Almanya’da yayımlanan SÜDDEUTSCHE ZEITUNG gazetesi, Kayıplar Komitesi Laboratuvarı’nda görevli bilim insanı Emine Çetinsel’in öyküsünü kaleme alan bir yazı yayımladı. Gazetenin 13 Haziran 2016 tarihli sayısında Almanca olarak yayımlanan yazısını Sevim Süreç Türkçeleştirerek dün sosyal medyada paylaştı…
Emine Çetinsel’in “kayıp” dedesinin bulunmasında gazetemiz okurları önemli rol oynamış ve Koççinodrimitya’daki gömü yerlerini Kayıplar Komitesi’ne yıllar önce göstermiştik. Bu alanda yapılan kazılarda iki ayrı kuyuda toplam yedi “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlara ulaşılmıştı.
Emine Çetinsel’in dedesi de bu yedi “kayıp” Kıbrıslıtürk arasındaydı, Koççinodrimitya’daki sıra kuyulara gömülen…
Ve Kayıplar Komitesi Laboratuvarı’nda bu kuyulardan çıkarılan “kayıplar”dan geride kalanları incelemek, bizzat kendi dedesinden geride kalanları incelemek de Emine Çetinsel’e düşmüştü…
Bu dokunaklı hikayeyi kaleme alan SÜDDEUTSCHE ZEITUNG gazetesi muhabiri Mike Szymanski özetle şöyle yazdı:
“Büyükbabası ona geri döndüğü zaman, masanın üzerinde idi, arkada sol tarafta, hemen pencerenin yanında. 200’ün üzerinde kemik parçası titizlikle temizlenerek hazır vaziyete getirilmiş. Hatta, bütün halinde. Böyle bir bütünlüğe nadir rastlanır aslında.
“Şansımız varmış” diyor Emine Çetinsel. Kendisi bir Adli Tıp uzmanı. Bu sebepten meseleye soğukkanlı bir bakışı var.
İlk başta hissetttiği duygu bu iskeletin dedesine ait olabileceği ihtimalinden ibaretti. İskeletin bulunduğu yerin adı Koççinodrimitya idi. Nenesi, kocasının hep bu bölgede bir kampta olduğunu düşünmekteydi. Ve sonra da bu kadın oradaydı, Emine Çetinsel bunu anımsayınca gülmek zorunda hissetti. Kadın, uzun uzun telkinlerini anlattı, sonra ansızın Emine Çetinsel’i kendine doğru çekip sordu: “Akraba mısınız ?” ve Emine Çetinsel’in arkasında sol tarafta, pencere önündeki kemikleri işaret etti. İşte bu noktada, Emine Çetinsel’in meşguliyeti ve dedesinin iskeleti ile ilgili hikayesi başlamış oldu.
Üç ay sonrasında yapılan bir DNA testi ile tasdik ediliyor : Evet, bu bir gerçek ! Test neticesi Amerika Birleşik Devletlerinden, Virginia’dan geldi. Böylece Emine Çetinsel 2014 yılının Ağustos ayında dedesi hakkında daha fazla şey öğrenmiş oldu.
Emine Çetinsel, Kıbrıs’ta doğup büyüdü. Kıbrıs normal bir ülke değil. 180 kilometre uzunluğunda bir tampon bölge, adanın bir ucundan bir ucuna çarprazlama uzanmakta; 1974 yılından beri bu bölge BM Barış Gücü askerleri yönetimi altında. Başkent Lefkoşa’da insana tehditkar Eski- Berlin- Duygusu’nu anımsatmakta. Kontrol noktaları (Checkpoints), öfkeli sınır bekçileri, dikenli teller, gözetleme kuleleri.
