Davayı kazandık  mı Denktaş bey?

Serhat İncirli

Nedense dün sabah aklıma Rauf Denktaş geldi...
Rauf Raif Denktaş... 
Merhum “kurucu cumhurbaşkanı”...

-*-*-

Anıt mezarını yine su basmış...
Bitiremediler o anıt mezarı...
Ve korkudan tir tir titredikleri için, Tayyip Erdoğan’ın “olası rakibi” olduğu veya Ak Parti’ye “İstanbul yenilgisini yaşattığı” için, Ekrem İmamaoğlu’nun katkıları ile bitirilmesine izin de vermediler...

-*-*-

Haaa ayrıca bunu yazmaktan çekinmeyeceğim, meğer, Türkiye’yi yönetenler, “anıt mezar” olayına zaten karşıymış...
Çok ilginç değil mi?
Aslında hiç de ilginç değil!
Ayıptır söylemesi, IŞİD ve Taliban gibi “radikal İslamcı” gruplar da “anıt mezar” hatta “tek başına mezar” olayına karşı...
Onlara göre “Müslüman kişi vefat ettiği anda toprağa verilir; üzerine de anıt – mantı yapılmaz” ki bu da ayrı bir mesele...

-*-*-

Haaa Denktaş beyin dilinden düşürmediği “davası” vardı ya...
“Milli dava” derdi adına... 

-*-*-

Neydi o dava?
Aslında iki ayağı var gibiydi...
Birincisi, “Kıbrıs’ta Türk varlığını korumak”, ikincisi ise “Kıbrıs Türk varlığının yok olmasını engellemek”...

-*-*-

Kıbrıs’ta Türk varlığı 1974 sonrasında “iyice” korundu!
Hem de maşallah!

-*-*-

Ama Kıbrıs Türk varlığı korunamadı...
Dünkü haberlere bir bakın...
Mesela hayatını köyüne adamış, dürüst, doğru, çalışkan Selçuk muhtar, Selçuk amca, Selçuk Amcaoğlu da yaşamını yitirdi...
Bir dev çınar daha devrildi...

-*-*-

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Erman Yalyalı emekli oldu... Yenidüzen’e özetle şöyle dedi: “... Yerli insanımızı bu ülkede tutamadık... Yerli insanımız yurt dışına göç etti...  Ciddi bir göç var... Benim iki çocuğum da göç etti...”

-*-*-

Ve Güney Kıbrıs...
Onlarca, hatta yüzlercemiz artık orada çalışıyor...
Ve onlarcamız, hatta yüzlercemiz, orada yaşamaya da başlıyor... 

-*-*-

Yeni nesil gençlerle sohbet ettim bir miktar...
“Güney, Kuzey’den çok daha modern, çok daha temiz, çok daha gelecek vaat ediyor” sonuçları ortaya çıktı... Ve ne Ak Parti’nin camicilik faaliyetlerini ne de sizin milli davanızı umursuyor yeni nesil... 
Üzgünüm ama öyle!
Z Kuşağı bambaşka!

-*-*-

Kısacası, Sayın Kurucu Cumhurbaşkanım; sizin “milli dava”yı kaybettik!
Dava düşmüştür!
Çok daha iyi anlayabileceğiniz bir dille de yazmam gerekecekse; “we lost the case Sir”... 

-*-*-

Bir de kızacaksınız belki biliyorum ama “EOKA, Enosis... Samson, Yogacis... Matsis, Kleridis... Ve  Grivas, Digenis” derdiniz ya!
Hani Akritas Planı falan!
Bizi toptan imha edeceklerdi!
Doğrudur, başaramadılar ama ne acıdır ki “onların hedefine, bir şekilde ulaşılmıştır Sayın Rauf Raif Denktaş!”...
Kıbrıs Türk toplumu bitirilmiştir!
EOKA’nın yapamadığını, “bizimkiler” başarmıştır!

-*-*-

Ersin Tatar, Faiz Sucuoğlu, Fikri Ataoğlu, Erhan Arıklı, UBP, DP, YDP  falan mı?
Allah iyiliklerini versin Sayın Denktaş!
Herkesi güldürüyorlar, o kadar!

