Ülkemizde hem siyasi fırsatçılık, hem de düşünce üzerinde estirilen içeriksiz baskı oldukça etkili.
Evet, artık insanlar görüşleri farklı ise çekinerek tepki koymakta veya suskunluğu tercih etmektedir…
Çünkü düşünce üstünde estirilen ilkesiz bir saldırganlık vardır.
Farklı olanı ilkel sözlerle basında, sosyal medyada veya bildiri bombardımanı ile itibarsızlaştırma gayreti, almış başını gitmiştir...
Bu gelişme, "aman bana da bulaşılmasın, aman beni de suçlamasınlar" siyasal faydacılığına dönmektedir. Böylece yanlışlığa dönük suskun kalma hali, hâkim olmaktadır.
Dolayısı ile alan, pervasız, sonuç üretmeyen, içeriksiz, öfkeli ve pek çok değeri aşağılayan söylemlere kalmaktadır.
Kendilerine dönük en küçük bir eleştiriye karşı, en özgürlükçü geçinenler dahi tahammülsüzlük göstermektedir. Hakaretle, düşünceler boğulmaya çalışılmaktadır...
Bakın, son zamanlarda olanlara.
Örneğin Aile yasa önerisi ile ilgili yazılanlara, çizilenlere, Sayın Doğuş Derya'yı itibarsızlaştırmak ve içeriği tartıştırmamak için söylenen sözler ve yazılanlar bunun canlı bir örneğidir.
MAL SAHİBİ
Diğeri ise son günlerde Sayın Şener Elcil'in basında gördüğümüz sözleri ve tanımlamalardır.
Meclis'e girmek için, "mal sahibi" Dianellos'tan, noterden tasdikli belge alarak girmek isteyeceğini ve bu temelde konuyu, uluslararası yargıya taşıma söylemine değinmek istiyorum.
Tam da görüşmelerin başladığı bu aşamada, bu söylem, bu açıdan da son derece tehlikeli bir açıklamadır.
Çünkü görüşme sürecini tıkamak isteyen Güney ile Kuzey'deki barış karşıtlarının, büyük oyunlar oynayacağı ve çatışma yaratabilecekleri bir alandır bu.
Ben unutmadım, daha üzerinden 8 sene bile geçmedi.
Görüşmeleri, çözümü tıkamak ve iki toplum arasında, mülkiyet üzerinden daha da fazla düşmanlık geliştirmek isteyen Güneyin Bağnazlarının, Kuzeyde ev yapan veya eşdeğer ya da tahsisten yer tutan Kıbrıs Türk insanlarının Güneyde tutuklanmaları için ortaya attıkları yasa önerilerini ve "mal sahibinden" izin almadan inşaat yaptı diye Kuzeydeki mühendisleri tutuklama adımı unutuldu mu?
Güneydeki bağnazların bu adımlarına bağlı olarak da, Kuzeydeki bağnazların yapmak ve koparmak istedikleri milliyetçi fırtınalar unutuldu mu?
Şimdi bu eski bildik, barış karşıtı şeytanların, hem Güneyde, hem de Kuzeyde görüşmelerin çözüm umudu ile yeniden başladığı bu konakta, şişeden çıkmak için, tapayı zorlama çabalarına, Sayın Şener Elcil'in ifade ettiği bu sözler ve mantık, resmen yardımcıdır.
OLAYIN ÖZÜ
Şimdi, bu, " Göç Yasası" olarak tanımlanan, özü ve detayı da yanlış, vicdan dışı olan bu yasaya dönük, demokratik hakları kullanarak tepki göstermek ve bunun değişim talebine dayalı gösteriler yapmak demokratik hak kullanımıdır.
İşte bu olay, bu hakkın kullanımından sonra ortaya çıkan ve esasta haklı olunanı, halkın gözünde zayıflatan ve yıpratan bir durumdur.
Ancak bir başka yan ile konuyu ele almak isterim.
Çok ilginçtir, söz konusu yasaya dönük eylemler, özellikle CB Seçim Kampanyası içinde yoğunlaştı.
Bu hakikaten çok dikkat çekici idi.
Çünkü Meclis Başkanı Sayın Sibel Siber, CB adayı idi.
Evet, sorunu çözmek için talepte bulunmak ve eylem yapmak, demokratik bir haktır.
Ama bu hakkı kullanırken özellikle emek örgütleri ve sol, bunu başka siyasi sonuçlar elde etmek için istismar etmemelidir.
Eğer bu yapılırsa, bir müddet sonra o demokratik hareket güdükleşir. Etkisini halk indinde zedeler. Bu da egemen güçleri güçlendirir.
"Göç Yasası " karşıtı olarak yapılan eylemler, CB seçim kampanyası içinde sıkıştırılan bir yoğunluğa ulaştı...
İlginçtir. Seçim bitti, bu yoğunlukta bitti!
CB adayı olan Meclis Başkanını o süreçte yıpratmak niyeti bununla da sınırlı kalmadı...
Meclis Genel Kuruluna, Meclis Görüşmeleri yapılırken " engelsiz " baskın ile girme olayına kadar iş sarktı...
Nitekim, Meclis Genel Kurulu 'nun, "engelsiz" baskını olaydan hemen sonra, CTPBG ve Sibel Siber'in muhalifleri olayı, "Meclisi'i Dingonun Ahırına çeviren, birde CB da mı olacak" noktasına döndürdüler.
O günlerde görevdeki CB bu konuyu, " bakın gördünüz mü, bu mu yapacak CB 'lığını" bakış açısı ile olayı, rakibi olan Sibel Siber'i yıpratmak maksadı ile değerlendirdi.
