Devleti Unutmak

Devleti Unutmak


Mustafa Öngün
m.ongun85@gmail.com


Devlet, soğuk canavarların en soğuğudur. Kılı kıpırdamadan yalan söyler; şu yalan dökülür ağzından: "Ben, Devlet, halkın kendisiyim."
Nietzsche

Avrupa Parlamentosu seçimlerinin ardından Kıbrıslı Türkler bir kez daha haklarının çiğnendiğini ve dışlandıklarını hissettiler. Bunun üzerine de haklı tepkilerini ortaya koydular. Bu haklı tepkiler içerisinde özellikle bir kesimin, “bakın gördünüz mü? Rumlar bizi istemiyor, 2004’te olduğu gibi bizi bir kez daha dışladılar. Bunlarla barış olmaz!” gibi bir tepki verildiğini gördük. Ancak bu tip tepkileri (ve belki de genel olarak tepkimizi verirken) sanırım bir şeyi unuttuk. Bu yazıyı kaleme almamın sebebi de bu unutulan şeyi hatırlatmak istemem.

İlk anda yanlış anlaşılacak olsa bile unuttuğumuz şeyin “Devlet” olduğunu söylemekte yarar var. Sorun Rumların bizi sevmemesi veya bizlerle belli bir siyasi paylaşım içine girmek isteyip istemedikleri değildir. Sorun, devletin, tarihin her döneminde olduğu gibi belli bir grubu dışlaması, onlar yokmuşçasına davranmasıdır. Üstelik birazdan da anlatacağım gibi bu sorun tek yönlü de değildir.

Biraz geriden başlayacak olursak, antik yunanın en önemli siyaset adamı Solon, Atina’ya demokrasiyi getirmişti. Ancak gelen demokrasi kadınları, köleleri ve işçileri kapsamıyordu. Yani Solon, demokrasiyi sadece Yunanlı üst sınıf erkeklere getirmişti. Aynı eğilim bugün hâlâ farklı yöntemler aracılığıyla gerek ABD’de, gerekse de Rusya’da devam etmektedir. Diğer bir ifadeyle söyleyecek olursak, devlet kendi haline bırakıldığı zaman duyarsız ve soğuk olur. Stalin’in Komünist devletinden tutun da Kanuni Sultan Süleyman’ın devletine kadar askeri, bürokrasisi ve türlü kurumları ile devlet, hep birilerini dışlamış, ezmiş ve sömürmüştür. Bu bağlamda devlet kapitalizmden daha soğuk ve daha eski bir sömürü mekanizmasıdır. Burada uzun uzun anlatmak yerine devletin, sahibinin Rum, Türk, İngiliz olduğu fark etmeksizin belli grupları her zaman görmezden gelme eğilimi gösterdiğini söylemekle yetinelim. AP seçimlerinde olanlar da aslında bu eski mekanizmanın bir ürünüdür. Bu yüzden de Kıbrıslı Türklerin sorunu Rumlarla değil, devletledir.

Şimdi tabi doğal olarak şu sorular aklınıza gelecektir: İyi de devlet hep aynı devlet mi? Devlet hiç değişmiyor mu? Değişiyor tabii. Devlet hep aynı eğilimleri gösterse de aslında değişen ve değişebilen bir mekanizmadır. Tam da bu yüzden devlet kendi hâline bırakılmamalıdır. Devleti değiştirebilecek (ve de değiştiren) sivil ve siyasi mücadelelerdir. Tarih boyunca devletin dışladığı ve sömürdüğü kesimler de zaten bu tür mücadeleler sonucunda devleti değiştirmeyi, dışlananları görünür ve hak sahibi yapmayı başarmıştır. Bizim unuttuğumuz işte budur.

Ortada haklarımızı gasp eden, bizi görmezden gelen bir devlet varsa yapılacak şey bellidir: Bu devleti değiştirmek için sivil ve siyasi mücadele vermek. Peki, şimdi kendimize ve yakın geçmişimize bu açıdan baktığımızda ne görüyoruz? Bizi görmezden gelen devleti değiştirmek için mücadele verdik mi? Hiç sanmıyorum. Aksine biz devleti değiştirmek yerine kendimiz devlet olma yolunu seçtik. Ve bir anlamda olduk da. Bu devleti tanıtamasak da her devlet gibi biz de belli kesimleri görünmez kıldık. Onları sömürüp ezdik, kendimizi yücelttik. Sonrasında ise değiştirmek için hiçbir mücadele vermediğimiz bir devleti elit diplomatlarımız ve sırtımızı dayadığımız “ana vatan” aracılığı ile değiştirmeye çalıştık. Olmadığında ise kızdık, tıpkı AP seçimlerinin ardından kızan bazılarımız gibi.

Artık belki de bu eski soruyu tekrardan sorma zamanı gelmiştir: Kırk yıldır yapmaya çalıştığımız gibi devlet mi olmaya çalışacağız yoksa devletin ne olduğunu unutmayıp onu değiştirmek için mücadele mi vereceğiz? Eğer devlet olmaksa amaç, barış için elit diplomatlarımızın masada 40 yıl daha görüşmesini bekleyecek ve “bu Rumlar da bizi istemiyor” diye yakınmaya devam edeceğiz. Ama eğer devleti değiştirmekse mesele, Kıbrıslı Rum ve Türk arkadaşlarımızla insanın hak ettiği şekilde yaşayabileceği Federal Kıbrıs için mücadele vereceğiz…

Dergiler Haberleri