Davutoğlu’nun ‘iki devlet’i

Sami Özuslu

Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon araştırmaları nedeniyle başlayan gerginliğin bir süre daha devam edeceği anlaşılıyor.
Diplomatik lisanda ‘kontrollü gerginlik’ adı verilen bu tür sürtüşmeler çok da anormal değil...
Ülkeler arasında ortaya çıkan siyasi ve hukuki uyuşmazlıklarda bazen taraflar ‘diş gösterme’yi deneyebilir.
Bunun için gösterilecek ‘diş’ olması şart tabii!..
Kimisi ‘askeri’ gücünde bulur özgüveni...
Kimisi ‘stratejik’ pozisyonunda...
Bazen ‘başka devletlerin gücü’nden...
Bazen ‘uluslararası hukuk’tan...
Her devletin gösterdiği ‘diş’ aynı model olmayabilir.
**
Şimdi Kıbrıs adasının ‘münhasır ekonomik bölgesi’ üzerinde gösterilen dişlere bakalım.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin gösterdiği ‘diş’in askeri güçle bir alakası yok... O ‘diş’ tamamen uluslararası hukuk ve 1959-60 antlaşmalarıyla oluşan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığının sembolü...
Ne diyor Anastasiadis?
“Burası Kıbrıs’a ait bir münhasır bölge... Ve burada Kıbrıs Cumhuriyeti’nin söz hakkı var!”
Uluslararası hukuk bakımından doğru mu?
Doğru.
Peki 1963 ve 1974 kaynaklı gelişmeler ışığında siyaseten doğru mu?
Anastasiadis bu soru sorulunca topu taca atıyor. Çünkü eli zayıf!
**
Peki Kıbrıslı Türkler adına konuşan Türkiye’nin gösterdiği ‘diş’ ne?
Türkiye askeri gücüne ve bölgesel konumuna güveniyor, belli...
Yakın zamanda “Vururum” demedi, ama geçmişte bunu da söyledi.
Daha önce, yani Piri Reis bölgede dolanırken ‘askeri güç kullanımı’ndan söz etti.
Şimdi sadece bölgede ‘sismik araştırma’ yapacağını söylemekle yetiniyor. Barbaros Hayreddin Paşa Kıbrıs’ın ‘münhasır ekonomik bölgesi’ne girmedi henüz... Bölgede dolaşıyor ve etrafında da birkaç savaş gemisi ona eşlik ediyor.
Türkiye, “KKTC’nin verdiği ruhsat ile denizde araştırma yaptığını” söylüyor, ama bunu çok da öne çıkaramıyor. Zira KKTC tanınmış değil ki, verdiği belgenin uluslararası bir geçerliliği olsun!
Başbakan Davutoğlu Ankara’nın krizle ilgili tavrını açıklarken “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin var olmadığı”nı bile söylemedi, dikkat ederseniz!
Aksine ‘uluslararası hukuk’tan söz etti ve bir yolunu bulup lafı “Siz güneyde egemenseniz, kuzeyde de biz egemeniz”e getirdi!
‘İki devletli çözüm’den de bu kontekste bahsetti Davutoğlu...
Yani o da topu taca attı, zira uluslararası hukuk bakımından bu söylemin oturduğu bir zemin yok!
**
Bu gelişmelere bağlı olarak Türk ve Yunan savaş uçaklarının hem Akdeniz’de, hem Ege’de ‘taciz’ yaptıklarına dönük haberler artıyor.
‘Kontrollü gerginlik’ adı verilen bu ortamın biraz daha tırmanmasını beklemek olası...
Gerek daha önceki benzer gelişmelerden, gerekse Davutoğlu’nun söyleminden yola çıkarak “Yakında karada petrol arama çalışmaları başlayacak” tahmininde bulunmak zor değil!
Hidrokarbon krizinin bir aşamasında Sınırüstü köyünde sondaja başlanmış, yürütülen bu çalışmanın adına da ‘Türkyurdu-1’ denilmişti.
‘Türkyurdu-2’ planlarının yapıldığını ya da yapılmakta olduğunu öngörebiliriz.
Petrol bulma ümidiyle değil tabii...
Elbette ‘kuzeyde egemen biziz’ demek için!..
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ‘adanın ancak yarısında egemen’ olduğunu uluslararası camiaya göstermek için...
Anastasiadis ise Ulusal Konsey’in kararıyla uluslararası camiaya “Türkiye Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını çiğniyor” mesajı vermek için sefereberlik ilan etti.
Yani?
Yanisi şu: Kıbrıs Türk liderliği olup bitenleri seyreyleyedursun, Kıbrıs sorunu giderek Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların çözüm bulacağı bir zeminden uzaklaşıyor.
Artık ‘Kıbrıs sorunu’ TC ile KC arasında bir ‘gaz sorunu’na dönüşüyor.
Muhtemeldir ‘gaz sorunu’ bir şekilde çözülecek.
Anastasiadis de, Davutoğlu da alacağını alacak.
Kıbrıs sorunu ise baki kalacak bu gökkubbede!..