Defteralı'dan Nami'ye

Sami Özuslu

 

1 Mayıs etkinliği için Taksim Sahası'na girerken geldi haber:
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, müzakerecilik görevine Özdil Nami'yi atamıştı.
Birçoğumuz için sürpriz oldu bu karar.
Akıncı'nın farklı bir ismi, mesela Ahmet Sözen'i atayacağı inanışı yaygındı.
Talat döneminin müzakerecisini yeniden göreve çağırıp, seçimde kendisine destek veren yakın çevresiyle ters düşme riskini niye alsındı?
Nami de hâlihazırda bakandı, pekâlâ orada kalmayı tercih edebilirdi. Hatta CTP kurultayı sonrası için adı 'Başbakan' olarak anılıyordu.
Bu ve benzer nedenlerden dolayı sürprizdi Özdil Nami'nin müzakereci olması...
Yoksa "bu işi yapamaz" diyen yoktu.
Özdil Nami'nin diplomasi becerisi, Kıbrıs sorununa hâkimiyeti, yabancı dili, dürüst ve temiz kişiliği konusunda kimse tartışmadı zaten...
Sorun "Özdil Nami Ankara'nın adamı olup olmadığı", "federal çözümü samimi olarak isteyip istemediği"ydi kimilerine göre...
Akıncı da Ankara'nın istediğine boyun eğmiş, "ilk dakikadan gol" yemişti.

***

Nami'yle ilgili bu tartışma gündemimize düştüğü sıralarda elimde Dr. Bülent Dizdarlı'nın kitabı vardı.
Mustafa Defteralı'nın hayatını, özellikle de futbol yaşantısını anlatan, bilgilendirici ve bir o kadar da duygu yüklü bir biyografi...
Sadece Türkler ve Rumlar arasında değil, ünü yurtdışında da duyulmuş, adı 'efsane' olmuş bir futbol yıldızı, sonrasında ise antrenör...
"Kıbrıs'ın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu" diye anılan Defteralı'nın hayatını okurken, bir yandan da Akıncı'nın Özdil Nami kararı karşısında yapılan tartışmaların şiddeti artıyordu geleneksel medyada da, sosyal olanında da...
Yazar Dizdarlı, kitabın birkaç yerinde "Defteralı'nın TMT mensubu olup olmadığı" konusunun netlik kazanmadığına, bu konuda müphemiyet bulunduğuna vurgu yapıyordu.
Kimisine göre Defteralı TMT'nin verdiği görevleri yerine getiriyordu, kimi görüşlere göreyse, Kemal Şemiler ile yıldızı barışmadığı, Rumlarla iyi ilişkileri olduğu, açık sözlülüğü nedeniyle teşkilata alınmamıştı.
Ama bu soru, Mustafa Defteralı'nın "Kıbrıs'ta yetişmiş en iyi futbolcu" olduğu gerçeğini gölgeleyemedi.
Değeri yeterince bilinmese, ona yeterince sahip çıkılmasa da Defteralı Kıbrıslı Türklerin, hatta bütün Kıbrıslıların tarihine geçti.
Yeteneği, azmi ve karakteriyle...

***

Defteralı gibi nice önemli değerler yaşadı bu toplumda...
Amma ve lakin insanları hak ettikleri yere koymak yerine, harcamayı tercih ettik çoğu zaman...
Belki de Defteralı TMT üyesi olsaydı, bu yönüyle istenmeyecek, dışlanacaktı teşkilatın kahrını çekenler tarafından...
Teşkilat dışında kalmak zaten başlı başına bir 'bela'ydı!
"En büyük futbolcu" olsa ne?
Teşkilatla ilişkileri ön plana çıkarılsaydı eğer, başka türlü bir biyografi yazacaktı Bülent Dizdarlı...
Ya da yazamayacaktı!
Bu kadar kolaydır insanların üzerini çizmek.
İşte böyle basittir kişileri harcamak.
Oysa ne Defteralı'ların yetişmesi kolaydır bu topraklarda, ne Nami'lerin, ne Sözen'lerin, ne Akıncı'ların...
Bir darbeyle hepsini yaralamak yerine biraz sabretsek, şans versek...
Olmaz mı?