Şu Diktatörler, kendinden öncekilerin başına gelenleri neden dikkate almazlar, anlamış değilim?
Birilerini anlamak için onunla empati kurmak gerek, biliyorum da; bir diktatörle (ya da faşist kafalı biriyle) nasıl empati kurulabileceğini çözebilmiş değilim henüz…
Çözebilmiş değilim, çünkü karşımdaki insan kılığında bir canavardan öte bir şey değil…
Bu yüzden olsa gerek, Diktatörün İnsan/insanlık gibi bir derdi yoktur…
“Davam/Kavgam” kalkanının ardına sakladığı “Lilliyetçiliği”, milliyetçilik olarak satmakta üstlerine yoktur bu yaratıkların…
“Devletten ve egemenlikten taviz verilmez” diye başlar söze biri; yarın seçime girecek olan (öteki) “ayakkabı kutularındaki parayı değil; “Yavru Başbakan”ın maaşını merak edip; sorgular.
İnsan/Azınlık/çocuk vb. Haklarını değil; kendi hayalettiği (padişahlık/krallık) “haklarının peşinde koşar…
Sıra kendi ırkından olanlara gelinceye dek; derdinin (üstün) IRKLAR olduğu sanılır…
Oysa onların tek derdi, komplekslerini örtülemek için şişirdikleri EGOlarıdır…
Temel gıdası güç ve şiddettir onların…
Kulakları kendi sesi dışındaki seslere kapalıdır…
Burunlarına yapışmış kibirleri, bir balon gibi şiştikçe, daha çok havaya kalkar burunları…
Ben merkezcidirler; söylediklerinin “Tanrı Kelamı” olduğunu sanırlar…
Her konuda 'ben yaptım oldu' tavrını sürdürür; herkesin de buna uymasını beklerler…
TV ekranlarında kükreyen suretlerine bakıp; “Söyle medya, var mı benden güçlüsü” diye şişinip dururlar…
Narsistlik hafif bir deyimdir onları tanımlamak için… Kendilerine o kadar hayrandırlar ki; kendi suretleri dışındaki hiçbir şeye tahammülleri yoktur…
Bu yüzden yıkıcı ve yok edicidirler…
Bu yüzden yaratıcılığın, sanatın, bilimin baş düşmanıdırlar…
Taptıkları renk (ya Dolar yeşilidir; ya da diğer renkleri boğan kara) dışında renkleri görmek istemezler… İnsanları da, doğayı da bu yüzden katlederler…
Aşırı dindar görünmelerinin nedeni, kendilerini insanların ve doğanın üzerinde görmelerindendir…
Ya tanrıdırlar; ya peygamber…
Kötülüğün iz bıraktığını bilirler; tarihe iz bırakmak için büyük efor harcarlar…
En büyük yardımcıları, çevresinde fır dönen yalakalardan çok; peşinde meleyip duran halk sürüleridir…
Kendi içindeki öfkeyi, megalomonlığı, şiddeti açığa vuramayan ezik sürüler için bulunmaz bir “devaynasıdırlar”…
Diktatörlerden kurtulmak için, önce bu aynaları kırmak gerek…
• 12 Ağustos Salı akşamı saat 20.00’de, Streetart Kitap-Kafe’nin gelenekselleşen Salı Söyleşileri’ne konuk oluyorum. Şiirden hayata uzanacak söyleşimize tüm şiir dostları davetlidir.