Demokratik hukuk devleti olmak!

Serhat İncirli

İngiliz Hükümeti, eski içişleri bakanı döneminde bir karar aldı ve dedi ki, “… Bundan böyle İngiltere’ye yasadışı yolla girenleri uçağa koyup Doğu Afrika’daki Ruanda’ya göndereceğiz…”

-*-*-

Konu yargıya gitti!

Ve sonuçta İngiliz yargısı, “hayır, yapamazsınız, yasadışıdır” dedi!

-*-*-

Şimdi, Başbakan Rishi Sunak, “bizdeki kanun hükmüne kararname benzeri”, “acil yasa” çıkararak, Ruanda planını yaşatmak istiyor…

-*-*-

Ve sağıcısı solcusu, ortacısı gericisi, ilericisi dincisi; tüm medya Sunak’a diyor ki, “sakın yapma çünkü siyasi güvenilirlik sarsılır…”

-*-*-

Demokratik hukuk devletlerinde “yürütme”, yargı kararına aykırı iş yapamaz!

Yaparsa hem içte hem de dışta siyasete olan, siyasetçiye olan güven sarsılır!

-*-*-

Efendim, KKTC ve TC’de hemen her Allah’ın günü yargı kararlarına ya da yasalara aykırı yürütme kararları görüyoruz!

-*-*-

İşte, “demokratik hukuk devleti olmamak” budur!

-*-*-

Bizdeki durumu boş verin de TC’de demokratik hukuk devleti olmak dışında, siyasete olan güveni özellikle dışta itibarsızlaştırmak; çok ciddi sıkıntıdır…

Örnek mi?

Türk Lirası, bundan dolayı hayır etmez!

-*-*-

TC’de, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay’la ilgili kararının, Yargıtay’ca bozulmaya çalışılması ve yürütmenin Anayasa Mahkemesi karşıtı tavrı, tam da anlattığımız meseleye örnektir…

KKTC’de, son dönemlerde yürütmenin bir çok kararının yargıdan dönmesi veya yargıya havale edilmesi de, siyasete güvenilirliği en ciddi anlamda darbeleyen durumdur…

-*-*-

Haaaa, “bize ne kardeşim!” mi diyorsunuz?

O zaman ülkenizin demokrasi ile yönetilen bir hukuk devleti olmadığını kabul ediyorsunuz demektir; eyvallah kardeşim!


Limasol’da Yeniden Refah Partisi Ofisi açılır mı?

KKTC’de, Türkiye’deki Yeniden Refah Partisi’nin bir ofisi açılmış…

Ötekiler yıllardır var, neden olmasın ki?

En az 500 bin TC seçmeni yaşamıyor mu KKTC’de?

Yaşıyor!

Öyleyse siyaset de yapılacaktır kardeşim!

-*-*-

Euronews söyledi; “Bu senenin ilk dokuz ayında, 45 binden fazla TC vatandaşı, Almanya’dan siyasi sığınma talep etmiş…”

Bu rakam bir rekormuş!

Bunca yıldır, Türkiye’den Almanya’ya, 9 aylık sürede, hiç bu kadar çok sığınma talebi olmamış!

-*-*-

Almanya’dan sığınma talep edenlerin ilk sırasında, az farkla Suriyeliler var…

Türkiyeliler ikinci sırada…

Üçüncü sırada da Afganistanlılar geliyor…

Tümü 45 bin dolaylarında…

-*-*-

Listeye baktım…

Almanya çok yüksek…

Ama öteki Avrupa ülkelerine de binlerce Türkiyeli başvurmuş…

Sığınmak istemiş!

-*-*-

Bir insan, neden ülkesini terk eder?

Hayatı tehlikedeyse tabii ki!

Hangi nedenle hayat tehlikede olabilir?

Açlıktan al, teröre gel falan!

-*-*-

Ama asıl dikkatimi çeken ne biliyor musunuz?

Euronews’in haberine göre, 2023 Ocak ayı başından Eylül ayı sonuna kadar geçen 9 aylık sürede, 45 TC vatandaşı, Kıbrıs’tan da siyasi sığınma talep etmiş!

Kıbrıs derken?

Tabii ki Güneydeki “esas” devletten bahsediyorum!

-*-*-

Vallahi Nikos Christodulidis da biraz düşünsün!

