SİYASET ÜZERİNE…
Çok fazla geriye dönmeye de gerek yok.
Bundan 3-5 ay öncesine bakın.
Hangi gazete, hangi TV, hangi gazeteci nasıl bir yayın yapmış?
Biraz daha gerilere gidin isterseniz.
Mesela UBP’nin meşhur 'kurultay' dönemine…
İrsen Bey’in yef çektiği dönemlere…
Ejderlerin, kaplanların kükrediği döneme…
Kapınızda çöp dağlarının biriktiği, belediyede çetelerin dolaştığı günlere…
Hangi gazete, hangi TV, hangi gazeteci nasıl bir yayın yapmış?
Kim kimi savunmuş, kimden yana olmuş, kime karşı ateş püskürmüş.
Kim kimin basın danışmanıymış?
Daha da geriye giderek, 2009’un son aylarını inceleyin mesela, açın arşivleri!
Çok zor değil.
Hangi gazeteci nasıl tavır almış, dönemin iktidarına, dönemin muhalefetine neler yapmış?
Kimi gazete, TV patronlarının tavırlarına bakın.
Bir de şimdiki duruşlarını izleyin.
Bundan 5 ay önce CTP’nin parti içi konularını kaşıyan kimileri bugün hangi beklentilerle 'sessiz' konumdadır?
Dikkatle inceleyin, yerinizden…
Evet, kabul ediyorum, bu ülkenin çok büyük sorunları vardır.
Anayasa değişikliği…
Seçim sistemi…
Vatandaşlık sistemi…
Ekonomik paket…
Pahalılık.
Yüksek vergiler.
İşsizlik…
Dövizdeki dalgalanma…
Faiz meselesi…
Zamlar…
Ve dahası…
Pek tabii ki bunlara çözüm bulmak için çalışacak, gündemler yaratacak hükümet edenler.
Ancak hükümet edenlerin hiç de farkında olmadığı, yavaş yavaş çevreye çöreklenen çıkar çevreleri de sorun yaratabilecek cinstendir.
Medya, bu tiplerin en sevdiği mecradır.
Bu gücü kullanarak devletten yüksek beklentiler içinde olanlar, bugünlerde de aç kurtlar gibi beklemekte, sinmektedir.
Ülkemizi yöneten, devrim niteliğindeki değişikliklere hazırlanan yeni iktidarın bu tiplere dikkat etmesi, kişisel beklentilerine yenilmemesi lazım…
Belki henüz bunları konuşmak için erken, ama yarın çok geç olmadan, medyada da öbekleşen çıkar çetelerine dikkat çekmek istiyorum
Yarın ah vah dememek için.
Şimdiden dikkat edelim diye…
------------------------------------
GAZETECİLİK ÜZERİNE…
'Hakaret hakkı'
Şimdi gazetecilikte “cevap hakkı” diye bir durum vardır.
Hepimiz biliriz detaylarını.
Ancak kimileri bu “hakkı” söz konusu gazeteye ve gazeteciye “hakaret etme hakkı” sanıyor.
Tıpkı bizim Posta Dairesi Müdürü gibi…
Gazetemizde bazı haberler yapıldı, kendi ağzından alınan bilgilerle…
“Müdür” çok kızmış bu habere!
Anlamadık.
Sonra “cevap hakkına” dayanarak döşemiş mektubu.
Hakaretler diz boyu, ne ben söyleyeyim, ne siz duyun.
Kusura bakmayın ama, böyle 'hak' olmaz.
Buna dense dense hakaret hakkı denir, ki bizde buna yer kalmaz!