Geçtiğimiz on yıllık zaman sürelerinde, Kuzey ve Güney’in üzerinde anlaşabildikleri fazla bir şey yok. Ancak, anlaşma muhtemelen şurada olmalı: Acıyı her iki tarafta yaşayanlar eşit biçimde algılıyorlar. Ve işte bu nokta Emine Çetinsel’in işinin esas temeli. Kıbrıslı Türklerle, Kıbrıslı Rumlar arasında 1963 yılından 1964 yılına kadar olan çatışmalarda ve 1974’de adanın işgali ve bölünmesi yılında, binlerce yerinden kovulan insanlar başka yerlere gitmeye zorlandılar ve hayatlarından oldular.
Emine Çetinsel kemikleri bir araya getiriyor. Birleşmiş Milletler için çalışıyor. O, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin yaklaşık 75 bilim insanından bir tanesi. Akıbeti meçhul 2001 tane isim var listede. Bunlar, Kayıp Şahıslar Komitesinin haklarında 10 yıldan beridir araştırma yaptığı insanlar. 1508 tanesi Kıbrıslı Rum, 493 tanesi ise Kıbrıslı Türk. Ve Şevket Cemal da bunlardan bir tanesi. Yani, Emine Çetinsel’in büyükbabası.
Emine Çetinsel 25 yaşında. Öyle bir bayan ki, her türden yumuşaklık ve incelikle çalışmakta. Kenarsız gözlüğü, bileğindeki ince zincircik, ve boynundaki küçücük baykuş kolye. Fakat o, ölü insanların kemiklerine dokunur, hiç çekincesi olmaksızın. Çalışma masası üzerinde, içerisinde kahve tozu olan bir bardak ve bir de yaşam kılavuzu var, şu sözlerden ibaret:
“ Başkalarını affetmenin, içimdeki barışa doğru atılmış bir ilk adım olduğunu anımsıyorum.” Daha sonra dedesinin gömülü olduğu mezarlığa doğru yol alan araba yolculuğunda toplu mezarlara ilgisi olduğunu söyledi. Lütfen ama kimse kendisini yerleşmiş Norm’lardan sapan bir kişi olarak nitelendirmesin. Fakat, karışık kemik kalıntıları ile çalışmanın kendi tercihi olduğunu kaydetti. Kayıp Şahıslar Komitesi, Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında uzmanlığı en üst seviyede olan topluluktur. Laboratuvar tampon bölgenin orta yerindedir. Bir konteyner köyü, etrafı dikenli tellerle çevrilidir. Giriş sadece BM kimliği ile olmaktadır. Ortak çalışan iş arkadaşlarından yarısı Güney’den, diğer yarısı ise Kuzey’den gelmektedir. Bu genç bilimciler takımının özel bir hususiyetidir. Onlar adanın rüyası olan yeniden birleşmeyi, henüz birleşme gerçekleşmemişken yaşıyor pozisyonundadırlar.
“Ben bu ülkeye doğdum onu sadece bölünmüş haliyle tanıyorum” dedi Emine Çetinsel. Evine giden güzergahta trafik yoğunluğu onun için normal bir şey, çünkü zaten pasaport kontrolleri sırasında uzun bir kuyruk oluşmaktadır.
Evinde, aile çevresinde geçmişe dair pek fazla konuşulmamaktadır. Büyükbabası hakkında pek az şey bilmektedir. Fakat Aralık ayı yaklaştığı zaman ailenin üzerine bir ağırlık çökmektedir. “O zamanlarda büyükannem ile annem için her şey çok yükseklerdedir.”
Şevket Cemal 23 Aralık 1963’te kayboldu. Yapıcı ustası olarak çalıştığı işinden evine bir daha dönemediğinde henüz 32 yaşındaydı. Bu şu anlama gelmekteydi. Askeri kontrol sırasında tutuklanmıştı. Birkaç gün sonra Kıbrıslırum askerler kapının önünde duruyorlardı. Cemal’ın nerede olduğunu bilmek istiyorlardı. Eğer bu adamlar Cemal’ın nerede olduğunu bilmiyorlarsaydı, o zaman kim bilebilirdi ki? Aile babasının, Şevket Cemal’ın gaybubiyeti sürüyordu. Günler ayları, aylar yılları buldu. Emine Çetinsel’in ailesi, diğer Türk aileler gibi güneyden, kendilerini daha fazla emniyette hissedecekleri Lefkoşa’nın kuzeyine göç etmek zorunda kaldılar.
