Neriman Cahit
Geçen haftaki yazımın, ilk adımlarında, Lise Hocam ve şimdilerde bir doktor arkadaşımın üzerimdeki özete yakın etkilerini yazmış ama bitirememiştim. Pek sık olmaz ama her gören ‘o başarı adımlarının’ ne olduğu konusunda bilgi isteyip durdular. “Sizce ne olmalı?” diye onları hizaya getirme oyunum da işe yaramadı. Ve, ‘Doktor Arkadaşın’ kapısını çaldım sonuçta… Nedret Hocamın yerine de, ‘Onun bana açtığı / aşıladığı yoldaki düşünceleri’ de ekleyerek…
DÜŞÜNCE GÜCÜ
Doktor arkadaşa, konuyu anlattığımda: “Olabilir ama şunu da yazmayı unutma lütfen diye ekledi: Sonuca ulaşmış DÜŞÜNCE… Yani, etkin düşünce; ‘NEGATİF’ bile olsa, önemli bir sonuca ulaştırır sizi… Sonuç da ‘düşünceyle’ olur… Unutmayalım: Vücudumuzda, ‘duygu yok’, düşünce olmadan da duygu olmaz… Her şeyden önce insan, kendi düşüncesini seçmelidir…
Beynimizdeki, büyük güçle, bizi sinirlendiren, mutlu eden, güldüren düşünceleri biz seçiyoruz…
*** Peki, bu konunun da püf noktaları yok mudur?
Aslında, her insanı ‘YÜKSEK PERFORMANSA’ götürecek ‘dört püf noktası’ var…
- İhtiyacınız olmadığı zaman en iyi işi bulursunuz… Böyle durumlarda, ‘Acil İhtiyacım yok!’ deyin; çünkü bir şeyi acil isterseniz kaskatı kesilirsiniz… Sakın unutmayın: Agresif olmayarak başarılı olursunuz…
- Makul beklentileriniz olacağına, ‘gerçekçi’ beklentileriniz olsun.
- Başarı: Mükemmelliyetçi olmak değil… Yapılan işten zevk alabilmektir. Eğer, sürekli, ‘kusursuzluğu’ arıyorsanız, risk almaktan da korkarsınız…
Ancak, önemli olan: PRATİK UYGULAMADIR…
Gerektiğinde ara verin ve durun…
Şartlandırmayı, durdurmayı bilin…
Psikolojik açıdan: “En tatmin edici ve en zengin yaşamı kuracağım” diyorsanız.
Neyin peşinde olduğunuz konusunda, dikkatli olun.
BİR DÜŞÜNELİM!
Aslında, bir düşünelim bakalım: “Tercih ve ihtiyaç, en mükemmel kusursuzluk…”
Pollyanna ve etkin düşünme kavramlarının, birbirlerinden farklı kavramlar olduklarını ifade etmiyor mu?
Aslında: Bu yazıyı yazarken, kafamda şu düşünceler de gelişti: Eğer yaşamımız, ‘KAFAMIZDA’ mükemmel olursa kimseye zarar vermeyiz…
Bir düşünelim bakalım: Ancak, büyük bir üzüntü yaşadığımız zaman ne olduğumuz ortaya çıkar…
- Bu süreçten geçenler, üç boyutlu başarıya daha kolay yaklaşıyor…
- Üzüntü verici şeyler, ilk duyulduğunda önce inkâr edilir ve karşı çıkılır… Sonra, ikna etmeye çalışılır…
- Örneğin, patronunuz sizi işten çıkardığında: “Bana bir fırsat verin” deseniz de, bu, pek işe yaramaz… Sadece, sizi kızdırır!
Patronunuz, sizi personelinizin önünde küçük düşürdüyse ona karşı bu kızgınlık iyidir…
Sonrası ise, depresyondur ki, bu da iyidir…
* * *
Benden size bir öneri:
Kaybettiğinizde, üzülün ve ağlayın…
Unutmayın, kadınlar, ağladıkları için daha çok yaşıyorlar!
* * *
Size: “BOL BOL GÜLÜN” diyemeyeceğim…
Bakın, bu konuda, Edip Cansever ne diyor…
“GÜLEMİYORSUN YA…
BİR HALK GÜLÜYORSA