Sanatçı Ersoy yaptığı açıklamada, K.T. Devlet Tiyatrosu’nda yapılan toplantılarda, Müdür Akgür tarafından yönetmen olarak kendisine “Kimseyi eleştirmeyen, rahatsız ve tedirgin etmeyen bir oyun” sahnelemesinin önerildiğini belirtti, “Sanatın özgürlükçü ilkesine ve evrensel değerlerine vurgu yaparak bu yasakçı ve etik dışı teklifi reddettiğimi bildirdim…”dedi.
Konuyla ilgili açıklama yapmak için müsait olmadığını ve 'yarın' açıklama yapacağını söyleyen K.T. Devlet Tiyatrosu Müdürü Erdinç Akgür ise, YENİDÜZEN'in ısrarlı soruları üzerine 'Oyunun Edebi Kurul'dan geçmediğini söylemekle yetindi...
Kıbrıslı Türk Yönetmen- Yazar Yaşar Ersoy’un 2019-2020 tiyatro sezonunda K.T.Devlet Tiyatrosu’nda sahneye konmaya hazırlandığı “Yangın Yerinde Kabare’’ oyunu, Devlet Tiyatrosu’nun yeni yönetiminin ‘sansürüne takıldığı belirtildi.
Yaşar Ersoy, toplumun sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel sorunlarını mizahın diliyle anlatan “Yangın Yerinde Kabare’’ oyununun, ‘sakıncalı’ bulunarak K.T.Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenmesinin UBP-HP Hükümeti’nce yasaklandığını duyurdu.
Önceki Hükümet döneminde, sanatçılardan oluşan “Repertuar Kurulu”nun teklifi ve kararı doğrultusunda konuk yönetmen olarak 2019-2020 tiyatro sezonunda oyun sahnelenmesi teklif edilen Ersoy’un sahneye koyacağı “Yangın Yerinde Kabare’’ oyunu, Eğitim ve Kültür Bakanı’nın atadığı bürokratlardan oluşan “Edebi Komite’’ tarafından sakıncalı bulunduğu belirtildi.
Oyunun ‘sakıncalı’ bulunduğunun K.T.Devlet Tiyatrosu Müdürü’nce kendisine iletildiğini ifade eden Ersoy, Hükümet’in sanata ve düşünceye sansür uyguladığını ifade etti, K.T Devlet Tiyatroları’nda ‘sansür ve yasağın’ yeniden hayata geçirildiğini savundu.
“UBP-HP işbirlikçi hükümeti “kraldan daha kralcı” bir tutumla sanata, düşünceye sansür ve yasak uyguladı”
Yaşar Ersoy yaşananları şöyle aktardı:
“Yıllarca siyasetin ve bürokrasinin müdahale alanında tutulan ve sanatın evrensel disiplinlerine, değerlerine aykırı bir anlayışla yönetilmeye çalışılan K.T. Devlet Tiyatrosu’nda sansür ve yasak yeniden hayata geçirildi.
Uzun yıllardan beridir tiyatronun özerk yapılanmasını ve tiyatronun yönetiminin tiyatro sanatçılarına bırakılmasını ısrarla vurguladım. Bunun, çağdaş düşüncenin ve demokrasinin gereği olduğunu belirttim.
Kültür sanat insanları özerk bir tiyatro yasası yapılması için Kültür Sanat Kurultaylarında kararlar üretti, üretilen kararlar resmi gazetelerde yayımlandı. Gelmiş geçmiş tüm hükümetler nezdinde sanatçılar girişimler yaptı. Ancak 1974’den bu yana hiçbir hükümet ‘’Özerk Tiyatro Yasası’’nı hayata geçirmedi ve tiyatro sanatını siyasetin ve bürokrasinin yönetiminde bıraktı.