Emine Çetinsel kendisinin büyükbabası hakkında bir araştırma yapmakla ilgili önceden hiç bir niyeti olmadığını söyledi. Fakat şunu bilmek isterdi: Ölülerin bizlere yaşayanlar hakkında neleri gösterebileceğini... Ve adli tıp uzmanı olmak istedi.. Böylesine küçük bir adada ölüm olayında çok seyrek olarak bazı şeyler gerçekte tesadüftür. Ve insan kendi geçmişinden kaçıp kurtulamaz. Hiç konuşmasa bile gene de kurtulamaz. Bunu kendisi tahsil yapmak için İngiltere’ye gittiğinde öğrenmişti. Kıbrıs anlaşmazlığı yaşlı insanların arkalarında yalnızca izler bırakmadı. Dikkatini çeken bir üniversite arkadaşı ile sohbete başladılar. Adam nerden geliyor diye kendi kendilerine sordular. Her ikisi de “Kıbrıs’tan” diye yanıtladı. Sonra kadın İngilizce’den Rumca’ya geçti. Güneyden birisi. Emine Çetinsel tek kelime anlamadı. “Saçma” dedi. “Duygusal açıdan o kadar yakındık ki. Aynı adadanız. Buna rağmen birbirimizi hiç anlamadık.”
Her şeye karşın iyi arkadaş oldular. Aralarındaki tek kavga, adanın neden böyle olduğu ya da nasıl olduğuna dair konuşmalarında beliriveriyordu. Emine Çetinsel tahsili ile ilgili staj yapmak zorunda kaldığında, uzun uzun düşünmedi. Çözümlenmemiş cinayetler? Cürüm’ün işlendiği büyük lokaller? Kıbrıs. 2011 yılı yaz tatilinde Birleşmiş Milletler Komitesi’nde staja başladı. Ve 2012 yılında kadrolandı. 2013 yılında Koççinodrimitya’daki bir kuyuda beş cesetin bulunduğu bildirimi geldi. O yöre insanlarından tam zamanında bir uyarı.
Her kim ki bir kez dar kuyu çukurları içerisinden aşağıya doğru bakmışsa, gönüllü olarak bu karanlık içerisine bırakılmayı asla isteyemez. Oysa ki Kıbrıs’ta ceset odaları haline getirilen bir çok kuyu bulunmakta. Koççinodrimitya’daki kuyuların yalnızca altı metre derinliğinde olması ise bir şans oldu. Diğerleri 20 ve 30 metre derinliğe kadar uzanmakta. Arkeologlar yeni bir kazı yerine gittikleri zaman heyecan hep büyüktür. Çünkü açtıkları sadece toprak değil, yaralardır da ayni zamanda.
Sıklıkla yaşlı insanlar evlerinden çıkarak, ağaçların gölgesinde, bilim adamlarını izlemek için gelirler. Yani, bu şu demek oluyor. “Orada siz de arama yapmak zorundasınız...” Ve öyle köyler vardır ki, oralarda halà kimse sessizliği bozmak istememektedir, hatta kemikler ortaya çıktıktan sonra bile. Tanık kim idi? Cürümü işleyen kimdi ?
Emine Çetinsel işini tamamladıktan sonra, sıra işin en zor kısmına gelir. Bu safhada mendiller var hazır durumda.
