‘Değişim’ kavramını herkes kendine göre yorumladığından olsa gerek, bir türlü değişemiyoruz!
Kimisi için ‘değişim’ şeklen olandır. Sakal, bıyık uzatmak, saç kestirmek, tarz yaratmak gibi şekilsel farklılıklar ‘değişmek’ midir?
Ambalajı değiştirseniz bile içi aynı olduktan sonra ne işe yarar ki!
**
Bazısı ‘değişim’ derken ‘karşısındaki’nin değişmesini bekler aslında…
Kendisi değişmez, ama başkalarının değişmesini bekler.
“Bak, bu huyunu değiştirmezsen seninle geçinemeyiz ha” der mesela…
Demese de öyle düşünür.
Kendi huyları tamamdır ama başkalarınınki değil!
**
Kuşak yenilenmesidir kimine göre de ‘değişim’…
Eğer nesil değişirse her şey değişmiş olacak sanılır.
‘Eski’-‘yeni’ çatışmasındaki diyalektik atlanır çoğunlukla…
‘Yeni’ şanslıdır evet, ama her neyse o ‘yeni’, ‘eski’nin temelleri ya da külleri üzerine şekillenecek değil midir?
Yoksa ‘yok’tan ‘var’ etme icat edilmedi hala!
**
Çeşitli gerekçe, bahane ve vesveseler yüzünden ‘değişim’e direnenler vardır bir de…
‘Acaba’lar sürekli ayak bağıdır.
“Öyle olursa ne olur acaba?”
“Acaba bunu yapsam kim, ne der?”
“Bunu düşünmekle hata mı ettim acaba?”
Uzar da gider ‘acaba’lar!
**
‘Değişim’in ancak ve ancak kendisiyle mümkün olacağını zannedenler de vardır.
“Ben olmazsan değişim de olmaz” zannı vardır kimilerinde…
Bir tür ‘idare etme’ yöntemidir bu…
Her şeyi kontrol altında tutma, manipüle etme, dizayn etme, şekillendirme heveslileri vardır.
Gelişmelerin doğal akış içerisinde yön bulması yerine, ‘pıs pıs’larla insanları kontrol etme gibi dürtüleri ve becerileri olur bu gibilerin.
Ya da öyle zannederler!
**
Değişim bir süreç meselesidir.
‘Süreç’ demek ‘zaman’ değildir sadece…
Değişim süreci emek ister, düşünce ister, sinerji ister, motivasyon ister, liderlik ister.
Zamana bırakırsanız her şeyi, o su gibi akıp gider de geriye bir şey de kalmaz pek!
Gerçek anlamda ‘değişim’ açıklıkla, insanlara güvenmekle, onlarla paylaşarak elde edilebilir.
Perde gerisinde çizilen senaryolarla sadece ‘değişimcilik oyunu’ oynanır.
Zaten ‘değişim’ ‘sen’i de içermiyorsa eğer özüyle, biçimiyle diyalektik bir şekilde, sen oyunda yoksun demektir.
Ya da sadece ‘sen’ varsın.