Nurperi Özgener
nurperi.ozgener@yahoo.com.tr
Uzun bir yolculuk hikâyesidir DİLLİRGA… Hakkında çok az şey bilinmesine karşın araştırdıkça çok zengin bir kültürün oluşturduğu tohumlarından biriyim. Ne zaman bölgem hakkında bir araştırmaya çıksam, bitmez tükenmez bir okyanusun içinde yüzer bulurum kendimi. Kıyıya çıkarttıklarımsa hepsi benim cevherim!.. Atalarımdan kalan bir kültür mirasıdır hepsi… Bu miras beni anlatır aslında…
Atalarım ve ben 1976’ya kadar Dillirga’da yaşadık… Ben sadece göçün şahidi oldum. Atalarım pek çok değişimin şahidi oldular. Bugün kabul etmediğimiz, edemeyeceğimiz pek çok olayı yaşadılar…
Dillirga olarak bilinen bölgenin adı bir zamanlar çok farklı adlandırılmaktaydı. Zaman sürecinde Dillirga adını almıştır. Yazılı kaynaklar bölgenin içinde yer alan Alexandra&Callinusa ile birlikte anılmaktaydı. Daha sonraları Tillirga, Tilliriya, Tillyria olarak değişime uğramıştır. Bölge Roma ve Ortaçağa kadar Alexandra&Callinusa adıyla bilinmekteydi. Alexandra, Büyük İskender’in adıdır… Ölümünden sonra ordusunda yer alan askerlerinin Mısır’dan göç ederek bu bölgeye verdikleri ad olarak karşımıza çıkmaktadır.
DİLLİRGA ADI…
Dillirga veya Tillirya ya da Tillira, Tillirga Kıbrıs’ın kuzey Trodos’un eteklerine yayılmış düz alanlarında Khrysokhou ve Güzelyurt Boğazı’nın arasındaki bölgede yer almaktadır. “HZ C5” bölgenin büyük bir yerini kapsar. Sözlü ve yazılı kaynaklar isminin muhtemelen Aegean (Ege) denizinde bulunan Delos veya Tilos adasından geldiği yönündedir... Mas Latrie’sin 1862’de çizdiği haritaya göre bölge, Polis ve Pihini arasında güneyde Baf bölgesinde “Talirgha de Baffo” isminde yer alıyordu.
Bölgenin adı konusunda Venedik’in Tilliria bölgesinden geldiği yönünde tahminler de yapılmaktadır. Bir diğer tahmin de adını Dili adasından aldığıdır... Bu bilgilerden yola çıkarak, Antik Dünya Atlası ile Modern Atlas incelendiğinde İtalya’da Tilliria adına bir yerleşim yeri yer almamaktadır. İtalya’daki Tillira yerleşim yerinden gelen insanlara dayandırıldığına ilişkin herhangi bir bilgiye de rastlanmamıştır. Sadece yazarlardan Jack C. Goodwin, Tilliria sözcüğünün Venedik değil de Kıbrıs Rum diyaleğinde olduğunu kaydetmiştir (Jack C. Goodwin, An Historical Toponymy of Cyprus, Vol.1, Cyprus, 1984, s. 1585).
Bölgenin adının nereden aldığına dair, en belirgin nokta Koççina’daki en önemli ‘Ay. Eleni Adak Yeri’dir. Bölge halkı tarafından Ay. Eleni olarak binen St. Helena İmparator Konstantin’in annesidir. St. Helena kutsal emanetlerin koruyucu azizesidir. Hatırlanacağı üzere ‘Bir Adak Yerine Yolculuk’ adlı yazımda St. Helena’nın kim olduğu hakkında detaylı bir şekilde bilgi vermiştim. St. Helena Kudüs yolculuğundan dönerken dinlenmek amacıyla Kıbrıs’a uğramış, bu bölgede de izlerini bırakmıştır.