Kuzey Kıbrıs’ta yaşamın bütün alanları çürür ve kirlenirken; aşırı milliyetçi, gerici, dinci ve yobaz anlayışın istilası sürerken; vitrin demokrasisine ve “mış” gibi özgürlüklere bile tahammülü olmayan UBP-HP işbirlikçi hükümeti ise “kraldan daha kralcı” bir tutumla sanata, düşünceye sansür ve yasak uyguladı”.
“Yangın Yerinde Kabare’’ oyunu, sakıncalı bulunarak K.T.Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenmesi yasaklandı”
“Bunun son örneği Eğitim ve Kültür Bakanlığı K.T.Devlet Tiyatrosu’nda yaşandı.
Toplumun sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel sorunlarını mizahın diliyle anlatan ‘’Yangın Yerinde Kabare’’ oyunu, sakıncalı bulunarak K.T.Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenmesi yasaklandı.
Böylece, UBP-HP hükümeti ve onun üçlü kararname ile müdür olarak atadığı bürokratları eli ile sansürcü ve yasakçı uygulama yeniden hortlatılır.
Dörtlü koalisyon hükümeti döneminde K.T Devlet Tiyatrosu Müdürü İlknur Işıl Türkmen’in ve sanatçılardan oluşan “Repertuar Kurulu”nun teklifi ve kararı doğrultusunda konuk yönetmen olarak bana 2019-2020 tiyatro sezonunda K.T.Devlet Tiyatrosu’nda bir oyun sahnelemem teklif edildi.
Bu teklifi memnuniyetle kabul ettim ve sahnelemem için “Yangın Yerinde Kabare’’ oyunun önerdim. “Yangın Yerinde Kabare’’ oyunu K.T.Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü ve “Repertuar Kurulu’’ tarafından kabul edildi ve bu oyunun bütçe, kadro, mekan ve zaman planlamaları gerçekleştirildi. Alınan karar doğrultusunda da 15 Ağustos 2019’da provalara başlanması kararlaştırıldı.
Ancak bu süreç içinde Ankara’nın müdahaleleri sonucu dörtlü koalisyon hükümeti düşürüldü ve yerine UBP-HP hükümeti kuruldu. İlknur Işıl Türkmen’in yerine ise ilkokul öğretmeni Erdinç Akgür müdür olarak atandı.”
Sanatçılardan oluşan “Repertuar Kurulu” lağvedildi
“UBP-HP Hükümeti’nin müdürü göreve başlar başlamaz sanatçılardan oluşan “Repertuar Kurulu”nu lağvedildi. Yerine ise, Eğitim ve Kültür Bakanı’nın atadığı bürokratlardan oluşan ‘’ Edebi Komite’’ kuruldu. Bundan böyle sahnelenecek oyunların ‘’ Edebi Komite’’ tarafından onaylanacağı ve ‘’ Yangın Yerinde Kabare’’ oyunun sakıncalı bulunarak onaylanmadığı şahsıma müdür tarafından bildirildi.
K.T. Devlet Tiyatrosu’nda yapılan toplantılarda, Müdür Akgür tarafından, yönetmen olarak şahsıma “Kimseyi eleştirmeyen, rahatsız ve tedirgin etmeyen bir oyun” sahnelemem önerildi. Ancak sanatın özgürlükçü ilkesine ve evrensel değerlerine vurgu yaparak bu yasakçı ve etik dışı teklifi reddettiğimi bildirdim.
Bu noktada, UBP-HP hükümetinin ve müdürünün statükocu iki özelliğinin altını çizmek isterim; biri sanata ve düşünceye sansürcü ve yasakçı faşizan tavrı, diğeri ise ısmarlama sanat istemesi ile ahlak dışı teklifidir.”
“Sanatın özgür ve eleştirel yapısından korktular”
“Sanatla ve tiyatroyla hiçbir ilgilisi, bilgisi ve liyakatı olmayan siyasetçi ve bürokrat eli ile sanata karışma, müdahale etme, sansürleme ve yasaklama anlayışı, UBP-HP hükümeti ile geri döndü. K.T Devlet Tiyatrosu, 1970’lerden beri devam eden bu sorunu yeniden yaşamaya başladı. Çünkü sanatçıların ısrarla önerdiği özerk yapılanma tüm hükümetler tarafından savsaklandı.
