‘Anne galiba ben lezbiyenim’
“REDDEDERİM” DEMİŞTİ…“Kaç yaşımda olduğumu hatırlamam ama çok ufaktım. Televizyonda iki kadının öpüştüğünü gördüydüm ve anneme dönüp; ‘anne galiba ben lezbiyenim’ dediydim. İnanılmaz bir reaksiyonla ‘reddederim’ demişti. O sadece 2 cümlelik konuşmaydı.”
EN YAKIN ARKADAŞIMA AŞIK OLDUM…“Arkadaşıma kendisine aşık olduğumu söyledim, hasta olduğumu, düzelmem gerektiğini söyledi. En en yakın dostumdu çünkü. Her şey karman çorman oldu”
GÜNEYDE EVLİLİK VAR! “Bizde yetkililer korkuyor. Güneyde evlilik serbest. Güney’de çok ciddi bir örgütlenme de var. Ayrıca bu örgütlenme devlet tarafından destekleniyor. Kendi yerel yasalarından ayrı AB yasaları da sizi koruyor.”
İNGiLTERE ÖRNEĞİ: İngiltere’de inanılmaz güzel bir şeydir. Bankaya girdiğinizde ve ortak hesap açacağız dediğinizde size sorar ‘partner misiniz?’ ki bunu size sormasının nedeni ‘ııı partersiniz’ demek değil, ‘partnerseniz size partner sigortası da yapabiliriz’ noktasındadır
PARTNERİMLE 14 YILDIR BİRLİKTEYİM…“Benim için beden değil, kişinin kimliğidir önemli olan. Yani o karşımdaki insanın bedenine bakmam. Onun da bakmamasını tercih ederim. Ben partnerim ile 14 yıldır birlikteyim.”
VİCDAN İŞİDİR…“LGBTİ bir bireyin annesi ‘her şeyden önce bu bir vicdan işidir’ demişti. Yani bu hikaye ne ile ilgilidir bilir misiniz? İki insanın birbirini sevmesinden başka bir şey değildir bu. Yani burada sadece sevgi var ne bir şiddet ne bir öfke var.”
Fayka Arseven KİŞİ
Karşımda 32 yaşında bir genç… Kendinden emin, güçlü ve her daim yüzünde eksik olmayan bir tebessüm…
Lezbiyen olduğunu fark ettiğinde ergenlik çağında bir gençti. Ve en yakın dostuna aşık olmuştu. ‘hastasın’ demiş, ‘tedavi ol’ önerisinde bulunmuşlar.
Ailesinin bunu kabullenmesi özellikle annesinin çok uzun yıllar almış ama onun çizgileri keskin; ‘ o benim sevgilimdir ve abimin eşinden hiçbir farkı yoktur’ diyebiliyor şimdi…
İsmini vermek istemedi… Küçük bir toplum ve herkes birisinin bir şeyi, hazır değil henüz açık isim vermeye…
Şimdi onun hikayesini okuyacaksınız; yıllardır birçok zorluğa karşı durmuş, 14 yıldır birlikte olduğu partneri ile bu uğurda mücadele eden bir aktivistin ‘iki insanın birbirini sevmesinden başka bir şey değildir’ diye tanımladığı hikayesi bu…
Kendini nasıl tanımlarsın?
Memur çocuğuyum. Sosyal konutlarda büyüdüm. Güzel bir çocukluğum vardı. Ortaokul lise de aynı şekilde gitti. Ama bir yerde farklı olduğunuzu hissedersiniz.
Farklı olduğunu, farklı hissettiğinizi, davrandığınızı ne zaman fark ettiniz?
Ne zaman ki idrak ettim en yakın arkadaşıma aşık oldum… Ama ilginç şekilde aşık olduğumu anlamam o hissettiğim hissin dostluğun ötesinde bir şey olduğunu algılamam 3-4 yılımı aldı.
Bu ne zaman oldu?