ST. HELENA VE KURAKLIK
Yazılı kaynaklara göre; St. Helena’nın kutsal yolculuğu sırasında M.S. IV. yüzyılda Kıbrıs’ta büyük bir kuraklık baş göstermişti. Eski yazarlar bu kuraklığın en aşağı 36 yıl sürdüğünü kaydeder. Bunun bir sonucu olarak da adanın nüfusu ölüm ve göçler nedeniyle azalmıştı. M.S. 324 yılında baş gösteren kıtlık sadece Kıbrıs’ta değil, Doğuyu da etkisi altına almıştı... Büyük Konstantin’in annesi Azize Helena’nın M.S. 327 yılında Kıbrıs’a gelişiyle son bulan kuraklıkla ilgili bilgilerimiz eski kaynaklara dayanmaktadır. Rivayete göre St. Helena Kudüs’te iken İsa’nın çarmıha gerildiği haçın aslını ve ayrıca biri iyi, diğeri ise kötü olan iki hırsıza ait haçları da bulur. Hırsızlara ait haç parçalarından bir haç yapar ve bulduğu haçları Istanbul’a götürmek için yola çıkar. Larnaka kazasına bağlı Zygi ile Mari köylerinin yanındaki bugün Vasilopotamos (Kraliçe deresi) olarak bilinen yerden Kıbrıs’a ayak basar. Oradaki derenin ağzına yakın bir yerde yemek yedikten sonra başı haçlara dayalı bir vaziyette uyuya kalır. Rüyasında genç bir melek kendisine, Kudüs’te yaptığı gibi buraya da bir kilise yapmasını ve içine hırsızlara ait haçı koymasını ister ondan… Uyandığında haçlardan birinin kaybolduğunu hayretle görür. Araştırmaya başlayınca bu haçın Olimpos dağına (Stavrovouni – İstavros tepesi) gittiğini öğrenir ve oraya, kuraklığa neden olan kötü ruhları uzaklaştırması için, Holy Cross (Kutsal Haç) adına bir kilise inşa ettirir. Karaya ayak bastığı yerin yanına ise Tokhni kilisesini inşa ettikten sonra oraya da İsa’nın çarmıha gerildiği haçın bir parçasını koyar. Hatta kuraklığa neden olan şeytanların tamamını Kıbrıs’tan uzaklaştırmak için, Kudüs’te bulduğu İsa’nın gerildiği gerçek haçın birçok parçasını adanın değişik yerlerine dağıtır.
Rivayete göre Kıbrıs’ın tamamı gibi Dillirga bölgesi de M.S. IV. yüzyılda kuraklıktan oldukça etkilenir ve nüfusu azalır. Azize Helena Küdüs’ten dönerken Kıbrıs’a da uğradığı M.S. 327 yılında Kıbrıs’taki kuraklık son bulur. Rivayete göre Azize Helena, uzun kuraklık yıllarından sonra nüfusu azalan Kıbrıs’a nüfus aktarılması kararı alır. Bu nedenle çevre ülkeler arasında yer alan Arabistan, Suriye, Anadolu ve Sporat adalarındaki insanları yerleşmek üzere Kıbrıs’a davet eder ve onları belli bir süre vergiden muaf tutar. Dillirga bölgesine de yerleşen insanların çoğunluğunu Ege’deki Sporat adaları ile bu adalar arasında yer alan Tilos adasından gelenler oluşturmuş ve bu nedenle de bu kişiler geldikleri yerin adını bölgesine verdikleri söylenir.
TİLOS’TAN DİLLİRGA’YA…
Bugüne kadar gelen yazılı kaynaklara ek olarak, St. Helena/Ayia Eleni’nin Kudüs’ten İstanbul’a dönüş yolculuğunda, Dillirgalı atalarımın anlattıklarına göre; Ay. Eleni olarak adlandırdıkları St. Helena, İstanbul’a dönüş yolculuğunda şimdiki adı Erenköy olan yerde konakladığından bahsederler. Ve köyün denize dökülen derenin ağzında karaya ayak basar. Derenin akış yönünü rehber alarak, denizden daha yüksek bir mevkide konaklar. Ayak bastığı bu bölge çorak ve ıssızdır. Sözlü kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre İmparatoriçe, konakladığı yerde bulunan büyük bir mağaranın ihtişamından öyle bir etkilenir ki bu bölgeye küçük bir kilise yaptırır. Ve bu bölgeye hayat verip canlandırma düşüncesindedir.
İmparatoriçe İstanbul’a döndüğünde oğlu İmparator I.Konstantin’den Kıbrıs’ta çok beğendiği bu bölgeye iskân etmek için ailelerin gönderilmesini ister. Fakat İmparator Konstantin ilkin buraya kimseyi göndermek istemez. Bunun üzerine St. Helena, oğluna Tilos adasında bulunan isyancıların gönderilmesi teklifinde bulunur. Sözlü kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre bu isyancıların İmparator Konstantin’e isyan eden aydın kesim olduğu vurgulanmaktadır. Konstantin kendisine karşı çıkan isyancıları önce göndermek istemezse de, İmparatoriçe’nin ısrarıyla bu öneriyi kabul eder. Bu kez de sürgündeki isyancılar Kıbrıs’a gelmek istemezler… Fakat İmparatoriçe onları ölümle tehdit eder. Böylece Tilos Ada’sında mahkum olan doktor, öğretmen, sanatçı ve benzeri üst düzey aydınlar Kıbrıs’ın bu dağlık, çorak ve ıssız bölgesine gelmeyi kabul ederler. St. Helena’nın ayak bastığı kabul edilen bu yer TİLOS adasında sürgünde bulunan aydın insanların yerleştiği yer olur.