Bu hız azıcık artarsa, ister misiniz on – on beş sene içinde, Yeniden Refah Partisi, Limasol, Baf ve Larnaka’ya da birer ofiscik açsın?


Fıkra!

Son derece eşit ve egemen, demokratik bir ülkede, meteoroloji dairesinin müdürünün görevden alınmasına karar verilmiş…

Şaka, ya da fıkra bu ya; bahsettiğim hukuk devletinde, dileyen bakan, dilediği müdürü, müsteşarı falan dilediği kişiyle değiştirebiliyormuş!

Meteoroloji dairesinin müdürünü de tabii ki değişme hakkı varmış!

Ama tutmuş, alanında uzman birini oraya müdür yapmak yerine, bir itfaiyeci kardeşimizi atamış!

Fıkra bu canım!

Tabii ki olmaz öyle şey!

Neyse, devletin bir büyüğüne sormuşlar; “… Efendi ne diyorsun bu duruma; sence meteoroloji dairesine neden bir itfaiyeciyi müdür yaptılar?”

Devletin bilge büyüğü yanıtlamış: “Çok iyi hortum kullandığındandır”…

Şaka canım şaka!

Fıkra bu!

Yok öyle bir şey!

Elbette bahsettiğimiz bu ülkede hükümet hortumcu değildir!

Olsa olsa şükrancıdır!

Neyse!


Şimdiden hatırlatmakta fayda var!

Kıbrıslı Türkler, Avrupa Birliği (AB) yurttaşıdır…

6 – 9 Haziran 2024’te Avrupa Parlamentosu seçimleri vardır…

Ve AB Pasaportu ya da Kimliği taşıyan her Kıbrıslı Türk, bu seçimlerde oy kullanma hakkına sahiptir…

-*-*-

Oyumu kullanacağım…

Neden?

Oy vermek neden önemlidir?

Çünkü, Avrupa demokrasisinin geleceğinin şekillendirilmesindeki hakkım çok önemli, çok değerli bir haktır…

Bu hakkı kullanmak, toplumsal varlığımı korumanın en önemli hatta belki de tek yoludur…

-*-*-

Avrupa Birliği'nin geleceği hakkında karar verebilmek, eşsiz bir haktır… 

Kıbrıs Türk toplumu olarak haklarımızı savunmanın başka yolu da kalmamıştır…

-*-*-

Avrupa Parlamentosu, vatandaşı olan herkesi doğrudan etkileyen yasaları kabul eder ve bu yasalar her AB vatandaşı gibi bizi de ilgilendirir…

-*-*-

Çevre, güvenlik, göç, sosyal politikalar, tüketici hakları, ekonomi, hukukun üstünlüğü gibi konularda söz sahibi olmak istiyorsak ve bizim için hepsinden önemlisi, yukarıda da vurguladığım gibi “toplumsal varlığımızın tescili”ni acil bir durum olarak görüyorsak, oy sayımızın çok yüksek olması zorunluluktur…

-*-*-

Ne kadar çok Kıbrıslı Türk oy verirse, toplumsal varlığımız o kadar güçlü olacaktır…


Mangalımızı söndürenlerin ocağı sönsün!

Cuma öğleden sonra hazırlıklar başlardı…

Cuma akşamından yakanlar olurdu ama genellikle ya Cumartesi öğleden sonra; ya da Pazar öğle olmadan mangallar yanardı…

-*-*-

Şişler dizilirdi…

Sos mos yok!

Sadece tuz!

Hatta tuz değil, “duz”…

-*-*-

Şeftaliler hazır, bekliyor!

Biraz da ganat!

En son pirzola!

Ciğer be?

İki üç şiş ciğercik da tamamdır!

Sadece çok yanmış guyruk yağıynan, yarım şişe viski içmişliğim vardır!

-*-*-

Şimdi mi?

Toplum kesinlikle et alamaz olmuştur!

Alabilen de komşusu pişiremediği için mangal yakmaya çekinmektedir!

Piknik alanı meselesi tamamen bitmiştir!

Ve hafta sonu Kuzey Kıbrıs semalarında artık duman yoktur!

-*-*-

15 Kasımı coşku ve heyecanla kutlamışız!

Yörüyün be o yanı!

Mangalımızı söndürdünüz!

-*-*-

Mangalımızı söndürenlerin, ocağı sönsün!