamları olmasın? Dünyada sufrajelerin kahraman mücadelelerini bilmeyen yoktur. Bütün silahlardan sonra habs olmadığı hatta açlıktan ölmeyi bile göze alan bu cesur kadınların muvaffak olmamaları mümkün değildir. (…) Feminizm düşmanları, hodbin aile reisleri, iktisadi mevkilerinin fakirleşeceğini zanneden sahib-i sanatlardan , rekabetten korkan politikacılardan ve kadını daima kendilerine münhasır, şahsiyetsiz birer zevk aleti bırakmak isteyen muhalifler (…) Tarihten şu neticeleri çıkarabileceğiz: Milletler çalışırken, cemiyetler doğarken, teşekkül ederken, kadın daima erkeğe yardımcı ve arkadaş oluyor. Mevkii tamamiyle erkeğe müsavi, sonra millet zenginleştikçe, sefahate meylettikçe kadınları yerlerinden kovuyorlar ve onları birer zevk aleti, servet nişanesi derecesine indirgiyorlar"
(Kaynak: Mine Koçak, Tarih ve Toplum, Mart 1999, sayı 183, ss. 35-39)
Cadı Süpürgesi:
Girne kenti her geçen gün bir beton çöplüğüne dönmeye devam ederken yeni inşaat izni verenleri, çalışma saatleri dışında inşaatlarda işçi çalıştırılmasına göz yumanları, sahillerde yapılan kaçak inşaatlar ile kentte büyüyen trafik çilesi ile ilgili hiçbir önlem almayanları süpürmek istiyoruz.