Lise çağında… Lise 1-2’ydi. O zaman dedim ki bu başka bir şey. Çünkü ondan öncesi çok masumdur diyeceğim ama yanlış olur. ‘O da arkadaşıma sarılır ben de sarılırım’… Ama daha çok gördükçe bedeni, cinselliği öğrendikçe daha fazlasını düşünmeye başladığında bu sefer ‘tamam burada farklılık var.’
Farklı olduğunu hissedince ne hissettin? Endişelendin mi korktun mu panik mi oldun?
Çok çok ağladım, korktum. Arkadaşıma kendisine aşık olduğumu söyledim, hasta olduğumu düzelmem gerektiğini söyledi. En en yakın dostumdu çünkü. Her şey karman çorman oldu. Algılayamadım. Sonra bir şeyler okumaya çalıştım. Lezbiyen kadınlarla ilgili yazılar çıkardı gazetelerde ve garip bir şekilde ‘kimsenin dediği gibi kötü değil, ne var bunda’ dedim.
Lezbiyen olmak, lezbiyenlik senin için kötü bir şey miydi?
Bir şey bilmezdim aslında. Etraftan gelen reaksiyonlarda sanki böyle olmaması gereken, normal olmayandı. Ama o dönemde sert bir reaksiyon da görmedim etrafımdan. O gazete kupürlerini kesip saklamak çorak çekmecesinin derinliklerinde içimi rahatlatmama neden olurdu.
Ailene ne zaman farklı hissettiğini söyledin?
Ailem çok hoş olmayan bir şekilde öğrendi. Kız arkadaşımla baş başa vakit geçirirdim ve onlarda da evimin anahtarı vardı, kapıyı açıp girdiler. Bizi o şekilde gördüler ve çok korkunç bir 7 yıl başladı. Çok ağır bir psikolojik şiddet… Fiziksele hiç gidilmedi ama çok ağır bir psikolojik şiddetten geçtim. Ben ama çizgilerimi çok keskin çizdim.
Ailenin uyguladığı psikolojik şiddetten kastın nedir?
Belli sosyal aktivitelerim nedeniyle bir dönem sadece makyaj yaptım, onun dışında ben hayatımın hiçbir evresinde makyaj yapmadım. Hoşlanmam, rahatsız olurum. Bu direk ‘makyaj yap, ruj sür’e döndü. Benim annem öyle etek giyen kadın değil. Ama ‘etek giy, sana elbise aldım’ diyordu. Ömrü hayatında bana pembe bir çorap almamış insan birden bire pembe elbiselerle karşıma çıkmaya başladı. Babamın tavrı ne yazık ki bu konuda çekimser ve pasif, nötr eleman gibiydi. Verdiği tek reaksiyon; ‘annen bunu istiyor onu mutlu et.’ O çok sıkıntılıydı. Israrla partnerimden ayrılmamı istediler. Onun ailesi ile konuşmakla tehdit ettiler. Bu sefer endişe ve şiddet çemberi genişledi. Ki o zamanda partnerimin düzenli işi yoktu, daha üniversiteden yeni mezun olduydu. Çok sıkıntılı 2 yıl geçti ta ki o kendine düzenli bir iş bulsun. Ben üniversiteye yeni başlamıştım, üniversiteden çıkana kadar çok sıkıntı yaşadık. Bir miktar para biriktirdim ve ondan sonra İngiltere’ye gittik. Ailem o dönem birlikte olduğumuzu bilmezdi. Ama en zoru ilk 3 yıl en yakın dostumuza bile söylemedik. En yakınımızdaki insanlar bile hiçbir şey bilmediler.
Erkek arkadaşının olmaması ilgilerini çekmiyor muydu?
Erkek arkadaşım daha önce olmuştu. Son ayrılığım çok üzücü olduğu için insanlar ‘bırakın kızı rahat’ filan diye düşünmüşlerdi.
Erkek arkadaşınla birlikte olduğun zaman farklı olduğunu hisseder miydin, yoksa olması gereken o muydu?
