Ödül AŞIK ÜLKER
Yerbilim Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Mehmet Necdet, depremin görmezden gelinemeyecek bir gerçek olduğunu kaydederek, “Bu işin şakaya gelir tarafı yoktur” dedi.
Kıbrıs’ın üç ana plakanın kesiştiği, çok sayıda fay zonlarının ortaya çıktığı bir yerde olduğuna dikkat çeken Dr. Mehmet Necdet, Kıbrıs’ın deprem hareketliliği açısından çok izah edilemez, karmaşık bir noktada olduğunu belirtti.
Kıbrıs’ın kuzeyinde yerbilimlerinin yeterince önemsenmediğini söyleyen Dr. Necdet, eldeki mevcut verilerle, fayların yaratacağı deprem kapasitesi konusunda bir şey söyleyemediklerini belirterek, mikrobölgelemenin önemine vurgu yaptı.
Dr. Necdet, “(MTA’nın hazırladığı) Aktif fay haritası, ada üzerinde geçmişte aktif olarak çalışmış fayların dağılımını gösteren bir harita olacak. İş orada bitmiyor, aktif haritamız olacak ancak bu aktif faylara bağlı olarak zeminin göstereceği davranış hakkında çalışmamız yok. Fay olan yerlerde mikrobölgeleme yapmak gerekir. Aktif fay haritası, mikrobölgeleme için bir yol haritasıdır. Mikrobölgeleme çok önemlidir, öncelikli olarak yapılmalıdır. Çünkü bu fayların hareket etmesi halinde, zeminde yaratacağı etken, bina stoku üzerindeki etkilerini ortaya koymak önemlidir” diye konuştu.
Kıbrıs’ın kuzeyinde deprem tehlike haritasının güncel olmadığını söyleyen Dr. Mehmet Necdet, “Aktif faylar ile ilintili mikrobölgeleme, depremin kent ve yerleşim alanlarına yaratabileceği hasar riskleri ortaya çıkarılabilir, böylelikle gerçekçi bir yer ivme haritasının da üretilmesi mümkün olabilir” dedi.
Dr. Necdet, deprem konusunda bir teknik komite olması gerektiğinin altını çizerek, bunun barışa döşenecek yolda, iyi bir başlangıç olacağını kaydetti.
6 Şubat depremi sonrasında Başbakanlık’ta kurulan deprem komisyonundaki çalışmaların sonuç alıcı olması gerektiğine de dikkat çeken Dr. Necdet, çok zaman kaybedildiğini belirtti.
Dr. Necder, depremin Kıbrıs’ta her zaman risk olmaya devam edeceğini ve depreme karşı hazırlıklı olmak gerektiğini ifade etti.
“Yerbilimleri konusu yeterince önemsenmiyor”
Soru: 6 Şubat depreminde, İsias Otel’de Şampiyon Meleklerimizi kaybetmemizin ardından, toplumda deprem konusunda bir hassasiyet oluştu. Son günlerde, değişen büyüklüklerde, Kıbrıs’ta hissedilen depremler de endişeye neden oldu ve deprem konusu yeniden gündeme geldi. Bugüne kadar depremle ilgili Kıbrıs’ın kuzeyinde neler yaptık, ne noktadayız?
Dr. Necdet: Bu ülkede, yerbilimleri konusu yeterince önemsenmeyen, göz ardı edilen bir alandır. Yerbilimciler, sadece deprem olduğunda hatırlanır.1980’lerin ortasında, Kandilli Rasathanesi Kıbrıs’ta bir deprem kayıt istasyonu kurmak istemiş. O dönemde, Jeoloji ve Maden Dairesi “yer altı suyu meselesiyle uğraşmaktan, buna zaman ayıramayız” denmiş. Onun üstüne, Meteoroloji Dairesi bünyesinde deprem kayıt çalışmaları yapılmaya başlanmış. Depremle ilgili çalışmalarımız böyle başlamış.
Kıbrıs’ın güneyindeki Jeoloji Dairesi’nde ise Sismoloji Ünitesi 1984 yılında kurulmuştur. Bizde neden Jeoloji ve Maden Dairesi bünyesinde kurulmadı? Bu bir vizyon meselesidir, yer bilimleriyle ilgili konularda çalışmaların ilgili teknik daireler bünyesinde yapılması lazım. Jeoloji ve jeofizik bilim insanlarının bu konularda ortaklaşa çalışması gerekir.