Tarih boyunca sanatta özgürlük, toplumsallık gibi kavramlardan haberi olmayan, sanatın evrensel normlarını, disiplinlerini, estetik ve etik değerlerini bilmeyen, çağdaş, özgürlükçü ve demokratik eleştirel düşünceden payını almayan siyasetçiler ve bürokratlar, sanattan korktukları için her zaman yasak ve sansüre başvurdular.
UBP-HP hükümeti ve onların bürokratları da sanatın özgürlüğünden, eleştirel bakışından ve aydınlığından korktukları için yasak ve sansür uyguladılar.
“Taşlama ve yerginin bittiği yerde demokrasi de biter”
“Yangın Yerinde Kabare” oyunu kabare türünde ironi, taşlama, yergi, hiciv ve gülmece unsurları ile toplumsal olaylara eleştirel bir bakış açısı sunar. Ülkenin bir yangın yerine döndüğünü; bu yangının ekonomide, siyasette, doğada, karada, denizde, trafikte, mutfakta ve yürekte alev alev yandığını, Devlet Tiyatrosu’nun da bu ülkede 20 yıldan beri, bir yangın yeri olarak atıl durumda bırakıldığını mizahla yansıtır.
Mayakovski’nin “Taşlama ve Yerginin bittiği yerde demokrasi de biter” sözünü hatırlatarak , bu sansür ve yasaklama olayı ile Kuzey Kıbrıs’ta demokrasinin olmadığı yüzümüze bir kez daha tokat gibi vurulduğunu belirtirim.
Yıllardır sanatın denetlenemeyeceğini yazdık, söyledik. Değişen ne? Aslında sistemin temelinden sorgulanması gerekmektedir. Üst Yönetim’in – Alt Yönetim’in tahakkümcü yapısı ve politikaları değişmediği sürece, sadece sansür ve yasakları uygulayan merciler değişecektir. Sanatın, ancak özgür ve evrensel bir çizgisi olduğu sürece kendi dinamiği içinde gelişebilir. Bu nedenle sanat ve tiyatro özerk bir yasa ile yapılanmalıdır. Özerk bir yapılanma ile tiyatro ve sanat kurumları, her türlü siyasal ve bürokratik müdahalelerden etkilenmeleri önlenecektir.”
“Sanat, özgürlüğün en güzel ifade şeklidir”
“Tiyatro ömrümün 50 yılında sansür ve yasakla çok karşılaştım. Her defasında da bedel ödeyerek bu anlayışa karşı çıktım ve sanatın, düşüncenin özgürlüğünü savundum.
Çünkü sanat, özgürlüğün en güzel ifade şeklidir. Sanatın en önemli özelliği hiç bir otoriteye hizmet etmemesidir. Sanatın evrensel gücü, onu sınırlamaya çalışan her türlü politikadan çok daha güçlüdür.
Sanat en genel anlamda hayatta var olmuş ve olabilecek her şeyin tanığı ve bu tanıklığın estetik anlatımıdır. Dünyayı değiştirmek ve tarihe tanıklık etmek amacı ile yola çıkıldığında sanat hiçbir zaman tarafsız değildir. Sanatçı çağına tanıklık ederken, özgürlüğünü ve etkinliğini kontrol altına almaya çalışan sisteme, kendisine ve topluma dayatılan tüm yaptırımlara karşı muhalif bir tavır sergilemesi doğası gereğidir.
Sanata ve düşünceye konan sansür ve yasak karşısında susmak ise, statükonun yanında bir bukalemun gibi durmak ve ona hizmet etmektir.
Bir sanatçı aydın sorumluluğu ile konuyu kamuoyu ile paylaşır, bu sansürcü ve yasakçı anlayışa karşı susmak yerine duyarlılık gösterip tepki koymaya çağrı yaparım”.