CTP Milletvekili Asım Akansoy, yaşanmakta olanın aslında uzun süre önce başlamış olan bir sürecin sonuçları olduğunu belirterek, Ekim 2020 tarihinde Ankara’nın ağır müdahalesi ile Tatar’ın cumhurbaşkanı seçildiğini kaydetti. Akansoy, şimdi ise UBP’ye yapılan müdahalelerle bizleri iç siyasette de kendi söylediklerini yapan bir siyasi temsiliyete yöneltmeye çalıştıklarını kaydetti. Akansoy, yıllardır protokollerin gündemde olduğunu belirterek, ekonomik, siyasi ve sosyal düzenlemelerin hayata geçirilmeye çalışıldığını belirtti. Akansoy, bunun içinde ekonomik ve idari düzenlemelerin de olduğunu ifade ederek, “örneğin KIB-TEK’in uzun süredir özelleştirilmesi konusunda baskının kaynağı bellidir. Üretim, dağıtım ve iletimin birbirinden ayrılarak özelleştirilmesinin hangi kaynaktan geldiği bellidir. Bağımsız yargımıza müdahalenin nerden yapılmaya çalışıldığı bellidir” diye konuştu.
“İtibarımızı, öz güvenimizi sarsmaya çalışıyorlar”
Akansoy, baskanlık sistemini, adalet bakanlığını yine kimlerin istediğinin açıkça belli olduğunu ifade ederek, içinde bulunduğumuz bu sıkışmışlık halinin ana sebebinin AKP hükümetinin iç politikaya ve Kıbrıs sorununa yaptığı müdahaleler olduğunu söyledi. Akansoy, bu müdahalelerin Kıbrıs Türk toplumunun itibarını, öz güvenini sarsmak amaçlı yapıldığını belirterek, “bugün Kıbrıslı Rumları, dünyayı çeşitli sebeplerden dolayı eleştiriyoruz, kızıyoruz, ancak ağırlıklı olarak son dönemde üzerimize gelen ve bu baskıyı yapan ana unsur ne yazık ki Ankara’dır” dedi. Akansoy, müdahaleci Ankara’nın işbirlikçisinin Tatar olduğunu söyleyerek, bunu görmeden bu ülkedeki konuları demokrasi sorunundan uzaklaştırıp başka mecralara çekmeye çalışmanın zaman kaybından başka bir şey olmadığını kaydetti.
“Ankara burada haysiyetli bir halk olduğunu unutmamalı”
Akansoy, bilinçli bir istikrarsızlaştırma politikasının uygulanmakta olduğunu belirterek, dünyada örneği olan bir yöntem olarak, çeşitli ülkelerin kontrol altına almak istedikleri daha küçük ülkeleri siyaseten istikrarsızlaştırarak kendi beklentilerini karşılayan düzenlemeler yaptırmaya çalıştıklarını kaydetti. Asım Akansoy, Ankara’nın da başkalarının da burada haysiyetli bir halk olduğunu unutmaması gerektiğinin altını çizerek, 1950’lerden bugüne kadar tüm baskılara rağmen ayakta durduğunu, kendi kendini yönetme ve adayı birleştirme arzusunu asla kaybetmediğini birilerinin hatırlatması gerektiğini kaydetti. Akansoy, burada bir varoluş mücadelesinin verilmekte olduğunu belirterek, bunun sadece çözüm isteyenlere ve sola yönelik bir eksen üzerinden çözülebilecek bir konu olmadığına dikkat çekti.
“Demokrasiyi yerle bir ettiler”
Akansoy, şöyle devam etti, “Bugün Tatar’ın hükümeti kurma görevini Ünal Üstel’e vermiş olması bu toplumda demokrasiyi yerle bir etme adına atılmış bir adımdır. Demokrasi sadece solun önemsediği bir konu olmaması gerekir. Bu ülkede biz yönetme iddiasını kaybedersek parça parça çözüleceğiz. Ülkede yaşananlar toplu bir mücadele gerektiriyor. Bunun içinde de tüm yurtsever ve demokrat kesimler yer almalıdır. Hep derler ya bir ortak mutabakat. Evet bir mutabakat olacak ama halkın mutabakatı olacak. Bu kavga bu eksen üzerinden daha da büyüyecek diye düşünmekteyim.”
Asım Akansoy, “Biz; bu toplumu yönetmek isteyen, bu toplumun kendi kendini yönetmesini isteyen geniş kesimleriz. Onlar ise; bu toplumu bir alt yönetim yaklaşımıyla ve aklıyla yönetmek istiyorlar, ayrım budur” dedi.
“Siyasiler itibarsızlaştırılmak isteniyor, yaşanılanlar bir tür çürüme”
Akansoy, yaşanılanları “çürüme” olarak nitelendirerek, bunun siyasi, ekonomik ve sosyal alanda görüldüğünü belirtti. Asım Akansoy, bunun önüne geçebilmek için toplumun tüm kesimlerinin elini taşın altına sivil direnişte de siyasi direnişte de koyması gerektiğini düşündüğünü kaydetti. Akansoy, siyasileri itibarsızlaştırmaya yönelik bir durumun söz konusu olduğunu ifade ederek, “siyasi itibarsızlaştıran biz değiliz. Biz bunu en başından söylerdik şimdi bakıyorum, Arıklı’dan tutun da hepsi söylüyor. Evet doğrudur ve sebebi sizsiniz” dedi. Akansoy, “bunun bir sebebinin de YDP temsilcisinin Tatar ile görüşme sonrası yaptığı açıklamada “ya hükümet kurulur ya da başkanlık sistemine gidilir” şeklindeki açıklamasıdır” diyerek, “şimdi bu açıklama için söyleyene mi bakmak lazım söyletene mi?” diye sordu.
