“Seçtiklerimiz bizi temsil ederler.”
Siyaset sözlüğüne göre öyle olsa dahi her daim böyle olmuyor.
Daha ilginci şu!
Kıbrıslı Türklerin kaderi çok uzun yıllardır “seçtikleri” değil “seçmedikleri” tarafından tayin ediliyor.
* * *
“Oy vermek” ya da “seçmek” denen fiil, bazen “demokrasi” ortaya çıkartmaya yetmiyor.
* * *
“Kıbrıs Cumhuriyeti” ilan edilirken, kararı “seçtiğimiz temsilciler” vermemişlerdi.
Onlar “imzayı” attılar sadece!
Böylece devlet “ölü” doğdu.
* * *
Tarih “dilsiz” değildir.
Liderlik için Dr. Küçük’ün karşısına Zeka Bey aday çıkacaktı, çıkamadı.
Elçiliğe çağırdılar.
Kıbrıslı Türkler “elçi”yi seçmemişti.
O’nun istediği oldu.
Gün geldi, devran döndü.
Bu kez Doktor’un karşısına Denktaş’ı aday çıkardılar.
Ankara’ya çağrıldı.
“Beni yiyeceklermiş, benim etim düdüklü tencerede bile kaynamaz” lafı edildi.
Kaynadı gitti!
Seçimi Kıbrıslı Türkler yapmıştı ancak “kimin kazanacağına” yine başkaları karar vermişti.
* * *
Peki Berberoğlu!
TC Büyükelçisi ve Bayraktar’a “Sizi istenmeyen şahıs ilan edeceğim” demişti.
Sahi, Kıbrıslı Türkler acaba gerçekte ne kadar seçebilmişti?
* * *
“Su-i misal emsal olmaz” derler.
Hani “kötü örnek üzerinden yola çıkılmaz” gibi...
Yine de diyeceğim şu...
Avrupa Parlamentosu’nda “oy hakkına” sahibim...
O halde seçebilirim.
Peki seçtiğim niye beni temsil etmeyecek?
Ya da...
Demokrasi geleneği ve siyaset sözlüğüne göre “Bertan” ya da “Erhan” temsilcim mi sizce?
Beynimde deli bir soru:
Hangisi doğru?