Çoğu kimse bir ülkede demokrasinin temel göstergesi olarak o ülkede seçimlerin zamanında yapılmasını yeterli bulur. Seçim sonuçlarını da kutsal sayar.
Ben de bir demokrat olarak elbette seçimleri önemli bir demokratik gösterge olarak nitelerim. Ama yalnız başına seçimleri demokrasi için yeterli gösterge olmadığını düşünürüm.
Pazar günü yine sandık başına gideceğiz ve oylarımızı kullanarak yeni dönem yöneticilerimizi seçeceğiz. En son Temmuz 2013’te de bu ülkede sandıklar kuruldu, seçimler yapıldı ve yeni yöneticilerimizi seçtik. Sonuç CTP-BG 21, UBP 14, DP-UG 12, TDP 3 milletvekili çıkarmıştı.
Bu sonuçlar açıkça bir CTP ağırlıklı hükümet demekti. CTP önce DP-UG ile hükümet kurdu. Ama DP-UG’nin UG’si dağıldı. UG’den seçilen milletvekillerinin bir kısmı transfer yasağı geçmeden eski partileri UBP’ye döndü. Bir kısmı da yasak yürürlüğe girdikten sonra DP’den ayrılarak sözde bağımsız kalmışlardı.
Bu arada CTP’de yaşanan iç çalkantılar sonucu Yorgancıoğlu başkanlıktan ayrıldı ve Talat geri döndü. DP’nin erimesi sonucu hükümetin meclis çoğunluğunu yitirebileceğini değerlendiren Talat öteden beri talep edilen büyük koalisyon için düğmeye bastı.
Böylece ilk kez 39 milletvekiline dayalı CTP-UBP hükümeti kuruldu. Ama bu hükümet 8 ay sürdü. Önce Türkiye ile hükümetin CTP kanadının yaşadığı su krizi, ardından da ekonomik protokol krizi 39 milletvekilinin desteğine sahip CTP-UBP koalisyonunun sonunu hazırladı.
Türkiye’den gelen telkinler sonucu bağımsızlar destekli UBP-DP azınlık hükümeti kuruldu. 20 aydır görevde olan bu yamalı bohça hükümeti elbette son seçimlerin iradesini yansıtmıyordu.
Yansıtmadığı için de hem hiçbir olumlu iş yapmamış, hem de rüşvet, yolsuzluk, izah edilemeyen banka hesapları, izah edilemeyen kararlar, mahkemelerden dönen bakanlar kurulu kararları ve daha bir yığın olumsuzluğun yaşandığı 20 ay oldu.
Özetle Temmuz 2013’te seçmen iradesi CTP ağırlıklı bir hükümet idi. Ama Mayıs 2016’da sihirli bir el CTP’yi hükümet dışına itti.
Pazar gün yine sandık başına gideceğiz. Yine irademizi sandığa yansıtacağız. Ama ileride bu iradenin nasıl, hangi sihirli elle değiştirilebileceğini bilemiyeceğiz.
İşte bu yüzden demokrasinin tek göstergesi seçim değildir. Seçimin hangi koşullarda yapıldığı, iradenin özgür biçimde sandığa yansıyıp yansımadığı, iradenin özgür yansıması için gerekli koşulların hazırlanıp hazırlanmadığı seçimin kendisinden daha önemlidir diye düşünüyorum.
Seçime katılan tüm partilerin eşit koşullarda yarışması, görüş ve düşüncelerini seçmene iletebilmesi için devlete ait televizyon, radyo ve ajansın yanısıra özel medyanın da buna aynı biçimde uyması önemlidir.
Batı demokrasilerinde artık olmazsa olmaz liderler tartışmasını da unutmamak gerekir. Seçime katılan parti liderleri, özellikle yönetime talip iki büyük partinin lideri 2 veya 3 kez TV’de karşı karşıya gelir. Seçmen bunu izler ve hangi liderin başkanlığa, ya da başbakanlığa seçeceğine karar verir.
Bizde bu eskiden bütün parti başkanlarının, ya da Cumhurbaşkanı adaylarının katılımı ile yapılırdı. Artık yapılmıyor. Yanılmkıyorsam ilk kez 2009 seçimlerinde ana muhalefet lideri Eroğlu bu yöndeki taleplere katılmayarak, neredeyse hiç konuşmadan başbakan seçilmişti.
Bu UBP için dönüm noktası oldu sonrakiler de konuşmayarak seçim kazanma derdine düştü. Hüseyin Özgürgün bunu daha da ileri götürerek yalnızca kendi istediği programa, “sor bana söyleyim sana” formatındaki programlara katıldı. CTP lideri Tufan Erhürman ile ikisinin katılacağı bir programa hiç yanaşmadı.
İzah edemeyeceği icraatı, izah edemeyeceği kararları, yasaları bilmediği için yasa tanımaz açıklamaları olduğundan böyle bir liderler tartışmasına hiç yanaşmadı. Kurmayları ona “sen sus hiç konuşma, zaten konuştukça batıyorsun, ağır ol da molla zannetsinler” dedi. O da buna inanarak molla olacağını zannetti.
Seçmene saygısı olmayana, seçmenin de saygı duymayacağı gerçeğini unuttu.
Peki seçim sonuçları ne olur?
Seçime artık 2 gün kaldı. Görünen CTP’nin liderinin sürükleyiciliği ile yükselişinin devam ettiği bu nedenle ipi yine önde göğüsleyeceğidir. UBP’nin ise önde başladığı seçim maratonunda liderinin partinin önünde androş olması nedeniyle geriye düştüğü ama yine de ipi ikinci sırada göğüsleyeceğidir.
Yeni kurulan HP ile TDP 3.üncü ve 4.üncü sırada olacak. DP ise barajın biraz üzerine çıkarak yine mecliste olacak ama bu kez hükümette olamayacak. Diğer partiler ise baraja takılacak.
Elbette bu benim kişisel tahminimdir. Elbette yanılabilirim. Ama çok uçuk sonuçlar beklemiyorum. Üç aşağa, beş yukarı sonuç bu olacak diye düşünüyorum.
Son bir not karma oylar yine % 20’nin üzerinde olacak ve seçim sisteminden dolayı bu oyların önemli bir kısmı da yanacaktır.