Büyük bir market!
İşlek bir cadde!
Ve hatta marketin ismiyle anılıyor bölge…
Biri önünde ve ardında, biri yanında ve yakınında, dört farklı park yeri var.
İki yüz hatta fazlası aracı sığabiliyor.
En uzağından markete yürüme mesafesi beş dakika…
***
Park yerlerinin çoğu boş!
Oysa yollar dolu.
Caddeler işgalde.
Hani “daha geniş yollar” istiyoruz ya!
Yollar genişledikçe, bir şerit “park yeri”ne dönüşüyor.
***
Şimdi!
Diyelim ki, polis, yol kenarına park edilen araçlara ceza yazmaya başladı.
Marketçi tepkili!
Yolu işgal edene değil, cezayı kesene…
Yurttaş öfkeli…
Kendine değil denetleyene!
***
Diyelim ki, yurttaşa sordunuz: Niye yolun kenarına park ediyorsunuz?
Yanıtı hazır:
“Önce park yeri yapsınlar…”
Diyelim ki hatırlattınız, “Park yeri var, siz bir zahmet üçü adım yürüyorsunuz…”
Yanıt hazır:
“Siz önce devletin arazilerini gasp edenleri yazınız, siz önce asıl malı götürenlerin peşine düşünüz…”
- “Ne ilgisi var” dediniz, diyelim ki!
Yanıt hazır:
- “Müşavirler… İzinsiz inşaatlar vs vs….”
***
Herkes ama herkes bir başkasının pisliğiyle yıkanıyor!
Öyle “arınıyor…”
***
Belki basit bir örnek!
Ama tam da budur halimiz…
--------------------
Denizlerin ‘rant’la bağlantısını
kesmek ve ‘plajlar herkesin’
Güneyde “sahil yolları” çözüm oldu.
Kıyıya paralel uzanan asfaltın hemen yanına da bisiklet yolları yapıldı, yürüyüş yolları, üst ve alt yaya geçitleri...
Birbirinden modern marinalar inşa edildi.
Bu sahil yolları rant meraklılarının “denize sıfır” heveslerini ortadan kaldırdı.
Böylece, otel mi inşa edeceksiniz, yolun öte yanına geçiyorsunuz!
Plajlar da herkesin oluyor, yani tüm toplumun...
Oteldeki turist de yürüyor aynı plaja, şehirdeki insan da...
Sahil yolları, denizleri betondan ve ranttan koruyor.
Oysa kuzeyde, denize sıfır dökülüyor beton, kimi ev oluyor, kimi otel, kimi cafe!
Toplumun denizle bağlantısı kesiliyor.
***
Bu hafta içinde çok önemli bir yargı kararı çıktı...
Anayasa Mahkemesi, avukat Özgü Özyiğit ve Ahmet Said Sayın’ın halkın sahillere erişimi ile ilgili Girne Kaza Mahkemesi’nde açtığı davada ‘mülkiyet’ ile ilgili yorumunu yaptı!
“Devlete ait bir malın herhangi bir otele kiralanması halinde imzalanan kira sözleşmesi mülkiyet kavramına girmiyor” dendi!
Yani bu siyasi kepazelikte binbir entrikayla ‘deniz kenarından mal’ almak, hiç kimseyi, denizin de sahibi yapmıyor.
Plajlar sizin ey insanlar!
Bilet kesmek zorunda değilsiniz.
Ha eğer ayrı hizmet istiyorsanız, yatak sandalyesi, şemsiye falan…
Tamam!
Yok istemiyorsanız…
Denizler sizin.
Bir de lütfen, donla girmeyiniz (!)
--------------------
Her sene biraz daha kurak
"Su"yu genelde fiyatı üzerinden konuştuk!
Özelleştirme gündemi aklımızı tümden aldı.
Michael Mason ve Rebecca Bryant ise meselenin planlama yönünü araştırdı.
"İklim Değişikliği"ni mesele yaptı; pek çok alanda es geçtiğimiz bir kavramın peşine düştü: Sürdürülebilirlik !
***
Kıbrıs’ın kuzeyinde, arıtılmış 1 milyon ton su boşa akıyor, her gün!
Tarımda, her bir ürün özelinde ne kadar su kullanıldığını bilmiyoruz.
Su kuyularından ne kadar tüketim yapıldığını bilmediğimiz gibi!,
Oysa tüm bunlar ölçülebilir.
***
Kıbrıs belki bölünmüş ancak çevremiz ortak!
Yine de işbirliği yok.
'Ortak Su Platformu' oluşturulmasını öneriyor, Michael Mason ve Rebecca Bryant.
“İklim değişikliği” diye bir gerçek var çünkü… Ortak mücadele gerektirecek kadar ciddi bir tehdit.
Yirminci yüzyıl boyunca adamızda yağış ortalaması % 17 azaldı.
2100’e kadar % 2 ile 8 arası daha düşüş bekleniyor.
Yıllık ısı ortalaması 4 derece artacak.
Ve eğer tedbir alınmazsa, bu nüfus artışı ve tüketim içerisinde, Türkiye’den gelen su da yetmeyecek,
çare olamayacak.
Eğer kimseler umursamazsa!
--------------------
haftanın notcukları
- Koalisyonların iyi yanı:
Birbirini denetliyor (!)
“Sen benim bet iznimi onaylamazsan, ben de senin araziye izin vermem...”
- Ledra/Lokmacı:
Farklılıklardan bir
gelecek.
Bir rüyaya uyanmak.
#unitecyprusnow
- Şener Levent haklı! ÇÖZÜMDEN çok “çözümün ihtimali”ni seviyoruz! Ve “çözümsüzlük” koşullarıyla hayat alanımızı genişletiyoruz.
Yarını umursamadan.
- ‘Çekirdek’ mi ‘aşı’ mı bilmiyorum da, karpuzun en güzel zamanları...
- Ülkemizde Avrupa Futbol Şampiyonası var!
FARKINDA olan el kaldırsın lütfen...
-Hangi ülkeler mi katılıyor?
Karpatalya, Felvidek, Padanya, Sekelistan!
Elbette 'KKTC' !
- Yani bizim ‘devlet’in adına tam da uyardı:
“DAĞITİSTAN”
- Düşünüyorum da, 74 sonrası ganimet furyası dönemde “facebook” olsaydı!
Hele şu akıllı telefonlar...
Bir düşünsenize...
“Yağma”nın tarihe not düşülmesi ne mühim olurdu....