Ben kendimi nasıl tanımlarım kısmına geri döndüğümde bir sürü kimlik var. Mesela LGBTİ dediğimizde Lezbiyen, Gey, Trans, İnterseks dediğimiz noktadan sonra bir sürü kimlikler devam eder. Ben kendim için şunu rahatlıkla söyleyebilirim; benim için beden değil, kişinin kimliğidir önemli olan. Yani o karşımdaki insanın bedenine bakmam. Onun da bakmamasını tercih ederim. Ben partnerim ile 14 yıldır birlikteyim. Geçen gün bir arkadaşım çok güzel bir şey söyledi; ‘monogamist ilişkiler çiçeğe benzer yani çok emek ister’ dedi. Poligamik ilişkilerde daha rahattır, çünkü herkes birçok noktada birbirini dengeler ama iki kişi olduğu zaman o iki kişi gerçekten çok emek vermeli. Ve biz partnerimle gerçekten çok emek verdik. Birlikte büyüdük, birlikte hayatı deneyimledik.
Şimdi arkadaşlarınıza söylediniz mi, partnerinizin ve sizin aileniz birlikte olduğunuzu biliyor mu?
İkimizin de ailesi biliyor. Kabullenmiş vaziyettedirler. Çekirdek ailenin dışına söylemeye ise herkes çekinir. Benim değer verdiğim yakınlarım benim kimliğimi bilir. Ama bu günlük hayatta çok zordur.
“Sapıklık olarak görülüyordu”
Sen de lezbiyenliği ilk başlarda kötü bir şey olarak biliyordun, gerekli bilinçlenmenin ardından öğrendin ve fikirlerin değişti. Toplumun bu konuda tepki vermesi normal değil mi? Bilinçlenme konusunda eksiklik yok mu?
Tabii tabii… Bu devletin görevidir. Biz Kuir Kıbrıs Derneği olarak çok ciddi yol kat ettik. Murat Kanatlı’nın ‘aktivist olarak bir şeyler yapmayı düşünmez misin’ demesiyle her şey başladı ve şimdi geldiğimiz noktada böyle oturup konuşabiliyoruz. O zaman öyle bir şey yoktu, kimse ilgilenmezdi bir de sapıklık olarak görülüyordu.
Ama biz sivil toplum olarak bunu sürekli talep etmeye, emek vermeye devam ediyoruz. Şimdi daha da görünür şekilde devam eder. Gönül ister ki öyle bir gün olsun ben burada açık adımla sizinle bu röportajı yapayım ve burada anlatacağımız şeyler insanların ilgisini çeken hikayelerin ötesinde daha çok nasıl bilinçlenebiliriz olur. Ben mesela bu süreçte çok şey yaşadım. Birçok defa geri adım atıp ‘hayır ben artık aktivizim yapmayacağım ben bir şey üretemiyorum’ dediğim noktada beni düşündüren tek şey şuydu; mesela 18 yaşın altında ne yazık ki yasal olarak ulaşamadığımız gençler var. Bu gençler bilin ki bazıları intihara meyillidir. O yaşlarda bazı şeyleri çok uçlarda ve daha yoğun yaşarız. Biz ne yazık ki o gençlere yardım bile edemiyoruz. Ama bazıları bize ulaşıyor ve yardım istiyor. Ve o zaman düşündüm ki geri çekilemem. Ben de düşündüm bunu hatta bir dönem kendime çok da zarar verdim. Annemin sürekli ‘sen hastasın seni tedavi ettireceğim’ dediği noktada gözüm döndü ve kendimi öldürmeye kalktım.
Tüm bu süreçlerde psikolojik destek aldı mıydın?
O dönemlerde almadım. Annem kendince hükmetti ki benim panik atağım var. İstanbul’da bir psikiyatrist buldu, ama o konuda çok şanslıydım doktorum panik atak üzerine uzmandı. Benimle karşılaştığında ne yapacağını çok kestiremedi ama beni korumaya aldı. Ne zaman ki doktor ‘siz bir daha bu konuyu çocuğunuzla konuşmayacaksınız’ dedi, ondan sonra rölantiye girdi, psikolojik şiddet hafifledi ve ben biraz nefes aldım. O dönemde İstanbul’a gidip gelmelerim oldu. Orada kendimle ilgili daha çok şey öğrendim, bir sürü şey okudum. Ondan sonra benim için her şey daha da çok yerine oturdu.
