Başkalarını, Annan Planı sürecinde takındıkları tavır nedeniyle ‘çözüm istemeyenler’ olarak ilan edebilmeniz için, öncelikle sizin, bu plana ‘Evet’ demiş olmanız gerekir.
Öyle değil mi?
‘Çuvaldız’ hesabı yani.
Ama eğer siz Annan Planı döneminde hararetli bir biçimde ‘Hayır’ oyunu savunmuşsanız ve hatta bizzat ‘Hayır’ kampanyası yürütmüşseniz, bir başkasını aynı nedenle suçlama hakkınız olamaz.
***
Eroğlu, yıllarca Hristofyas’a karşı kullandı AKEL’in Annan Planı’na ‘Hayır’ demiş olmasını.
Bundan hareketle, Hristofyas’ın ‘aslında çözüm ya da barış yanlısı olmadığını’ savundu, müzakere masasındaki duruşunu ‘tam da bu nedenle samimi bulmadığını’ söyleyedurdu hep.
Doğru, Hristofyas liderliğindeki AKEL’in son anda dümen kırıp oy doğrultusunu ‘Hayır’ olarak ilan etmesi, Annan Planı döneminin muhtemelen en büyük hayal kırıklıklarından biriydi.
Her iki taraftaki barış yanlılarının çözüm umutları da, AKEL’in ‘Hayır’ demesi sonucunda uçup gitmişti.
Bu insanların o dönemde AKEL’e karşı duydukları öfke, haklı ve anlaşılır bir öfkeydi.
Ama 2002 yılının Aralık ayında, Kopenhag’daki o önemli zirvede tarihi bir fırsat kaçarken, sanki başka bir dünyada yaşıyormuşçasına, muz ağaçlarının önünde boy boy fotoğraf çektiren dönemin Başbakanı Eroğlu’nun...
Mart 2003’te Lahey’de tarihi bir diğer fırsatın arifesinde, Annan Planı’nın referanduma sunulması yönünde Cumhuriyet Meclisi’nden çıkması gereken kararı, Denktaş’ın talebiyle çıkarttırmamaya çalışmakla meşgul olan ve bu çabaların başarısı(!) sonucunda, aynı yılın Nisan ayında Rum tarafının tek yanlı AB üyeliğinin onaylanmasına vesile olan, dönemin Başbakanı Eroğlu’nun...
Yürüttüğü karşı kampanyaya rağmen referandum aşamasına gelen Annan Planı’nın, adadaki iki toplumun onayına sunulduğu gün, büyük harflerle HAYIR diyen ve dedirten dönemin Başbakanı Eroğlu’nun, AKEL’e öfke duyup da Hristofyas’ı ‘çözüm’ istememekle suçlamasının, anlaşılabilir hiçbir yanı yoktu.
***
Eroğlu, şimdi de Anastasiadis’i ‘çözüm istememekle’ suçluyor.
Ve Hristofyas’ın aksine, Annan Planı referandumunda olumlu oy kullanan Anastasiadis’in ‘Evet’ oyunu, bakın dün yaptığı bir açıklamada, nasıl yorumluyor:
“Anastasiadis’in, dünya onu barışçıl birisi olarak tanısın diye Annan Planı’na taktik gereği “evet” dediğini düşünüyorum”…
Anastasiadis, hidrokarbon yataklarıyla ilgili gelişmeleri öne sürüp müzakere masasından kalkarak, evet çözüme hizmet etmiş olmuyor.
Tarafların bir an önce o masa etrafında yeniden bir araya gelerek, müzakerelere kaldıkları yerden devam etmesi gerekiyor, çünkü çözüm tek yolu bu.
Fakat Anastasiadis’in şu anda Türkiye’nin yarattığı ‘gemi’ krizini kullanarak müzakereleri askıya almış olması, ‘çözüm istekliliği’ konusunda O’nu Eroğlu’ndan daha geri bir pozisyona koymaz.
Velev ki Anastasiadis, Eroğlu’nun iddia ettiği gibi Annan Planı’na taktik gereği ‘Evet’ demiş olsun.
İyi de Sayın Eroğlu’nda bu bile yok!
Çözüm istekliliği konusunda uluslararası topluma kendini ispat etmek durumunda olan birisi varsa, o da bizzat Eroğlu’nun kendisidir.
Çünkü taktik, maktik…
Eroğlu’nun ‘Hayır’ına karşı, Anastasiadis’in kapı gibi ‘Evet’i orada durmaktadır.