BÖLGENİN DİĞER ATALARI
Kıbrıs halkına zamanla karışan bir diğer halk da Arnavutlardır. Dillirga bölgesini yakından ilgilendiren ve bu bölgeye yerleştirilen Arnavutlar’ın, Kıbrıs’a hangi zamanda getirildiği konusunda net bir bilgi yoktur. Kıbrıs’a Bizans döneminde getirildikleri söylenir. Hatta bazı yazılı kaynaklardan edindiğimiz bilgilerden İmparator Konstantin’in Arnavut (İllirya) asıllı olduğunu da vurgulamaktadırlar. Fakat yazar Sir George Hill Kıbrıs’taki değişik halk sınıfları arasında yer alan Arnavutlar’ın Kıbrıs’a Bizans döneminde getirildiklerine ilişkin bilgiler tamamen yanlış olduğundan bahseder. Arnavutların Bizans döneminde değil de M.S. XV. yüzyılda Lüzinyanlar tarafından oluşturulan ve ‘Stratiotai’ olarak bilinen sahil muhafaza gücü nedeniyle Kıbrısa getirilmişlerdir demektedir. (A History of Cyprus, vol.1, Cambridge, 1949 (reprinted), s.260. (Cilt I, s.260; cilt II, s. 10-11).
Bu dönemde Arnavutlar sahildeki köylere yerleştirilmek suretiyle sahil koruma görevi yapan askerler olarak hizmet vermişlerdir. Paralı asker olan kıyı muhafızları (Stratiotai) halktan alınan ve ‘Stratia’ (Ev vergisi) adı verilen vergilerden ödenirlerdi.
1576 yılında Kıbrıs’ı ziyaret eden gezginlerden Porcacchi’nin belirttiğine göre Arnavutlar, aynı şekilde sahil şeridini korsanlara karşı korumak amacıyla, Venedik döneminde Arnavutluk’tan getirildiklerinden bahseder.
Venedik döneminde Arnavutlar, Arnavutluk veya Epirus asıllı idiler. Bunlar gece ile gündüzleri Kıbrıs’ın kıyılarını devriye ederler ve adayı korsanlara karşı korurlardı.
M.S. XV. yüzyılda Lüzinyanlar tarafından oluşturulan ve “Stratiotai” olarak bilinen sahil muhafaza gücünün dağıtılması nedeniyle, Arnavutlar Venedik döneminde Kıbrıs’a getirilmişler ve sahillerdeki köylere yerleştirilmek suretiyle sahil koruma görevini verilen askerler olarak hizmet vermişlerdir.
Tüm bu bilgiler ışığında aklımızı karıştıran ve bir türlü karar veremediğimiz bölgenin adına ve nerden geldiği konusuna gelince;
BÖLGENİN KOLONİZE EDİLMESİ
Yabancı kaynaklar Venedik döneminde (M.S. XV. yüzyıl) olsun, Lüzinyan döneminde olsun, ister Bizans döneminde, Arnavut askerlerin bu bölgede hangi zamanlarda Kıbrıs’a getirildikleri ve hangi dönemde görev yaptıkları konusunda farklı farklı görüşler belirtmiş olsalar da, bir dönem bu bölgede var olduklarıdır. Arnavutlar için İngiliz araştırmacı J. Hackett’a göre; ‘Orijinal Arnavutlar, korsanlara karşı Kıbrıs’ı korumak amacıyla Arnavutluk’tan getirilmişlerdir. Kıbrıs’a geldikten sonra yerli kadınlarla evlenip burada kalmışlardır. (A History of the Orthodox Church of Cyprus, London, 1901, s. 8-10). Ve ilerleyen yıllarda babadan oğula geçen askerlik mesleğini terk edip toprağı işlemeye başlamalarıyla bölgenin bir diğer halkı olmuşlardır.
Bölgenin adının nerden geldiği hakkında söylenceler o kadar çoktur ki, göz ardı edilen gizli ayrıntıları ele aldığımızda açıklamak mümkündür. Ve bu ayrıntılar incelendiğinde açığa çıkan görüşüm, bölgede kolonize edilen halkların birleşmesinden doğduğu olası görülmektedir.