-*-*-

Koltuk kapmaca oynuyorlar!
Türkiye’yi yönetenler onlara bir müzik çalıyor, koşuyorlar, yiro yiro sandalyelerin etrafında dönüyorlar, sonra birileri müziği ansızın kısıveriyor, koltuğa oturamayan dışarıda kalıyooooor!

-*-*-

Sizin koltuk mu?
Sizin koltukta oturan arkadaş mı?
“... Ayhaaaan, Ayhaaaan; hazırlan! Nasreddin Hoca şenliklerine gidiyoruz” diyor ve gidiyor; şimdilik kaymakam muavinleri ile idare ediyor... 

-*-*-

Durum bu Sayın Rauf Raif Denktaş!
Sizin dava düşmüştür!
Case droped mu diyelim?
İşte ondan sayın Rauf Raif Denktaş...
Anıt mezarınızda rahat değilsiniz; keşke sizi oğlunuzun yanına gömseler... 
Çok acı biliyorum ama gerçekten Kıbrıs’ta durum bu!


Siyaset değil ekonomi!

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal harekatı ya da Rusya – Ukrayna savaşı, “KKTC’nin siyasi anlamda tanınması”nın yine bazı çevrelerde dillendirilmesini de beraberinde getirdi...
Bence şu anda bu talebi öne çıkarmak yani “siyasi tanınma” talebiyle piyasaya çıkmak, Batı dediğimiz Rusya karşıtı çok geniş grubu rahatsız eder.

-*-*-

Tayyip Erdoğan’ın en başta dile getirdiği, “denge siyaseti”; KKTC’nin dış siyasetteki “siyasi tanınma” dahil her türlü tavrına örnek olmalıdır.

-*-*-

Denge!
“Biz insanlığın dostuyuz, savaştan çok çektik, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş derhal durmalıdır” demeliyiz...

-*-*-

Tekrar ediyorum, “siyasi fırsatçılık” yapmak ve “siyasi tanınma” gibi bir saçmalığa girişmek, Amerika, AB, NATO hatta BM ile birlikte, herkesin tepkisini çekeceği gibi, Türkiye’yi de zora sokar, herkes Rusya’nın yaptığı ile Türkiye’nin yaptığını “aynı şey” diye konuşmayı artırır...

-*-*-

Ancak, mevcut durumun sosyal ve ekonomik anlamda faydasına uğramanın “ahlaksız bir tavır” olacağını düşünmüyorum...

-*-*-

Şu anda Türkiye’nin “KKTC’de ekonomik çökmüşlük”le ilgilendiğini veya ilgileneceğini sananlar bence büyük hata yapıyor...
Haliyle özellikle Güney Kıbrıs’ta “her açıdan” sıkıntı yaşayabilecek “her ölçekteki” Rus yatırımcıya ulaşmak, büyük bir başarı olur...

-*-*-

Güney’den emlak alanların, bu Emlaklarını satıp KKTC’ye gelmesi gibi... 
Mümkün değil mi?
Zorluk mu çıkaracak Rum Yönetimi?
Sanmam!

-*-*-

Mesela Rus mega - zenginlerin yatlarını KKTC’deki iki özel ve iki de kamuya ait limana bağlamalarını sağlayabilmenin önemli olacağını düşünüyorum! (Henüz Batı tamamına el koymadan...)

-*-*-

Ancak tekrar ediyorum; siyasi kazanımı; ekonomik, kültürel ve sosyal kazanımın önüne çekmeye çalışırsak, kesinlikle çuvallama ihtimali yüksektir... 


Geçiş kapıları gerçek işkenceye dönüşmüş durumda... Özellikle Kıbrıslı Rumların geçişlerinde son dönemde yaşanan artış, kapılardaki işkencenin dozajını artırmış durumda... Cumartesi Bostancı Kapısı’ndan geçip Trodos bölgesine gittik... Lefkoşa’da resmen izdiham yaşandığını öğrenip bu kararı verdik ama dönüşte Bostancı da tıkalıydı... Her işlemi ortalama bir dakikada tamamlayan tek bir memur, 30 aracı arka arkaya yarım saatte geçirebilir... Çözüm mü? UBP, sandalye oyunu oynamayı vazgeçip, aciz ve zavallılıktan kurtulmalı ve geçişler hızlandırılmalı... Ne yazık ki Güney’deki memur veya yönetici kesim “isteksiz” bizdekiler “yetkisiz”...