Kimliğim üzerinden terapi sürecim olmadı. Ama ondan sonrasında İngiltere’den dönüş sürecimde ailemle aramdaki ilişkileri daha sağlıklı nasıl kurabiliriz diye terapi sürecimiz oldu. O bizim için çok verimliydi. Genelde ben gittim, çünkü onlara nasıl ulaşır noktasındaydım. Bir de bütün bunlara nasıl tahammül edebileceğim, ruh sağlığımı nasıl kaybetmeyeceğim noktasında oldu. Ama aileleri çok zor götürmek terapiye.
Kardeşin var mı?
Abim var.
O öğrendiğinde nasıl bir tepki verdi?
Ailem çok reaksiyon gösterdiği için abim dönüp aileme ‘siz bize bu kadar zaman herkese saygı duymamız, hiç kimseyi ezmememiz, herkese eşit davranmamız gerektiğini öğrettiniz. Şu anda söylediğiniz her şey ile çelişirsiniz’ dedi. O yurt dışında yaşıyordu onun da etkisi var. Bense ailemle yaşıyordum ve gerçekten çok hırpalandım. Ne zaman ki cesaret edip kendi yakın çevremize görünür olmaya başladıkça çevremiz bu sefer bizi korumaya başladı. Mesela annem gece 3’te eve geldiğimde ‘neredeydin’ der arkadaşlarımı arar ve sorardı nerdeydik ne yaptık. İnsanlar bunun fazlasıyla farkındaydı ve kimse ‘seni filanca yerde gördüm’ demezdi annemin yanında. Sanki benden talebi gelmeyen ama herkesin koruma altına aldığı durum vardı.
İngiltere’de de yaşadın, senin için sosyal hayat Kıbrıs’ta nasıldır?
İngiltere’de inanılmaz güzel bir şeydir. Bankaya girdiğinizde ve ortak hesap açacağız dediğinizde size sorar ‘partner misiniz?’ ki bunu size sormasının nedeni ‘ııı partersiniz’ demek değil, ‘partnerseniz size partner sigortası da yapabiliriz’ noktasındadır. Öyle olduğu anda da zaten şoka girersiniz. Ya da sokakta el ele yürüdüğünüzde kimsenin umurunda değildir. O anı hissettiğinizde o anı yaşarsınız. Mesela en büyük korkudur, ‘sokaklarda öpüşecekler’ derler, keşke herkes sokaklarda öpüşse keşke… ama bizde o da yok. Biz küçük toplumuz ve herkes birinin bir şeyidir. Yasalar geçer ama denetleyen yoktur. Birçok kişi farkında değildir bana hakaret ederse ‘pis lezbiyen’ gibi mahkemeye verebileceğimi. Çünkü bu şiddet suçuna girer. Ama insanlar bunu bilmiyor.
“Ülkemizde 6 kişiden 1’i LGBTI birey’
Ülkemizdeki LGBTI bireylerin rakamı nedir?
Bir zaman sevgili Meclis başkanlarımızdan birini ziyarete gittiğimizde bir arkadaşımıza sordular ve istatistikler aslında 6 kişiden 1’nin aslında bir LGBTI birey olduğunu söylemişti.
Biz rakamı aramaktan çekiniriz. Rakam olmamalı çünkü. Bu aslında biraz da politik bir duruştur. Bir şeye isim koyduğunuz anda o şey inanılmaz bir baskı ve şiddet altında demektir. Yani biz hala bugün 8 Mart için uğraşıyorsak, demek ki kadın kimliği çok ciddi tehlike altındadır ve bu formatlar değişe değişe, evrile evrile devam ediyor. Bir yüz yıl önce kadınları yakıyorlardı, şimdi sadece vuruyorlar.