“Söyleten, iç politikada yeni bir Tatar istiyor”
Akansoy, şunları söyledi, “Söyleyen kimdir? Ne istiyor? Söyleten yeni bir Tatar istiyor. İç siyaseti de yönetecek bir Tatar. Bunlar, Türkiye’de ne olacaksa burada da olacak diyor, bunu kabul etmiyoruz. Kıbrıs kendi yapısıyla, karakteriyle, halkıyla, kendi kendimizi yönetme iddiasıyla, bugüne kadarki yolculuğuna devam edecektir.”
“Ekonomik krizin temel sebebi Türk Lirası”
Asım Akansoy, Türkiye ile bir çatışma içinde olmak istemediklerini belirterek, kendi toplumumuzu kendi değerlerimizle en iyi şekilde yönetebileceğimizi çok iyi bilmekte olduğumuzu söyledi. Akansoy, ülkede çok büyük bir ekonomik krizin olduğunu belirterek, bunun tek sebebinin Türk Lirası olduğunu söyledi. Akansoy, bu nedenle fakirleşmekte olduğumuzu ifade ederek, kur farkından doğan enflasyon vergisinin ödenmesi gerektiğine vurgu yaptı. Akansoy, bir diğer sıkıntının ise Kıbrıs sorunundan doğan engeller olduğunu belirterek, “Ercan’ı uluslararası uçuşlara açalım dediler. Mağusa Limanını açalım AB’ye sıfır gümrükle mal ihraç edilsin bunun karşılığında da Maraş’ı BM’ye devredin dediler. Bundan daha büyük ekonomik açılım mı bekleriz?” diye sordu.
“Üç kuruş için birçok unsur dayatılıyor”
Akansoy, Güven Yaratıcı Önlemlerin hayat bulması için ciddi bir mücadelenin verilmesi gerektiğini belirterek, bu ekonomik döngü içinde bu sorunların çözülebilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Akansoy, açılıma ihtiyaç olduğunu belirterek, bunun güven yaratıcı önlemlerle olabileceğini, bunun yanında Türk Lirasından kaynaklanan enflasyon vergisinin ödenmesiyle ya da istikrarlı muhasebe birimine geçilmesiyle mümkün olabileceğini kaydetti. Akansoy, bunun haricinde geriye Türkiye ile imzalanan protokollerin sınıfta kaldığını belirterek, üç kuruş için birçok unsurun dayatılmakta olunduğunu söyledi.
“Yurttaşlık yasası hayata geçmeli, özel sektörün sendikalaşması masaya yatırılmalı”
Akansoy, istikrarlı muhasebe birimine geçilmeden ya da Türkiye ile bir mali protokol imzalanıp enflasyon vergisi ödenmeden ekonominin iyileşmesinin mümkün olmayacağını söyleyerek, “bu CTP’nin programında olacak” dedi. Akansoy, ekonomiden sonra yurttaşlık yasasına da değinerek, iki ay içinde yurttaşlık yasasının geçmesi gerektiğini, bunu takiben de özel sektörün sendikalaşması konusunun masaya yatırılması gerektiğinin altını çizdi. Akansoy, şunları söyledi, “2015-2016 döneminde UBP ile hükümet kurduk. Ömer Kalyoncu hükümeti. Hükümeti o dönem, gerekçesiz bitirdiler. Koalisyon beraber iş yapacağınız kişilere duyacağınız güven ve ilkelerle mümkündür. Güvenmezseniz bu iş olmaz. Dörtlü koalisyon hükümetinde ümit ettik ki bu defa olacak ancak o dönem HP hükümeti bozdu” şeklinde konuştu.
“Mücadele genişletilmeli”
Asım Akansoy, sendikal platform kapsamında Bu Memleket Bizim Platformu kapsamında bir mücadele olduğunu ifade ederek, bunun genişletilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Akansoy, hem o mücadelenin yoğun bir şekilde sürdürülmesi hem de çeşitli örneklerini gördüğümüz üzere kendi kendini yönetme odaklı geniş bir örgütlenmeye gitmek gerektiğini söyledi. Asım Akansoy, toplumsal mutabakatın böyle bir yaklaşım üzerinde kurulması gerektiğini düşündüğünü belirtti.
“Yeni bir dünya düzeni kuruluyor”
Akansoy, dünyanın Kıbrıs sorunu dışında çok daha başka dertleri olduğunu ifade ederek, dünyada savaş olduğunu ve yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduğunu söyledi. Akansoy, “yeni dünya düzeninde ne Türkiye ne de başka bir ülke tarafsız kalamayacaktır” diyerek, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupa Günü dolayısıyla bir açıklamasının olduğunu anımsattı.
Akansoy, şunları kaydetti, “Erdoğan, ‘AB kendini yenilesin, biz tam üyelik hedefindeyiz. Günün sonunda bu hedefe ulaşacağız’ diyor. Türkiye ayrı kalacağım demiyor. Yeni dünya düzeni tarafları konumlandıracak, konumlanmayanlar riske girecek. AB üyesi olup NATO üyesi olmayan ülkeler var. Türkiye için durum tam tersidir. Elbette yeni dünya düzeninde şartlar değişecek. Biz Kıbrıs sorunundaki mücadelemizi sürdüreceğiz. Gerek uluslararası hukuka bağlı olarak adayı birleştirmek için gereken adımları atacağız.”