DERİ DEĞİŞTİRMEYEN YILAN

Mehmet Çağlar

BİRAZ DAHA CESARET
2 kapı daha açıldı önceki gün.
Toplumların temas noktalarının ve iletişimlerinin artması,
daha iyi, daha verimli ve daha etkin ilişkiler kurulabilmesi açısından,
geciken, fakat olumlu bir adım Aplıç ve Derinya kapılarının açılması…

Ancak,
Kıbrıs sorununun,
kapılar ya da telefon benzeri konular sorununa dönüştürülmemesi gerekir.

Aslolan bir federal çözümle birlikte kapıların açılması,
yani tüm sınırların ortadan kaldırılmasının yanı sıra,
toplumlar arasında var olan,
görünmez kapalı kapıların açılması,
ve görünmez sınırların ortadan kaldırılmasıdır.

Bu da ancak federal bir kültür yaratılması ile olur.
Bu konuda liderlere, siyasal partilere, sivil toplum örgütlerine, iş insanlarına ve eğitim sistemlerine büyük görevler düşmektedir.

Biraz daha cesaret.
Biraz daha vizyon.
Biraz daha ezber bozan adım gerekir.
Biraz daha Barış.

BİRLİKTE BİR GELECEĞİ DÜŞLEYEBİLMEKTİR BARIŞ
Kıbrıs'ta Barış; 
Bir savaş durumunun olmamasından ibaret değildir... 

Kıbrıs'ta Barış;
Bir yaşantı birliğidir.
İş birliğidir.
Gelecek birliğidir.
Ortak hayaller kurabilmektir.
Ortak sevinçler, ortak üzüntülerdir.

Hayata dair düşünmenin,
ve özellikle de Kıbrıs Türk insanının hayatını reforme etmenin,
en önemli yoludur Kıbrıs’ta Barış. 

Kıbrıs'ta Barış;
Kıbrıs Türk ve Rum insanının,
“ortak vatanda” birlikte yaşıyor, birlikte çalışıyor, birlikte üretiyor, birlikte acıyı ve sevinci paylaşıyor ve birlikte yönetiyoruz diyebilmesidir.

Kıbrıs'ta Barış;
Geleceğimizin geleceğine bugünden bir armağandır...

DİYALOG SENARYOSU
II. Hrisostomos 2015’te şöyle diyordu:
“Daima birleşik devlet fikrinden taraf olmuşumdur,
çünkü bunun Kıbrıs halkının yararına olacağını düşünüyorum.
Ancak,
tüm siyasi liderliğin federasyonu kabul etmiş olmasından dolayı,
Kilise de,
halk içinde görüş farklılıklarına yol açmamak için,
biraz geri çekilerek bunu kabul etmiştir...
İşlevsel olmayacak bir federatif çözümde,
Rum halkı Kıbrıs'tan ayrılır ve ada Türkleşir.
Böyle bir durumda,
Adada tek kalan biz papazlar oluruz,
ve tıpkı İstanbul'un durumunda olduğu gibi,
kaderimize ağlarız.”

Peki,
bugün acaba Güney Kıbrıs Rum Yönetimi,
Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türklerin,
ortak menfaatlerini gerçekleştirmeye yarayacak nispette bir federasyonu,
ve "federal işbirliğini" mi arzuluyor?

Sayın Anastasiadis yaptığı açıklamalarla,
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin,
bugünkü Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iç yapısının,
Üniter devletten Federasyona evrilmesini,
kısacası iki bölgeli, iki toplumlu ve siyasi eşitliğe dayalı bir federatif yapıyı değil de,
tek bir devlet altındaki "federe işbirliği"ni mi konuşmak istiyor?

İşte "Ortak Vatan" dediğimiz Federal Kıbrıs’ın,
bugüne taşınan kuruluş hikayesinin özeti:
Ne KKTC’nin egemen olduğundan vazgeçilecek,
Ne de Kıbrıs Cumhuriyeti kavramından!

Bir de "çözüm süreci" denilen bir süreç var;
Öyle bir süreç ki,
Mutlu ya da kötü bir son yok.
Hatta hiçbir son yok!
Bir nevi, diyalog senaryosu!

FEDERASYON FİKRİNİ SORGULAMAK!
Son verilere göre,
elimizde yeni bir federasyon tezi var!
Çünkü "Ortak Vatan” temennisi,
tutunduğu dalı bırakırsa uçuruma düşecek,
biliniyor...

Nasıl bir tez bu?
"Mavi rengin ağırlığı kaç kilogramdır?" gibi!

Tabii bu tezi "önemli" kılacak bir şeyler yapmak lazım.
Neden?
Çünkü temelinde bir "ego ideali" var!

KENDİ HAKİKATLERİNİN ÖTESİNE GEÇEBİLMEK
Özetle:
Kıbrıs sadece bir coğrafi bölge değildir!
II. Hrisostomos gibi,
aynı zamanda bu toprak üzerinde yaşayan insanların,
hayallerine ve ideallerini koruma duygusuna da,
coğrafi bir gerçeklik kazandırıyor.

Bence mesele federasyon kurma/kurmama meselesi değil!
Mesele "Ortak Vatan kuracağız" diyerek,
kendi hakikatlerinin ötesine geçemeyenlerde!

Yoksa “Ortak Vatan” ve Federal Kültür yaratabilmek için,
Nietzsche'nin söylediği gibi çözümü zamana mı bırakmak lâzım?!
Ne diyormuş Nietzsche?:
"Deri değiştirmeyen yılan ölür.
Tıpkı düşünce değiştirmesine engel olunan kafalar gibi...”