Aslında bunu saymanın yanlışlığı da şundan gelir; Dernek olarak düşündüğümüzde Kuir bir kimlik değildir. Bir ideolojidir ve Kuir bir kimliğin değişkenliği üzerinden bahseder. Normaleştirilmiş olan her şeyi bükmekten bahseder. Yani bu teoriyi ortaya koyan Judith Butler şunu söyler; Ben lezbiyen değilim ama bir etkinlik olduğunda bir lezbiyen bayrağının altında yürümem beni Kuirleştirir. Çünkü orada normal olanın dışında bir hareket gösterir.
Şimdi bizde nedir? Herkes evlenir ve çocuk yapar. Israrlı şekilde evlenmeyen biri bu noktada Kuir’leşir ama bu arayışın içinde de değilse ve diyorsa ki; Ben evlenmeyeceğim, biriyle bir hayat kuracağım, çocukta yapmayacağım gibi o normalite kırıldığı zaman o bireyi Kuirleştirir.
Kuir Kıbrıs Derneği’nde sadece LGBTI bireyleri değil kendini Kuir olarak nitelendiren heteroseksüel arkadaşlarda bizimledir.
Ama belli başlı normları var toplumların bunları aşmak kolay değil…
Yeni jenerasyon ile varolan fikirler ‘tamam bu da olabilirmiş’ noktasında olacak. O yüzden bu çok uzun solukludur ki az önce bahsettiğim çok nüfuslu ve az nüfuslu alanlardaki avantajlar ve dezavantajlarda rahatlıkla küçük bir alan içerisinde olmamızın avantajıdır. Çünkü o ilerlemeyi daha çabuk görürsünüz.
Şu an bir partnerin var. Evlilik ve çocuk konusunda düşünceleriniz nedir?
Çocuk istemiyoruz. Çocuklu yaşam tarzını istemiyoruz. Yasal olarak 18 yıl o çocuğa bakmakla yükümlüsünüz ama ben kendimde çocuğu hayatımın bir parçası olarak görmedim. Bu benim LGBTI kimliğimle alakası yok. Kendimi hiçbir zaman düşünmedim bir çocuğum olacak, ona bakacağım… Bir de sanırım beni etkileyen; insanlar çocuklarını yaptıklarında kendi yaşayamadıkları hayatları onun üzerine boca eder.
Evlilikle ilgili yasa için bir şey yapar mıydık diye arkadaşla konuştuk? Evet yapardık ama ben bunu sistemleştirmenin bir parçası olmak istemezdim. Ben ilgilenmem ama çok samimi dostlarım var duygusal anlamda bunu yaşamak istiyor. Sonuçta ben aktivist olarak bunun için çabalarım ve uğraşırım.
Güney Kıbrıs’ta bir süre önce ilk eşcinsel evlilik gerçekleşti. Bizde bu mümkün olacak mı? Yasal hazırlık var mı? Devlet yetkililerinin bakış açısı ne?
Bizde yetkililer korkuyor. Ama YKP parti manifestosunda LGBTI var diyor, CTP, TDP, HP programlarında yer verdi. Biz 1 yıldır çok ciddi tempoya girdik. Bir sürü gönüllü var.
Ama Güney’de çok ciddi bir örgütlenme var. Ayrıca bu örgütlenme devlet tarafından destekleniyor. Kendi yerel yasalarından ayrı AB yasaları da sizi koruyor. Pozitif ayrımcılık da var. Yani biri gelip bir şey yapmaya kalkıştığında çok ciddi cezaları vardır ve uygulanır.
Bizim ülkemizde LGTI bireylere şiddet var mı?
Çevreden değil ama ailede var. Çok kötü fiziksel şiddet uygulandığını duyuyoruz.
Sizi en rahatsız eden söylem nedir?
Bu bir tercih değildir. Onu yaşamak tercih olabilir çünkü kendinin farkında olup da gidip evlenen insanlar da var. Bunu yaşamak ancak tercih olabilir. Ama elinde sonunda bir yerde mutsuz olursunuz.