Şimdiki CB Sayın Akıncı ile diğer aday Sayın Kudret Özersay da bu olaya," beni sokmayan yılan bin yaşasın", mantığı ile suskunlukla yaklaşmışlardı. Ama rakibin sıkıntıya sokulmasının memnuniyetini de için için duydular.
Peki şimdi? "Mal sahibi" Dianellos'tan, noterden belge alıpta Meclise gireceğini söyleyen söz konusu bu açıklama için Sayın Akıncı, Sayın Cemal Özyiğit, Sayın Hüseyin Özgürgün, ne derler? Siyasi oportünizmin ulaştığı boyut bu noktadadır...
YAVRU SÖZÜNE TEPKİNİN ANLAMSIZLIĞI
Ben öncelikle Sayın Elcil'e şunu söylemek isterim.
Bize "yavru "denmesine tepki göstermek haklı ama yetmez.
Eğer siz, farklı görüşleriniz temelinde eleştiri yaparken, kendi toplumunuzun demokratik kurumsallaşmasına, bu ifadeler içinde saygı göstermezseniz, başkalarından bu toplumun tümüne ve varlığına dönük, hakaret gelmesine, kendi elinizle yol açarsınız.
Evet, herkesin hakkıdır, Meclis 'te ister iktidar, isterse muhalefet olarak görev yapan siyasi anlayışları eleştirsin.
Onları tamamen veya kısmen değiştirmek niyeti de Demokrasinin en temel noktasıdır.
Üstelik demokrasi ve hukuk devleti, azınlıkta olanın, çoğunluğa geçme yolunun açıklığı ile doğrudan bağlantılıdır...
Ama eğer, bu alanın en temel kurumunu, böyle, Dianellos hikâyeleri ile yok düzeyinde değersizleştirirseniz, o zaman siz demokrasiye değil, demokrasi dışı odaklara yol döşersiniz. Toplumunuzun varlığını aşağılamak isteyenlere de yol açarsınız.
DİANENELLOS' TAN BELGE DEĞİL, HALKTAN OY İSTER...
Sayın Elcil'e şunu söylerim, Meclis'e girmek için Dianellos'tan izin kağıdı değil, Kıbrıs Türk halkından oy ve destek almak gerekir.
Bunun için hadi, ya bir parti kur veya bir partiden aday ol veya ittifak yap ve halkın desteği ile gir oraya!
Her şeyi bilen, hiç bir şeyi beğenmeyen, olarak değiştir her şeyi.
Bu yol kapalı mı?
Bakın, Meclis Genel Kuruluna güya baskınla girildiği günün, bir iki gün evveli neler oldu bu ülkede?
Bir gün evvel Mahkeme, KTHY önünde, sendikacılara , demokratik gösteri hakkını kullanırken darbeleyen Müdahalede, ölçüsüz güç kullandığı için Polis'i mahkum eden kararı açıklamıştı....
Bu yeni ve son derece önemli bir demokratik karardır
Ayni günlerde, Başbakanlık önünde, gösteri hakkını kullanan öğretmenlere dönük, bir kadın göstericiyi Polis'in tutma olayına, bizzat Başbakanın müdahale ettiğini yaşamıştık. Türkiye ve başka ülkelerde yakın zamanda olanlara baktığımızda bunlar son derece önemli olaylardı...
İşte o gün Meclis önündeki protesto gösterisinde Polis güçleri, bence bu iki olaya dönük karşı tepki içinde, alışılmışın dışında davrandı.
Bu çok bilinçli bir tutumdu. Çünkü Polis, olay anında, Meclis arka bahçesinde camların altında oturmaktaydı.
Üstelikte ne ilginçtir ki o günün bir gün evvelki akşamında, Meclis'in güvenlik kameraları da bozulmuş oldu!
Bunu da olay gerçekleştikten sonra öğrendik!
Evet, Polisin arka bahçede "çamların altında" olduğu anda açılan kapılardan "engelsiz", Meclis Genel Kurulu " baskını", elini kolunu sallaya sallaya gerçekleşti.
Polisin güç kullanmasının mahkemece mahkûm edildiği, polisin göstericiyi ölçüsüz bir hareketle almak istemesine dönük, Başbakanın bunu engellenmesinin ardından, bunlara tepki duyan polis içindeki ve dışındaki güç odaklarının beklediği işte bu idi.
Bunlar, "bak biz ve güç kullanımı olmazsa, neler olur, neler" denmesinin "dayanılmaz hafifliğini" yaşadılar...
Ayrıca, gösteri hakkının daraltılması niyetlerine de kamuoyu sağlamak için, Meclis'i bilinçli bir şekilde " engelsiz" bir hale soktular.
İşte bu niyetlerle, bu odakların açtığı yoldan geçmeyi, marifet saymanın yanlışlığının sorgulamasını dahi, kendi içinde yapmadan, şimdi de Dianellos'tan belge almak bombası ortaya atıldı.
Üstelik kusura bakmasın ama Göç Yasası denen garabeti de ortadan kaldıracak olanda, bu, Dianellos'un binası diye tanımladığı alandaki, demokratik halk iradesi olacaktır.
Kendi toplumunun kurumlarını aşağılayan, yok sayan, ister solcu, isterse sağcı olsun bu ülkeye hiç bir şey veremez.
Bu ülkenin ve toplumun varlığını ve kurumlarını, " siz kimsiniz, bedel ödeyen yavrusunuz" ,bakış açısı ile ele alan bir sağcı ile bu halkın Meclisi'ne Dianellos'tan izin belgesi alarak gireceğini söyleyen bakış açısına sahip bir solcu, Kıbrıs Türk halkının demokratik kurumsal varlığına dönük saygısızlıkta ayni noktadırlar.
Aralarında toplumsal konumumuza ve demokratik kurumsal varlığımıza dönük saygısızlıkta bir fark yoktur.