6 Şubat 2023 depreminden sonra, AFAD ile Jeoloji ve Maden Dairesi’nin bir işbirliği söz konusu oldu. Bu çerçevede, bazı deprem kayıt istasyonları da Jeoloji ve Maden Dairesi’nin bünyesinde kuruldu. AFAD’ın yardım ve desteğiyle bir deprem laboratuvarı kurulması da öngörülüyor. Bu, bir çeşit gözlem merkezidir. Karpaz yarımadasında da bir sismik kuyu kazılmış, içerisine bir cihaz yerleştirip, meydana gelmesi muhtemel depremleri kayıt altına almak hedeflenmişti. Deprem kayıt istasyonlarının olduğu yerlerdeki “yerin kabuk hareketinin hızını” ölçmek için kullanılan GNSS ( Küresel Konum Belirleme Sistemleri ( KKBS)– Global Navigation Satellite Systems) sistemlerinin sayısının artırılması gerekir. Depremler yer kabuğunun hareketiyle ilgilidir, kabuk hareketinin hızı da deprem oluşumunda önemlidir.
Yakın geçmişte deprem konusunda bilinen tek çalışma, Amerikan USGS Jeoloji Araştırmaları Merkezi’nin, 2000li yılların başında Lefkoşa’da yaptığı çalışmadır. Jeofizikçiler ve jeologlardan oluşan ekip Kıbrıs’ta çalışmalar yaptı, ben de o ekipte yer aldım. Lefkoşa’nın jeoloji haritası çıkarıldı ve mikrobölgeleme çalışması yapıldı. Hem kuzeyde, hem de güneyde deprem mikrobölgeleme çalışması yapıldı. Gerek kuzeyde, gerekse güneyde belli sayılarda zemin ve araştırma amaçlı sondaj kazıları yapıldı, daha sonra bu kuyuların içerisinde jeofizik ölçümleri yapıldı. Elde edilen sonuçlardan hareketle, büyük Lefkoşa için bir deprem senaryosu çalışıldı. O dönemde, ilk kez Lefkoşa’nın kuzeydoğusunda, Haspolat fayının aktif olduğu belirlendi. Paleosismoloji dediğimiz, geçmiş dönemdeki depremleri inceleyen bütüncül bir çalışma yapıldı, deprem kataloğu da oluşturuldu. O çalışma kapsamında, Kıbrıs’ın üzerinde, Lefkoşa’daki aktif faylar tespit edildi. Haspolat’taki fayda 6.4 büyüklüğünde bir deprem olması halinde, Lefkoşa’da ne tür bir kayıp olabileceği konusunda öngörülerde de bulunuldu.
“Mevcut verilerle, fayların yaratacağı deprem kapasitesi konusunda bir şey söyleyemiyoruz”
Soru: O çalışmada, Haspolat bölgesinde, 6.4 büyüklüğünde deprem yaratacak kapasitede bir faydan bahsedilmişti. Ada etrafındaki ve üstündeki fayların şu anda deprem üretme kapasitesi nedir?
Dr. Necdet: Mevcut verilerle, fayların yaratacağı deprem kapasitesi konusunda bir şey söyleyemiyoruz çünkü mikrobölgeleme çalışması yok. Kıbrıs adası üç ana plakanın kesiştiği, çok sayıda fay zonlarının ortaya çıktığı bir yerdedir. Afrika kıtası kuzeye, Arap plakası da kuzey batıya doğru ilerler. Ancak Arap plakasının hızının, Afrika’ya göre daha fazla olduğu söylenir. Kıbrıs’ta, üçlü bir kesişme noktasında yer aldığı için, deprem kinematiği açısından bazı bilinmeyenler vardır. Kıbrıs deprem hareketliliği açısından çok izah edilemez, karmaşık bir noktadadır. Kıbrıs bu konuda çok nadir bir örnektir. Kıbrıs’ta deprem yaratacak en büyük kaynak, Kıbrıs yayı olarak öngörülür yani Afrika levhası ile Anadolu levhası arasındaki sınır. Kıbrıs adası, Anadolu levhasının üstünde yer alır. Ada üzerinde meydana gelen depremlerin kaynağı, bu sınır üzerinde meydana gelen depremlerdir. Bölgede sismik yönden bir hareket vardır. Afrika kıtası sürekli kuzeye doğru itiliyor, bu hareket neticesinde sürekli olarak Kıbrıs’ı darbeliyor. Ovgos fayının hareket edip tahribat yaratması konusunda endişeler var.