Partnerinin ailesiyle senin ailen görüşüyor mu? Normalleşme sürecine girildi mi?
Evet. Normalleşme biz de biraz değişik oluyor. Ama örneğin Anneler Günü’nde istenildi görüşülsün görüştük.
Ama ben annemin gözünün içine bakıp dediğimde ‘ o benim sevgilimdir ve abimin eşinden hiçbir farkı yoktur’ dediğim zaman annem gözümün içine bakamaz.
Aslında daha ileriye gitmek, yardım almak lazım. Ama çok zor geliyor özellikle siz üniversite mezunu insansanız hayatınızı bir şekilde idame ettirdiniz ve bu yaşa geldiniz şimdi küçük kızınız size geliyor ve ‘bak bunlarda var’ diye ders veriyor algısı noktasına geliyor. Önce kendini sonra çevresini suçlar ‘ben nerde yanlış yaptım’ kendilerini başarısız ebeveynler olarak düşünürler. Bir hata yaptılar ve kötü çocuk yetiştirdiler gibi gibi giden düzenekler vardır ve ondan sonra kabul mekanizmaları devreye girer. Benim ailemde gözlediğim şudur; ‘seni tanımıyorum’ safhası girdi sonra birden bire dönüp, ‘evet benim kızım eskisi gibi, bir şey değişmiş değil aslında, tamam o zaman aynı tas aynı hamam devam edelim’ diye devam eder ve o noktada durur. Yani ben onun kızıyım yanımdaki kişiyi de kabul etmek durumundadır çünkü kızım benim için çok önemlidir.
LGBTİ bir anne ‘her şeyden önce bu bir vicdan işidir’ demişti. Yani bu hikaye ne ile ilgilidir bilir misiniz? İki insanın birbirini sevmesinden başka bir şey değildir bu. Yani burada sadece sevgi var ne bir şiddet ne bir öfke var. Yani keşke insanlar bunun sadece sevgiyle alakalı olduğunu görseler.
Genelde anneler daha koruyucudur çocuklarına karşı babanın soğuk kanlı davranması da ilginç…
Babam sanırım daha çok ne yapacağını bilememesinden kaynaklıydı.
Partnerinizin ailesiyle tanışmanız nasıl oldu?
Daha önceden tanışırdık. Biz ilk başta çok samimi arkadaştık. Aynı sosyal çevrenin içerisinde sürekli birlikteydik. Sabahları yürüyüşe filan giderdik. Onların evde kahvaltı yapardık. O da mesela çok ilginç oldu. Ben ona söylediğimde dedi ki; ‘kendimi rüyamda bir kadınla birlikte gördüm’ dedi. Bir iki ay sonra ben İstanbul’a gidecektim geldi iyi yolcular diledi kaçarken gözümün içine bakıp ‘sana istediğini veremem’ dedi. Öylece kaldım… Ama hiç beklemediğimiz bir anda oldu ve 14 yıldır birlikteyiz.
Partnerin kendisindeki farklığın farkında mıydı yoksa seninle mi fark etti?
Benimle birlikte fark etti. O da bana diyor; ‘benim senin bedenine değil sanadır sevgim’. Yani seni sen yapan şeylerdir beni mutlu eden. Dönüp dolaşıp baktığınızda hepsinin özünde olan budur.
Ailenle şu an ilişkiniz nasıl?
İyi… Hiçbir şekilde mesafe yok herkeste bir kabullenme var. Mesela partnerimin ailesine baktığımda denge unsuru aslında babadır. Babadır anneyle aramızdaki o dengeyi ve o aşamaları kademe kademe açan. İlk başlarda çünkü beni görmek istemediklerini söylediler. Ondan sonra annesi ağır bir ameliyat geçirdi. Çiçek yollayım dedim partnerim ‘boşver’ dedi şimdi gerilip de bir şey söylemesinler. ‘En azından geçmiş olsun dilediğimi söyle’ dedim. Söyleyince karşıdan bir teşekkür geldi. Ondan 2 hafta sonra da annesinin doğum günüydü ve annesine çiçek gönderdim.