DİKTATÖRLÜK İŞLİYOR…

UBP’nin kurultay macerası devam ediyor. Bu saatten sonra toplumu ilgilendiren, bu uzayıp giden yarışta kimin galip geleceği değil. Çünkü, aslında bu süre içinde taraflar birbirlerinden siyaseten farklı olmadıklarını defalarca açıklıkla ortaya koydu

 

UBP’nin kurultay macerası devam ediyor.

Bu saatten sonra toplumu ilgilendiren, bu uzayıp giden yarışta kimin galip geleceği değil. Çünkü, aslında bu süre içinde taraflar birbirlerinden siyaseten farklı olmadıklarını defalarca açıklıkla ortaya koydular.

Sadece kurultay istihdamları konusunda bile, yan çizip, “partilimin işe alınmasına tepki gösteremem” popülizmi, siyasetin sığlığının en yalın örneklerindendir.

Bu sürpriz değil.

Ama bu saatten sonra toplumu ilgilendiren çok daha mikro ölçekli bir başka sorun yaratıyor, UBP kurultayı.

Yargıyı ve adalet sistemini hiçe sayarak, kuklalaştırıyor!

Ne yazık ki, kurultay davasının en başından toplumsal vicdan ve adalet duygusu açısından tartışmaya yer bırakmayacak şekilde, son derece sağlam kararlar üreten mahkeme, şimdi Yüksek Mahkeme’nin kararı sonrasında aciz bir duruma sürükleniyor.

Nedeni basit;

Yüksek Mahkeme, belki de bundan uzaklaşmak ve aslında yerine getiremeyeceği bir hükmü vermek istemediğinden, açık ve kesin bir tarih işaret etmemekle birlikte, parti tüzüğüne gönderme yapma ihtiyacı hissetti.

Bir hafta içinde ikinci turun yapılmasını söyleyen tüzük maddesine…

Şimdi bu çarpıtılarak oyun zamana yayılıyor.

Yüksek Mahkeme kararı bizzat Başbakan tarafından önemsizleştirilerek, son kararın mahkeme kararı değil, parti kurulları kararı olduğu söyleniyor.

Dün yapılan GYK toplantısından bir sonuç çıkmadı. Cuma günü parti meclisi toplanacak. Ancak konuşulanlar, ikinci tur için 24 Şubat tarihinin hedeflendiği yönünde.

Bu sürecin uzaması ve Yüksek Mahkeme’nin kararına rağmen saygısızlık temelli bu tavırlar ne yazık ki, en başından son derece olgun verilen kararların yarattığı havayı dağıtıyor.

Bir Başbakan mahkeme emirlerine uymayarak, hukuk devletini hiçleştiriyor.

Çünkü mahkeme de bunun karşılığında Başbakan’a karşı bir yaptırım uygulayamıyor.

Kurultayın toplumsal zeminde yarattığı belki de en büyük hasar bu.

Zaten yargı ve adalet sistemine karşı oluşan güvensizliği daha da büyütmek.

Ve mahkeme ne karar verirse versin, bu kararın sadece sıradan vatandaşı bağlayacağı, hatırlı, makamlı kişiler için geçerli olmayacağı düşüncesini pekiştirmek. 

Lefkoşa Kaza Mahkemesi Başkanı Emine Dizdarlı, gerekçeli kararında siyasi tarihe geçecek şekilde,“burası bir hukuk devleti, diktatörlükle yönetilmiyor” demişti.

Yazık ki, diktatörlükler bir şekilde işliyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri