Gece kulübünde çalışan bir kadın öldürüldü dün.
Yasal adı konsomatris.
Devletin izniyle, konsomatris olarak çalıştırılmak üzere orada bulunan ve yasal hakları devletin sorumluluğunda bulunan bir konsomatris.
Yani aslında muhtemelen bir seks işçisi/kölesi.
Çalıştığı gece kulübünün sahiplerinin, para karşılığında ‘etini’ sattığı bir seks işçisi/kölesi.
Daha doğrusu aslında bizzat devletin, para karşılığında ‘etinin’ satılmasına ARACI olduğu bir seks işçisi/kölesi.
Bunun başka bir açıklaması yok çünkü.
***
İlgili yasaya göre (Gece Kulüpleri ve Benzeri Eğlence Yerleri Yasası) gece kulüplerinde fuhuş yapmak suç.
Konsomatrisin yasadaki görev tanımında fuhuş olmadığı gibi, gece kulüplerinde fuhuş yapıldığının tespit edilmesi durumunda, fuhuş yapanlar da fuhuşa teşvik edenler de suçlu addediliyor ve bu suçun iki yıla kadar hapis cezası var.
Oysa devlet, kendi koyduğu yasayı yok sayıp, gece kulüplerinde kadınların seks işçisi/kölesi olarak pazarlanmasına ve her türlü sömürü ve başta cinsel şiddet olmak üzere her türlü şiddet biçimine açık bir halde yaşamlarını sürdürmelerine göz yumuyor.
Ve işte bu ‘bilinçli umursamazlığın’ sonucu olarak, dün biri seks işçisi/kölesi diğeri bir gece kulübü çalışanı olmak üzere iki kişi hayatını kaybetti.
Zanlı TSK’de görevli askermiş...
Pek çoğumuz konuyu buradan tutup yürüdük, gün boyunca yapılan yorumlarda.
Asker olmuş, memur olmuş, öğretmen olmuş...
Ya da Türkiyeli olmuş, Kıbrıslı olmuş...
Bu mudur yani esas mesele?
***
Defalarca söylendi, defalarca yazıldı bütün bunlar, ama usanmadan söylemeye, yazmaya, devletin ayıbını yüzüne vurmaya devam etmek zorundayız.
Çünkü devleti yöneten, bu sektörden gelen vergi devletin cebine indiği sürece sus pus oturmaya devam ediyor.
Ve çünkü erkek egemen yapı, bu sektörden uçkurunu doyurduğu sürece, sus pus oturmaya devam edecek.
Eski bir bakanımızın dediği gibi, öyle 40 bin askerle, 40 bin öğrenciyle falan bitmiyor bu iş...
Şu anda bulunduğunuz ortamdaki erkeklere şöyle bir göz atın!
Evet, en yakınınızda oturanlar dahil olmak üzere iyice bir bakın!
Çünkü en az yarısı, ‘biz asla öyle yerlere gitmeyiz, biz asla öyle şey yapmayız’ deyip de buldukları ‘münasip’ fırsatları ‘değerlendirenler’ arasındadır.
İşte bu yüzden, gece kulüplerinin kapatılmasını talep eden bireysel ya da örgütsel çabaların, siyaset üzerinde ciddi anlamda bir baskı unsuru oluşturacak genişlikteki kitlelerce özümsenip yükseltilmesi ve dolayısıyla gece kulüplerinin kapatılması, maalesef pek öyle kolay başarılacak bir iş değildir.