Bir yanlışlık olmasın!
Halk, UBP’ye “hükümet ol” demedi.
% 35 oyu var.
21 de milletvekili.
Öyle olsa UBP 28, 29 milletvekili ile gelirdi.
Halk, UBP’ye “hükümeti kur” dedi.
İkisi farklı.
“Hükümet ol” ile “hükümet kur” arasında “nüans”ın ötesi var.
* * *
Bir yanlışlık daha var.
“UBP hükümet kurmayı dener, olmazsa seçime gider...”
Çok fazla tekrarlanıyor bu söylem.
Öyle ya...
Memleket UBP’nin teyzesinin oğlu (!)
Ne münasebet.
UBP hükümeti kurmayı dener.
Olmazsa…
Yani başaramazsa görevi iade eder.
Bu denemeyi bir başkası yapar.
Ve seçime gidilecekse Meclis verir kararı.
UBP değil!
* * *
UBP seçim sürecinde bu hesabı yapmadı.
Bir tek kendi var yanılsamasına kapıldı.
Tam da “kendini gördü, kendini beğendi.”
Parti başkanı kimseyle yüz yüze gelmedi.
Yan yana durmadı.
Tenezzül etmedi.
İddiaları duymazdan geldi.
“Sessiz sinema” oynadı.
Tepeden baktı.
Kendini yalnızlaştırdı.
Şimdi diyor ki “demokrasinin gereği...”
“Demokrasinin gereği” ara sıra olmaz.
Ve bir bütündür, hayat biçimidir, kültürdür.
* * *
Ve bir yanlış daha var.
“Katılım Oranı” üzerinden “meşrudur, değildir” tartışması yapmak.
Seçime % 66.22 katılım oldu.
Avrupa’ya kıyasla epeyi iyi bir oran.
Bir önceki seçimden de farkı yüzde 3!
Peki en son Cumhurbaşkanlığı’nda kaçtı?
İlk turda % 62.3, ikinci turda 64.12.
Üstelik bu sonuçlar % 34’ün sandığa gitmediğini de anlatmıyor.
Elbette ki “siyasete öfkeli” ya da “güvensiz” bir kesim vardır ve onları anlamak gerekir.
Bu başka!
Keşke “boykot” da örgütlü olsa ve meramını çok daha iyi anlatabilseydi...
Ama bu oranlar eğreti devletimizin kayıt sisteminden de kaynaklanıyor.
Sistemsizliğin ürünü!
Örneğin, mezardaki babamın son seçim için “seçmen kağıdı” duruyor evde...
Ve “yaşar ne yaşar ne yaşamaz” öyküsü gibi “dimdik ayaktadır” KKTC !