Geçmişte yıkıcı depremler olmuş. 1941’de Mağusa’da meydana gelen depremde belli bir yıkımın olduğu söylenir, 1961 depreminde de aynı şekilde. 1953 depremi hem denizde, hem de karada oldu, onlarca insanın ölümüne, bazı köylerin tahrip olmasına yol açtı. 1996 yılında denizin içinde meydana gelen deprem sonucunda, Baf’ta 20 milyon dolarlık bir tahribattan söz ediliyor.
Amerikalılarla yaptığımız çalışmada, son 100 yılda olan depremler listelenmişti. 1896 tarihi, deprem kaydı açısından çok önemlidir çünkü o tarihe kadar olan depremler daha çok tarihsel kayıtlardaki depremlerdir, o tarihten sonraki depremler deprem ölçerlerin tespit ettiği depremlerdir. 1896’da Ağrotur’un güneyinde 6.5 büyüklüğünde deniz içinde meydana gelen deprem sonucunda, 13 evin yıkıldığı ve gerisinin de tahrip olduğu konusunda bir bilgi var. Ayrıca Tuz Gölü’nün güney sahilinde de bir sıvılaşma meydana gelmiş, sahillerle ilgili şimdi de bunu konuşuyoruz. 1924’te 6 büyüklüğündeki depremde Mağusa kazasında tahribat olmuş. 1941’de Lefkoşa’nın 23 kilometre güneydoğusunda 5.9 büyüklüğünde bir deprem olmuş, sadece
sarsıntı hissedilmiş, ancak Girne’de bazı eski evlerde çatlaklar oluşmuş. 1961’de Larnaka’nın 15 kilometre doğusunda ve deniz içinde, 5.7 büyüklüğünde bir deprem olmuş. 1995’te ve 1996’da da depremler var. İlgili uluslararası raporda 9 Ekim 1996 depremi için Baf’ta 20 milyon dolarlık bir hasardan söz edilir. Deprem, görmezden gelemeyeceğimiz bir gerçektir. Bu işin şakaya gelir tarafı yoktur.
“Deprem riski var”
Soru: Mikrobölgeleme yapmanın gerekliliğinden bahsediyorsunuz. Bunun önemi nedir?
Dr. Necdet: Mikrobölgeleme çalışması yapmak, söz konusu alanlarda depremin yaratacağı riskleri ortaya koymak açısından önemlidir. Amerikalılar sadece Lefkoşa’da bir mikrobölgeleme çalışması yaptı. Şimdi Long Beach bölgesindeki tehlikeden bahsediliyor çünkü orada sağlam anakaya çok derindedir. Tuzla’da da aynı şekilde cıvık bir zemin var. Kalecik’e doğru bir alanda da sıkıntılı zeminler var. O bakımdan, bu bölgede bir mikro bölgeleme çalışması yapılması şarttır. Deprem riski vardır, ya Aksu fayı çalışacak ya Baf, Larnaka açıklarındaki bir depremin oralara da etkisi olacak. Bir mikrobölgeleme çalışması yapmak, en azından bu alanlarda depremin yaratacağı risklerin neler olabileceği konusunda daha rahat konuşabilme şansı verecek.
“Mikrobölgeleme, depremin kent ve yerleşim alanlarına yaratabileceği hasar risklerini ortaya çıkarabilir”
Soru: Deprem tehlike haritamız var mı, ne kadar güncel?
Dr. Necdet: Deprem tehlike haritamız güncel değil. Sadece Lefkoşa için bu çalışma yapılmıştı, diğer bölgeler için yoktur. Lefkoşa için olan da güncel değil, 20 sene önce yapılmıştı, gözden geçirilmesi gerekir. Kıbrıs’ta deprem riskinin daha iyi anlaşılabilmesi için mikrobölgeleme çalışmalarına ihtiyaç vardır. Mikrobölgeleme multidisipliner bir çalışmayı gerektirir. Aktif faylar ile ilintili mikrobölgeleme, depremin kent ve yerleşim alanlarına yaratabileceği hasar risklerini ortaya çıkarabilir, böylelikle gerçekçi bir yer ivme haritasının da üretilmesi mümkün olabilir.
“Fay olan yerlerde mikrobölgeleme yapmak gerekir”
Soru: MTA’nın hazırladığı ve Ocak 2025 içinde açıklanması beklenen aktif fay haritası nedir?
