Dedikodu bir kültüre dönüşmüş gibi görünüyor.
Bırakın ‘komşuculuk’ durumlarında yapılan dedikoduları...
Meslekler de, siyaset de dedikodu hastalığının pençesine düştü.
Her kademede, her yerde dedikodu kültürü hakimiyet kurdu.
Yüzleşmeden çekinen, eleştiriyi yüze karşı söylemekten uzak duran insan modeli ‘standart’ hale geldi.
Hoş... Eleştiriyi kabullenme ve gelişimin dinamiği olarak görme büyüklüğü de yerlerde sürünüyor.
Yapıcı ve iyi niyetli eleştiriyi reddedip reaksiyon göstermeden, aklının bir ucuna yazıp o bakış açısından yararlanma becerisini gösterenlerin sayısı giderek azalıyor.
Belki bu da ‘dedikodu’yu, ‘arkadan konuşma’yı teşvik ediyor.
**
Aslında dedikodu iletişimin en kolay, en popüler, en basit yolu...
Adı üstünde: Dedikodu!
Bir emek, bir zahmet gerekmiyor dedikodu yapmak için...
Zaten emek, zahmet, araştırma yapıldığı vakit, onun adı dedikodu olmaktan çıkıyor.
Bizim meslekte, yani gazetecilikte ‘dedikodu’ ile ‘haber’ arasında benzerlikler de var, ama ciddi farklar var.
Her ikisi de ‘bilgi’ye dayanır.
Ama ‘haber’, doğru bilgiye dayanır. Teyit edilmiş bilgiye...
Dedikodu gibi sadece ‘duyma’ eylemiyle elde edilen bilgiye değil!..
Ama gelin görün ki bu dönemde ‘haber’ ile ‘dedikodu’ birbirinin içine fena halde karışmış durumda...
Sosyal medyanın varlığı ve gazetecilik mesleğini icra edenlerin seviye problemi bu sonucu doğuruyor maalesef...
**
Dedikodu hayatımızın her alanına, her mesleğe girdi.
Örneği kendi mesleğimden verdim, ama her alanda durum farklı değil.
Mesela politikada da dedikodu kültürü kök salmış durumda...
Mesela Sağlık Bakanı Ertuğrul Hasipoğlu’nun dün Tıp Haftası etkinliğinde yaptığı ‘dedikodu’ gibi!..
Hasipoğlu’nun sarfettiği (ve etik anlayış gereği buraya yazmayacağım) o sözlerin kalitesizliği veya içeriğinin doğru olup olmadığı tartışması ayrı bir mevzu... İşin o tarafı zaten epey tartışma yarattı ve daha da konuşulacak.
Ancak diğer tarafına, Hasipoğlu’nun söylediklerinin formatına da bakmak lazım.
Aslında Hasipoğlu ‘dedikodu’ merakına kurban gitti de denilebilir.
Zira ‘gece kulüpleri ve fuhuş’ konusunda kendi düşüncesini söylemek yerine, “eski bir bakanın sözleri”ni nakletme yöntemine başvurdu ve kaş yapayım derken göz çıkardı!
Oysa o çirkin sözleri ve o sözlerde ifade edilen mantığı doğru bulup bulmadığını söylemeliydi.
Görüşünü ‘eski bir bakan’ın arkasına saklanarak değil, ifade edebilmeliydi.
Olmadı...
Hasipoğlu dedikodu kültürüne yenik düştü.
Ve ayıp etti!