Demokrasilerde istifa diye bir kavram da var

Ünal Fındık

Dünya’nın birçok ülkesi demokrasi ile yönetilmektedir. Elbette her ülkenin kendi özgül koşulları, gelenek ve görenekleri, toplumsal yapıları ve belki farklı toplumlardan oluşan halkları vardır.
Bu nedenle uygulandığı ülkelerde demokrasiler de bu koşullara uygun olarak değişik biçimler alabiliyor.
En gelişmiş demokrasilerin batı ülkelerinde, özellikle Avrupa ülkelerinde uygulandığı biliniyor.
Bu ülkelere baktığımız zaman demokrasinin eşitlik, adalet, toplumsal cinsiyet eşitliği, çok seslilik, çok kültürlülük gibi temel insan haklarının alabildiğine geniş biçimde uygulandığını, yurttaşlar arasında hiçbir ayrımcılığa izin verilmediğini ve bireyin yönetenlerin kulu değil, yönetenlerin bireyin hizmetkarı olduğunu görüyoruz.
Bunun yanında bu ülkelerde birşeyi daha görüyoruz. Seçimlerde başarısız olan yöneticiler istifa ederek köşelerine çekilirler. Başarının ölçütünü de kendileri değil seçmen belirler.
Bakınız İngiliz işçi partisi liderlerinden arka arkaya 3 dönem işçi partisini iktidara taşıyan Tony Blair 3.üncü dönemini tamamlamadan görevi devretmişti. Yerine geçen Gordon Brown ise katıldığı ilk seçimi kaybedince istifa ederek ayrılmıştı.
Aynı anlayış Avrupa’nın diğer ülkelerinde de geçerlidir. Maalesef bu anlayış gelişmemiş demokrasilerde henüz yerleşmedi. Yerleşmesini bırakın olumlu tek bir örnek bile hatırlamıyorum.
Bizde ise bu mekanizma hiç çalışmadı. Birkaç istifa denemesi oldu. Ama onlar da ya MYK’ya takıldı, ya da olağanüstü kurultayla geri dönüldü.
Son yerel seçimler bu açıdan tamamen sınıfta kaldığımızın en güncel ifadesi oldu.
Bütün partilerin başarısız olduğu, Meclis’ten oybirliği ile geçirdikleri Anayasa değişiklik önerilerinin bile reddedildiği bir seçim ve referandum sonucunda hala istifa duymadım.
Bu yazıyı yazmak için 3 hafta bekledim. Ama bu 3 haftada hiçbirşey değişmedi. Herkes yerli yerinde rahat biçimde oturuyor. Sanki yerel seçimlerde başarılı olmuş, referandumda hayır çıkmamış, kimse seçim kaybetmemiş, herşey normalmiş gibi.
Kusura bakmayın ben bu kadar rahat değilim. CTP-BG’de bütün kamuoyunun gözü önünde yaşananlar ortada dururken kimse kılını kıpırdatmıyor. Herkes yerli yerinde oturuyor. Sanki bu yaşananlar doğal, olması gereken ve olan şeylermiş gibi.
Bunun sonucunda 3 büyük belediye kaybedildi. Lefkoşa, Mağusa ve Girne kaybedildi. Bunların yerine de Karpaz’da ve Mesarya’da birkaç küçük belediye alınarak kamuoyuna başarı diye sunuldu.
Kusura bakmayın Çatalköy Ocak örgütü kadar olamadınız. Oylarını neredeyse %30 oranında artıran ve yerel seçimlerde bugüne kadar CTP’nin aldığı en yüksek oyu alan bu örgüt seçimi kazanamadığı için istifa ederek herkese örnek olmak istedi. Ama başka hiçkimse o yoldan gelmedi. Hele büyük belediyelerde, Mağusa’da, Girne’de, Lefkoşa’da yaşananlar ortadayken hala siyaset yapılabileceğini sanmak bana hiç ama hiç inadırıcı gelmiyor.
***
Meclis’ten oybirliği ile geçirilen Anayasa değişiklik önerilerine referandumda hayır çıkmasının ana nedeni güvensizliktir. Halk kendi seçtiği temsilcilerine güvenmiyor. Yalnızca bu sonuç bile güven tazeleme ihtiyacı için yeterli bir nedendir diye düşünüyorum. Ama 3 hafta içinde bu konu neredeyse konuşulmadı bile. Sanki böyle bir referandum yaşanmadı. Sanki halk sandığa gidip oy atmadı.
***
Öteki partilerin durumu da CTP-BG’den farklı değil. UBP’si de, DP-UG’si de, TDP’si de 29 Haziran’da yapılan yerel seçim ve referandumda sınıfta kaldılar. Her üç partinin liderliği de başarısız olmayı bırakın, tabanlarına kendi adaylarını bile benimsetemediler.
Tümü de istifa ederek köşelerine çekilmeli, yerlerini genç kuşaklara bırakmalıdır. Tarih sizi ancak böyle affeder. Yoksa hiçbirşey olmamış gibi yola devam ederseniz, sonuçta siz bile ne olduğunu anlamayacağınız bir yenilgi ile karşılaşacaksınız.
Yakın tarihte böyle sonuçlarla karşılaşıldı. Türkiye’de yapılan Kasım 2002 erken seçimleri buna en güzel örnektir. Erken seçim kararını alan partilerin ve liderlerin hemen hepsi yok oldu. Bir ideoloji partisi olan MHP dışındaki tüm partiler tarih sahnesinde silindi.  
Bu durumda hala hiçbirşey olmamış gibi devam etme niyetindeyseniz buyurun siz yürüyün. Ama kusura bakmayın ben artık sizinle yürümeyeceğim.