Ve göz ardı edilen gerçeklerle gizli ayrıntılar, Kıbrıs’a getirilen Arnavut askerlerinin yurtlarının, Yunanistan’ın kuzeybatısındaki İllirya bölgesinden geldiği gerçeğini göz önünde tutamamış olması bölgenin adını nerden aldığını da gözden kaçmasına neden olduğudur.
İLLİRYA VE ARNAVUTLUK İLİŞKİSİ
Arnavutlar, tarihçilerce eski İlliryalıların devamı olarak gösterilmektedir. Antik İllirya bugünkü Dalmaçya sahil bölgesidir (bugünkü Hırvatistan ve Karadağ) ve pek çok Roma İmparatoru bu bölgeden çıkmıştır.
İllirya ismi ilk kez eski Yunan tarihçilerince kullanılmış, ortaçağın sonuna kadar kullanılmıştır. İlirya antik çağda İlirler adı verilen boyların Balkan Yarımadası'nın batısında, Adriyatik Denizi'nin genel olarak Dalmaçya Kıyıları'nda kurulmuştur.
İlliryalılar veya İlirler Grekçe Illyrii veya Illyri Arnavutça: Iliria, Latince Illyricum olarak adlandırılmıştır. Antik dönemde Balkanlar’ın batısının bir kısmı ve İtalya Yarımadası’nın güneydoğu kıyılarında (Messapia) yaşamış olan boy gruplarıdır. İlliryalıların bölgesi eski Grek ve Roma kayıtlarında İlirya olarak verilmiştir. Ilirlerin günümüzdeki devamının Arnavutlar olduğu belirtilmektedir. İlliryalılar, Arnavutların antik çağdaki ismidir. İllirya, kuzeyde Avusturya Alpleri’nden güneyde bugünkü Arnavutluk ve Kuzey Yunanistan/Epiros’a kadar geniş bir bölgeye yayılmaktaydı. Kelime anlamı “özgürler ülkesi” olan İlirya MÖ 2. yüzyıldan itibaren Roma İmparatorluğu’nun eyaleti olmuştur. İlliryalılar, Roma İmparatorluğu'nun kurucu halklarından bir tanesi olduğuna dair aktarmalar yapılmaktadır. Bu bilgiler ışığında Roma İmparatorluğunun bir dönem Kıbrıs’ta hakimiyetleri sırasında Arnavut kökenli İllirlerin Kıbrıs’a getirilme olasılığını da eklemek yanlış olmaz sanırım.
Orta Çağ'da Arnavutlar antik İlliryalılar ve Pelasglar isimlerinin yerine Arber, Arberesh, Arbanon, Arbanoi isimleriyle anıldılar. Arnavutların kökeni olarak Pelasglar görülür. Pelasglar Avrupa'nın en eski kavimi olarak bilinir. Yunanlar da köklerini Pelasglara dayandırır. Pek çok tarihçi İlliryalılar ve Pelasg'ların Helen kavimlerinden Dorlar ile akraba olduğu ve Helen kültürünün kurucuları oldukları görüşü yer almaktadır...
Dillirga olarak bildiğimiz bölgenin adını aydınlatmaya çalıştığım tüm bu bilgilere dayanarak Tilos (Tilos Adası) ve İllirya (Arnavutluk) bölgelerinden gelen insanların kendi bölgelerinin adlarından birleşerek doğduğunu söylemek mümkündür ve bölgenin adı Tilos+İllirya=Tillirya olma olasılığını ortaya çıkartmaktadır.
Asırlar önce Tilosluların ve İllirya (İlliriya) asıllı Arnavutların kaderi bu bölgede kesiştiğini, bölgenin adını oluşturdukları olası görülmektedir.
Tillirya adı zaman sürecinde ağızdan ağıza değişikliğe uğramış Tillirga, Tillira ve son olarak bugün bildiğimiz Dillirga adını almıştır.
Tilloslular ve İliryalılar (Arnavutlar), Dillirgalıların olduğu kadar Kıbrıs’ın tümünü ilgilendiren tarihsel bütünlüğünü vurgulamaktadır… Dünyada eşi benzeri olmayan kültür mirasının kalbinde yaşamayı, insana kattığı duyguları benzersiz olarak açıklayabilmekteyim. Asırlar öncesinde kalan atalarımın izi, evrenselleşen bir boyutta kalmayı gerektiriyor bende nedense!… Evrensel olmak!… Sanırım insanın özgürlüğünün bir türü bu olsa gerek…