Dr. Necdet: Aktif fay haritası, ada üzerinde geçmişte aktif olarak çalışmış fayların dağılımını gösteren bir harita olacak. İş orada bitmiyor, aktif haritamız olacak ancak bu aktif faylara bağlı olarak zeminin göstereceği davranış hakkında çalışmamız yok. Fay olan yerlerde mikrobölgeleme yapmak gerekir. Aktif fay haritası, mikrobölgeleme için bir yol haritasıdır. Mikrobölgeleme çok önemlidir, öncelikli olarak yapılmalıdır. Çünkü bu fayların hareket etmesi halinde, zeminde yaratacağı etken, bina stoku üzerindeki etkilerini ortaya koymak önemlidir.
Kıbrıs’ın güneyinde bu çalışmanın yapıldığını biliyoruz. MTA uzmanları tsunami çökelleriyle ilgili de bir çalışma yapılması gerektiğini söylüyor, ki biz de oda olarak bunun gerekliğine dikkat çekmiştik. Tsunami çökellerinden bir takım numuneler alınıp, üzerinde çalışılacak ki, hangi tarihte ne olduğu ve neticesinde tsunami olup olmadığı ortaya konmuş olacak.
“(Teknik komite) Barışa döşenecek yollarda, iyi bir başlangıç olur”
Soru: Kıbrıs’taki iki toplum arasında deprem konusunda bir işbirliği, ortak bir çalışma var mı?
Dr. Necdet: Yok. Bu konuda bir teknik komite yok, geçenlerde Cumhurbaşkanlığı’na yaptığımız bir ziyarette deprem konusunda teknik komite olması gerektiğini söyledik. Bu ülkede barışa döşenecek yollarda, böylesi bir çalışma, iyi bir başlangıç olur. Deprem konusunda daha kesin konuşabilmek için mikrobölgeleme yapmak, aktif fay konusundaki çalışmaları görmek gerekir.
“(Yetkili olduğunu iddia edenler) hiç ciddiye almıyor”
Soru: Yetkili olduğunu iddia edenler, sizce deprem konusunu ne kadar ciddiye alıyor?
Dr. Necdet: Hiç ciddiye almıyorlar. Ciddiye alınsaydı, 6 Şubat depreminden sonra toplanan 1 milyar kusur TL ile, en azından okullar elden geçirilirdi. Konteyner sınıflar geçiş dönemi için olabilir ama bu arada okullar güçlendirilir veya yıkılıp yeniden yapılırdı. Oysa şimdi çocuklar konteyner sınıflarda ama okullarda bir şey yapılmıyor. Deprem konusunda müfredata da bazı bilgiler eklenebilir. Dairelerin proje bazında çalıştırılması şarttır, hazırlıklı olmak lazım. Hiç bir konuda devlet politikası olmadığı gibi, deprem konusunda da devlet politikası yoktur.
“Epeyi zaman kaybettik”
Soru: Deprem konusunda bir açıklama yaptınız ve öngörülerinizin yetkililer tarafından sorulmadığını söylediniz. Açıklama sonrasında sizinle temas edip soranlar oldu mu? Öngörünüz nedir?
Dr. Necdet: 6 Şubat depremi sonrasında Başbakanlık’ta bir deprem komisyonu oluşturulmuştu, haftaya da toplantı yapılacak. Orada değerlendirmemizin alınmasını umuyoruz. Uzmanlığa saygı duymak ve dinlemek gerekir. Deprem Komisyonu’ndaki çalışmaların, fazla zamana yayılmadan sonuç alıcı olmasını arzu ediyoruz. Çünkü epeyi bir zaman kaybettik. Gaziveren kıyı şeridinde giderek artan bir yapılaşma ile İskele kıyısında kocaman bir uydu kent inşa edildi. Zemin sorunlu. Temel uygulamalarında denetim şart. Deprem Kıbrıs’ta her zaman bir risk olmaya devam edecektir.
“Aralık 2019’dan beri, adamızda sismik anlamda sürekli bir hareketlilik yaşanmaktadır”
Soru: Art arda gelen depremler biriken enerjinin boşalması mı, yoksa daha büyük ölçekli bir depremin mi habercisidir?
Dr. Necdet: Deprem yer kabuğunda biriken enerjinin boşalmasıdır. Daha büyük depremlerin habercisi olabileceği gibi bir algı oluşmuştur. Unutulmaması gereken bir husus da adamızın çevresinde örneğin Zafer Burnu ile İskenderun arasında sismik boşluğun bulunduğudur. Ayrıca Aralık 2019’dan beri, adamızda sismik anlamda sürekli bir hareketlilik yaşanmaktadır. Deprem Kıbrıs’ta her zaman bir risk olmaya devam edecektir. Depreme karşı hazırlık şarttır.
Fotoğraflar: Hüseyin ÖZBARIŞCI