Kıbrıs’ın ünlü müzik ustası Vahan Bedelyan’ın torunu Vahan Ayneciyan, dedesini anlatıyor… Onunla röportajımızın devamı şöyle:
SORU: Dedeniz ne zaman vefat etti?
VAHAN AYNECİYAN: 1990’da vefat etti dedem. Neredeyse 96 yaşındaydı… 93 yaşına kadar özel keman dersleri vermeye devam etti.
Söylemeyi unuttum: Öğretmenlik yaptığı okulların yanısıra üç de müzik okulu vardı. 1929’da Kıbrıs Valisi Sir Ronald Storr, “Kıbrıs Müzik Okulu”nu kurmuştu ve üç müzik öğretmenini bu okulda ders vermek üzere davet etmişti. Bu üç müzik öğretmeninden birisi de dedem Bedelyan idi. 1935 yılına kadar devam etti bu. Sonra bir başka okula gitti, “Eleni Maksuti Müzik Okulu”ydu bu, bir on sene kadar da 1947’ye kadar burada ders verdi. “Ethnikon Odeon” diye bir başka müzik okulu var, Bayan Simenidu’dur sahibi – konservatuvardır bu. 1947’den 1987’ye kadar da burada ders verdi, 93 yaşına kadar.
SORU: Müzikten başka herhangi bir şeyle ilgilenir miydi?
VAHAN AYNECİYAN: Mesela pul koleksiyoncusuydu, çok büyük bir pul koleksiyonu vardır. Bahçeyle uğraşmayı çok severdi, bahçesini çok severdi – bahçesinde güller olurdu… Gülleri kendi yetiştirir, onlara bakardı. Her sabah kahvaltıdan önce bahçesine çıkar, bir gül koparır, kahvaltı yapacağı masaya koyardı bu gülü. Yetiştirdiği üzümlerle gurur duyardı. Asmaları vardı, onlara bakardı. Fakat bunların dışında başka herhangi bir şeye vakti yoktu.
Size gününü tarif edeyim: Her sabah beşbuçukta kalkardı, jimnastik yapardı, yatak odasının penceresini açar ve jimnastik hareketleri yapardı! Ninemin bu konuda ne düşündüğünü tahmin edebilirsin! Kadın uyumaya çalışırken, o jimnastik yapar, sonra bir duş alırdı. Başında bir fileyle dolaşırdı, biz küçükken buna çok gülerdik! Halbuki düşüncesi, saçlarının bütün gün şekli bozulmadan kalmasıydı, bunun için o fileyi takardı.
Sonra bahçeye çıkar, gülünü keserdi. Bunu kahvaltı masasına koyar ve kahvaltısını ederdi. Saat altıbuçuk olmuş olurdu. İlk keman dersi sabah saat 06.30-07.00 arasında olurdu. O kadar çok talep vardı ki bu keman derslerine, insanlar sabahın saat altıbuçuğundan yedisine kadar çocuklarını keman dersi almaya getirirdi dedeme! Artık o saate evdekiler kalkmış olurdu çünkü evde müzik dersi devam ediyordu… Saat 07.00’de artık okula gitmeye hazırdı. Okul otobüsü gelirdi eve, biz de aynı otobüsle giderdik ilkokula. Zamanını Ermeni İlkokulu ile Melkonyan arasında paylaştırırdı. Teneffüs saatinde bisikletine atlayıp Melkonyan’a giderdi. Koltuğunun altında da kemanı olurdu. Bir okuldan ötekine koşardı! Başka günlerde de gene teneffüste bu kez Türk Lisesi’ne ve İngiliz Okulu’na giderdi. Yani zamanını dört okulda ders verecek şekilde paylaştırırdı.
Dedem sağlığına çok önem verirdi – asla sigara içmezdi, asla içki içmezdi yani alkollü içecek içmezdi. Her zaman hareket halindeydi, jimnastikle başlardı güne – stresi yoktu, yaptığı işi çok severdi, severek yapardı… Tüm başarıları da hayatı boyunca elde ettiği, onu mutlu ederdi, tatmin ederdi…
Dört okul arasında paylaştırdığı sabahları böyle geçerdi. Saat 01.30-02.00 arası öğle yemeğini yerdi. Yemeğini yer yemez, özel dersleri devam ederdi… Bazı öğleden sonraları da size sözünü ettiğim özel müzik okullarına gider, ders verirdi, 5’lere, 6’lara, 7’lere kadar. Eve döndükten sonra birkaç saat daha dersleri devam ederdi, 7’lere, 8’lere kadar. Bu hafta içi programıydı.
Kimi zaman örneğin kilise korosunun provaları olurdu – kilise korosu yalnızca Pazar günleri sahne almazdı, yıl boyunca farklı etkinliklerde konserler verirlerdi, o nedenle sürekli prova yapmalarını gerektirecek bir neden olurdu.
1963’ten sonra birlikte yaşarken sekiz yıl boyunca, aynı evde, koro provalarını hatırlarım. Evin dört odası sürekli dolu olurdu, her bir odada soprano, alto, tenor ve bas, prova yaparlardı! Her bir ses, bir odaya giderdi prova için, dedem de odalar arasında dolaşır, onlarla birlikte prova yapardı.
Devam edecek