Ne kadar doğru bir saptama bilmiyorum ama bu sabah kahvaltı hazırlarken şöyle bir cümle yazdım kafamda: Özelin kamusala bu kadar taşınıyor olması, özel alan kamusal alan dikotomisinin sarsılması hem erkek egemenliğini hem de otoriterliği yıpratıyor. Özel alan kamusal alan ayrımı hem kadınları mahrem içine itip onlara her türlü ayrımcılık ve zulmü reva görmeyi getiriyor hem de kamusal alandaki maskeli erkek figürünü ihya ediyordu. Yen içinde kalan kırık kollarla doluydu dünya. Özel hayat dokunulmazlığı bir yandan bireysel varoluş hakkı olarak görülürken bir yandan da her türlü rezillik ve zulüm için kılıf oluşturuyordu. Özel alan pek de gizli kalamıyordu kuşkusuz; dedikodu düzeyinde yayılıyordu. Dedikodunun bu denli kabul görür ve yaygın olması ise her türlü kurgu ve adaletsizliği de beraberinde getiriyordu. Kadınların başkaldırısının yükselişi, kuir direniş özel alana çekilip hasır altına itilen her türlü zulme ayna tutmaya başladı. Bu özel alan devrimi beraberinde başka bir pazarlamayı getirdi bu arada. Mademki özel alan kamusala çıkmalı o zaman parlatılmış bir özel alan sunarız biz de alıcıya. Life Style dergilerine yakışır bir ev hayatı örneğin. Mobilyalarımızın, bahçemiz ve havuzumuzun propagandasını yaparız; bu şatafat cazip değilse o zaman da daha mütevazi aile tabloları sunarız. Her türlü sahteliğin kolayca pazarlanabildiği bir post-truth ( Hakikat sonrası) çağındayız nasılsa. Vitrinde kurgulanmış hayatlarıyla bize gülümseyen bazı kamusal figürler var. Bir yandan hayranlıkla bakıyor bir yandan da benim nasıl da rezil bir hayatım varmış diye düşündürüyorlar bize. Mesele şu ki her türlü pazarlama paketi sırıtmaya başlıyor bir süre sonra. Sahici olmayan bir biçimde ele veriyor kendini.
Özel alanları içinden de tanıdığımız bazı politikacıları düşünelim. İnandırıcı olanlar her türlü kırılganlıkları ile, bütün doğallıklarıyla var oldukları için inandırıcılar. Türkiye’de, Demirtaş ailesinin Çarşamba pazarı kalitesindeki pırıl pırıl bayramlık giysiler içindeki aile fotoğrafı örneğin. Hakkında uzun uzun konuşulabilir bu fotoğrafın. Çocuklarla hazırlanan meşhur kahvaltı, hapisteki babaya telefondan dinletilen canlı müzik performansı sahiciliğini duyumsatıyor. Birini içerden tanımak güven oluşturabiliyor.
Kamusal ve özel alan dikotomisinin sarsılması özel alanın zulmüne maruz kalmış kadınları rahatlatıyor. Kocandır sever de döver de ucubeliği hiçbir biçimde geçerli değil artık. Şiddet gören kadının sesini işiten komşulardan en azından birinin ihbarda bulunma olasılığı yüksek.
Özel alanlarını büyük bir itina ile koruyan insanlar biraz ürkütür beni, aynı şekilde özel alanı bir müstehcenliğe dönüştürenler de ürkütücüdür. Mesele özel olan ve kamusal olan arasındaki keskin ayrım, özel olanın ne denli politik olduğunun görünmemesidir. İnsanın sırları vardır kuşkusuz, hatta kendine bile itiraf etmekten çekindiği pek çok şey vardır. Sırdaşlık önemli bir bağdır ayrıca. Benim kastım özel sırların ortaya dökülmesinden çok ev içi hallerinin tartışılabilir olması. Sanatın, edebiyatın en önemli işlevlerinden biri bu oldu yıllarca. Benim yaşadığımın bir başkasının da deneyimi olduğunu, benim bedenimde olanın bir başkasında olduğunu da bilmek son derece rahatlatıcı.
Özel alan öylesine baskı altına alınmıştı ki kapısı bir an için aralanınca dışarıya doğru kontrolsüz biçimde fışkırmaya başladı. Kurulamayan denge bir çeşit müstehcenliğe, teşhire doğru yöneldi. Yeni bir dengenin oluşması zaman aldı. Kamusalda paylaşılan özelin kendi özgün dili oluştu zamanla. Sosyal Medya’da içtenlikle paylaşılan bir özelin, bir kırılganlığın nasıl tepkilere yol açtığını gözlemek ilginç. Bir yanda büyük bir sempatiyle paylaşımda kendini bulanlar, bu samimi itirafı kucaklayanlar diğer yanda ise linç iştahı kabaranlar var. Her durumda insana iyi gelen bir süreç bu. Birbirimizi kırılganlıklarımız ve yaralarımızdan tanımamız, bunun bizleri yakınlaştırması güzel değil mi?
1995 yılında katıldığım büyük bir kadın konferansında “gelecek yüzyıl kadınların yüzyılı” olacak denmişti. İlk iki on yılını geride bıraktık bile yeni yüzyılın. Kadınların yükselişi ve kuir direniş bir yandan da karşı saldırıyı, tutuculuğun direncini artırıyor. Kadınlar kamusal alana yeni değerlerle yaptıkları girişi bu alanı sorgulayıp değiştirmeye çalışarak yükseltiyorlar. Geriye bakınca daha adil bir dünya hayal edenler olarak bütün berbat durumlara rağmen geçmişle kıyaslandığında ne kadar uzun bir yol aldığımızı rahatlıkla görebiliriz.