Labaratuvar’a geri dönüyoruz. Emine Çetinsel önlüğünün düğmelerini kapatıyor, üşüyor. İçi kemiklerle dolu sıradaki karton kutuları çalışma alanına taşıyınca, işi başlıyor. Büyükbabasının durumunda çok kartonlar vardı. Bilim adamları beş tane ölü bedeni kuyudan çıkarmışlardı. Bir iş arkadaşı da kemikleri yıkamaya başlamıştı. Emine Çetinsel iskeletlerin olduğu masaya yaklaştı. Dedesinin dosyasında, onun iki tane eğri kesici (ön) dişleri olduğu yazılıydı. Şevket Cemal 1.80 metre boyundaydı. Emine Çetinsel o gün işten çıkıp evine döndüğünde annesi ile büyükannesine anlattığı zaman çok heyecanlanmıştı : Yeni şeyler var. O şimdi herşeyi bilmek istiyordu. Dedesi evden ayrıldığında üzerinde neler vardı ? Genellikle yanında sürekli olarak neleri taşıyordu. Ailesi ağlamaya başladı. “ Büyükbabanı buldunuz mu ?”
O hiç bir şey için söz vermek istemiyordu. Fakat gene de umutluydu. “ Dedemle birlikte zaman geçirdim.” Ortaya çıkarmıştı ki, dedesi mermi ile vurularak öldürülmüştü. Tüm kemiklerin numaralandırılarak tüm bilgilerin kayıt altına alınması haftalarca devam etmişti. Şimdi cevapları hazırdı.
Bilim insanları işlerini tamamladıklarında, ardından en zor olan bölüm gelir. Emine Çetinsel trajedi salonuna girer. Kocaman bir hol. Ortada ahşap bir masa, üzerinde sade gösterişsiz bir tahta tabut. Onun üstünde büyük bir kilit var. Anahtar kayıp yakınlarına aittir. Ceseti buradan alıp da defnetmek için buraya gelirler. Üzerinde beyaz örtüsü olan küçük bir masa üstünde gazyağıyla yanan bir lamba var. Çiçekler yerine ise mendil kutuları hazır durumda. Normal olarak burada kayıp yakınları bilim insanlarından hangi bulguları ortaya koyduklarını öğrenirler. Kayıp olan yakınlarına ait cesetleri nerede bulduklarını ve onları oralardan nasıl çıkardıklarını. Ve ölüm hikayeleri hakkında ne bildiklerini. Emine Çetinsel’in bir gece önceden ailesine herşeyi anlatmak izni vardı. Kayıp yakınları ölülerini almaya geldiklerinde Emine Çetinsel sık sık oradadır. Bu işi yapmaya başlayıncaya kadar bu kadar çok Kıbrıslı Rum ile hiç karşılaşmamıştı. “ Her iki tarafın da kayıp olan yakınlarını nasıl özlediklerini öğrendim.” Adanın birleşmesine kadar daha çok uzun bir yol olduğunu düşünüyor Emine Çetinsel, politikacılar farklı bir resim yansıtmış olsalar bile. Bu amaç için o, halà daha çok fazla kızgınlık ve kederi deneyimlemeye devam ediyor.
İç savaş artık 42 yıldır geride. Fakat her birkaç haftada bir Lefkoşa’nın kuzeyindeki şehitler mezarlığına yeni mezarlar ilave edilmekte. Bazı mezar kümeleri henüz çok yeni. Geçici levhalar üzerlerine fırçayla baştan savma yazılmış bir halde sarı toprak içine takılı durumdalar. Bunların arasında Emine Çetinsel’in büyükbabası gömülüdür. Mezarına takılı levhanın üzerinde doğum ve ölüm tarihi yazılıdır. Gömülme tarihi ise 20 Şubat 2015 tarihini taşımaktadır.
Her hafta sonu Emine Çetinsel ailesi ile birlikte mezara gelmektedir. Taşın üzerine büyükbabasının oval bir resmi oturtulmuştur. Üzerinde takım elbise ve kravat, gözlerinde ise çok ciddi bakışları var. Emine Çetinsel bugün ailesinin daha iyi olduğunu söylemektedir : “En nihayet ailem onun ölü olduğunu kabullenmiş durumda.” Emine Çetinsel diğer ölülerin geçmişlerini de bilmektedir. Hemen arkada bir bayan yatmakta, 100 yaşını aşmış. İç savaş başladığında ayağı topal olduğu için kaçamamış ve ölmüş. Tam yanında bir güreşci. Dev gibi iri bir adam. Emine Çetinsel onu önündeki masada yatırken görebiliyordu. Mutlaka güçlü kaslara sahip olması gerekti.”
(Almancadan tercüme eden: Sevim Süreç)
(SÜDDEUTSCHE ZEITUNG – HAZİRAN 2016)
------------------------------------------------------
*** Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üyesi Nestoros:
“Kayıpların gömü yerleriyle ilgili bilgiler arşivlerde!”
Lefkoşa, 10 Temmuz 2016 (T.A.K): Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Kıbrıslı Rum Üyesi Nestoras Nestoros, Birlemiş Milletler (BM) arşivlerine erişimin, çok geç olmasına karşın, kayıpların akıbetiyle ilgili bilgilerin zenginleşmesi açısından, bir fırsat penceresi açmakta olduğunu dile getirdi.
Haravgi gazetesinde yer alan söyleşisinde, bunun bir adeta fırsat penceresi olduğunu, çünkü değerlendirilebilecek birçok arşiv bulunduğunu ifade eden Rum üye, yalnızca Türk Ordusu arşivlerinin değil, bahse konu kritik dönemde Kıbrıs’ta hizmet veren birliklerden İngiltere ile İngiliz Üslerine vs kadar, bağımsız araştırmacılar atanması koşuluyla, diğer müdahil taraflara ait arşivlerin de değerlendirilebileceğini ifade etti.
Gazeteye göre Nestoros, Mustafa Akıncı ile Nikos Anastasiadis’in, Kayıp Şahıslar Komitesi’ne bilgi vermeleri için Kıbrıslı Türk ve Rumlara yaptıkları çağrının, beklenen karşılığı bulmadığını da ifade etti.
Nestoros, 1963 yılından itibaren arşivleri göreceklerini ve bu arşivlerde olası gömü yerleriyle ilgili bilgiler tespit edeceklerini de söyledi.
Gazeteye demecinde, askeri bölgelere erişim konusuna da değinen Nestoros, yarın 5’inci bölgeye başlayacaklarını ve “Voni’de” (Gökhan) olacaklarını dile getirdi.
Burada üç nokta, “Ay. Demet’te” (Metehan) ise bir nokta bulunduğunu dile getiren Nestoros, toplam sekiz bölgeye ulaştıklarını ve 10 noktayı aşabileceklerini de dile getirdi.
Bunların toplu mezarlar olduğunu düşünerek, bu konuya büyük bir önem ve ağırlık verdiklerini ancak bu şekilde olmadığını dile getiren Nestoros, Voni’deki 3 noktada 12 kişiye ait kalıntılar bulmayı beklediklerini, “Mora” (Meriç)’te ise dört kişiye ait kalıntılar bulduklarını belirtti.
Nestoros, sözlerinin sonunda, 1974 olaylarıyla ilgili olarak daha fazla Kıbrıslı Türk’ün, (Rum tarafında Kıbrıslı Türklerin aranmakta olduğu) 1963 olaylarıyla ilgili olarak ise Kıbrıslı Rumların daha çok yardımcı olabileceklerini hissettiğini de sözlerine ekledi.
FOTİU: “KAYIPLAR KONUSUNDA İŞBİRLİĞİNDE BULUNMAK TÜRKİYE’NİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ”
Alithia gazetesine göre, Rum Başkanlık Komiseri Fotis Fotiu ise açıklamasında, kayıplar konusunda işbirliğinde bulunmanın, Türkiye’nin yükümlülüğü olduğunu söyledi.
Dün bir cenaze töreninde konuşan Fotiu, kayıplar konusunun çözüme kavuşmaması ve kayıp yakınlarının bunca yıldır yaşadıkları trajedinin sorumluluğunun, Türkiye’nin tutumuna bağlı olduğunu iddialarına ekledi.
(TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni’nden – 10.7.2016)