Ödül Aşık Ülker
Kıbrıs konusunda yaşanan son gelişmeleri Yenidüzen’e değerlendiren Dionisiou, Kıbrıs’ta iki sahte devlet olduğunu söyleyerek, “Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler anlamalıdır ki, gelecek bizi sahte devletlere inanmaktan vazgeçmeye çağırıyor. Burada iki sahte devlet var” diye konuştu.
Dionisiou, şunları söyledi: “Biz Kıbrıslı Rumlar, BM tarafından tanınan, AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nde yaşıyoruz. Ama bu Kıbrıs Cumhuriyeti’ne gerçekten inanmıyoruz... Aynı zamanda Kıbrıslı Türkler de 1983’deki sahte devletten vazgeçmelidir, onu kimse tanımıyor, dünyanın kalanı için bir realite değildir. İki toplumun beraber hareket etmesi gerektiğine inanıyorum. Birlikte karar vereceğimiz anayasa ile federasyonu kurmalıyız.”
Kıbrıslı Rum gazeteci Dionisiou, liderlerin kişiliklerinin birbirine uygun olmadığını ama kendisinin iki müzakereciye de çok güvendiğini belirtti.
Dionisis Dionisiou, Kıbrıslı Türkler’in güvende hissetmek için iki bölgeliliği alması gerektiğini ancak Kıbrıslı Rumlar’ın Türkiye’nin varlığından korktuğunu anlayarak Türkiye’nin garantisi konusunda ısrar etmemesi gerektiğini de kaydetti.
Dionisiou, doğalgazın yeni bir katalizör olduğunu da belirterek, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar’ın bu konuda beraber çalışırlarsa çok şey kazanabileceklerini söyledi. Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Türkiye komşularıyla sorunu olmayan tek ülke” açıklamasını da hatırlatan Dionisiou , “Kıbrıs sorununu çözersek, Kıbrıs, bölgede, komşularıyla sorunu olmayan tek ülke olacak. Türkiye’den emin değilim ama Kıbrıs kesinlikle olacak” dedi.
“Tüm ada için umut verici”
Soru: 18 aylık bir aradan ve ortak açıklama için 4 aylık bir çabadan sonra görüşmeler başladı. Sizce şimdi ne değişti de görüşmeler şimdi başladı?
Dionisou: Birincisi iki toplumun isteği, Kıbrıs sorununun çözümüne yaklaşımımız açısından farklılıklarımız olsa da istek, irade olduğuna inanıyorum. İkincisi katalizör görevi gören uluslararası toplum, BM, Amerikalılar... İki toplum görüşmelere başlamalıydı ve iyi ki şimdi bu durumdayız ve bu tüm ada için umut vericidir.
“Bu sefer sizde Papadopulos var gibi. Tanrı yardımcımız olsun”
Soru: Bu seferi Annan Planı dönemiyle kıyaslarsanız, sizce ne fark var?
Dionisou: Kıbrıslı Rumlar için kıyaslayacak olursam, bu sefer çok daha kararlı bir başkanımız olduğunu söyleyebilirim. Sayın Anastasiadis çözüm isteyen bir politikacı olduğu konusunda kendini kanıtladı. Annan Planı döneminde, bizde, görüşmeler konusunda isteksiz ve dönüm noktasına geldiğinde geri dönen Sayın Papadopoulos vardı. Diğer tarafta ise tam tersini görüyorum. O dönemde çok istekli olan Sayın Talat vardı ama şimdi Sayın Eroğlu var, yani bu sefer sizde Papadopulos var gibi. Tanrı yardımcımız olsun. Yani liderlerin kişilikleri birbirine uygun değil ama ben iki müzakereciye çok güveniyorum. Kıbrıs Rum tarafında Mavroyannis var, çok kararlı biri. Geçmişte Papadopulos’un yanındaydı, o dönemde çok iyi açıkladığı nedenlerden dolayı Annan Planı’na “hayır” demişti ama kendisi bu dönemde bana daha olgun, daha kararlı görünüyor. AB insanları değiştirir, o ülkeler ve insanlar birliğine girince değişik düşünmeye başlamak durumundasınız. Mavroyannis’in şimdi yeni biri olduğuna inanıyorum. Diğer tarafta Sayın Özersay var, çok zorlu bir müzakereci ancak inanıyorum ki kendisi tam bir Kıbrıslı, Kıbrıs’ı yeniden birleşmiş görmek istiyor.
“Doğalgaz yeni bir katalizör”
Soru: Doğalgaz ve belki Türkiye’den gelecek suyun görüşmelerin başlamasında ne kadar rolü olduğunu düşünüyorsunuz?
Dionisou: Doğalgazın yeni bir katalizör olduğuna inanıyorum. 2004 yılında katalizör AB’ydi. Kıbrıslı Türkler AB’ye girmek istiyordu, onlar için AB onları demokrasiye götürecek gemiydi. Kıbrıslı Rumlar için ise AB güvenlikti, AB’ye girecek ve Türkiye açısından güvende olacaklardı. Kıbrıslı Rumlar şimdi AB’de, bu tecrübeyi yaşadılar. AB’de olmanın hem iyi hem de kötü tarafları var. Tutumunuzu, hatta yaşayış şeklinizi değiştirmeniz, daha fazla çalışmanız gerekiyor çünkü çok rekabetçi bir ortam var.
“Barışın Doğalgazı” – “Barış Suyu”...
Doğalgaza tekrar dönersek, doğalgaz yeni bir katalizör ve bölge için çok önemli. Eğer beraber olursak, bu konuda beraber çalışırsak çok şey kazanabiliriz. Davutoğlu, “Türkiye komşularıyla sorunu olmayan tek ülke” demişti. Ben bunu şöyle söylüyorum, “Kıbrıs sorununu çözersek, Kıbrıs, bölgede, komşularıyla sorunu olmayan tek ülke olacak”. Türkiye’den emin değilim ama Kıbrıs kesinlikle olacak. Mısır ile çok iyi ilişkiler, İsrail, Lübnan va hatta Suriye ile iyi ilişkiler... Tabi Türkiye ve Yunanistan ile iyi ilişkiler... Yani çok ilginç bir bölgenin ortasında olacağız ve AB üyesiyiz yani burada istikrar var. Bu doğalgazı satabiliriz, iç ihtiyaçlarımız için kullanabiliriz. Bu doğalgaz barışın doğalgazı olacak. Kıbrıs bölgedeki barış sürecinin köprüsü olacak. Bizim, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler olarak anlamamız gereken şey korkmamız gereken birşey olmadığı, paylaşmamız ve faydalanmamız gereken şeyler olduğu.
Türkiye’den gelecek olan suyu da iyi ve çok verimli buluyorum çünkü su kaynakları olmayan bir ülkeyiz. Sadece yağmur yağmasını bekliyoruz. Barajlar yapıyoruz ama eğer ihtiyacımız olduğunda bize su veren büyük bir barajımız olursa, onun da barış suyu olacağına inanıyorum.
“İki sahte devlet var”
Soru: Annan Planı dönemine kıyasla iki toplumun tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dionisou: 2004’da Kıbrıslı Rumlar “biz çok zenginiz, çok iyiyiz, AB’ye giriyoruz, buna ihityacımız yok” modundaydı. Ayrıca her zaman güvenlik konusu da vardı, “önce AB’ye girelim, bakarız” diyorlardı. Şimdi AB’deyiz ve bu konu artık yok, güvendeyiz. Yani şimdi kim neyi tartışacak? Bazıları ortak açıklamayı analiz edip, ters birşeyler bulmaya çalışıyor. Ama bunlar kelime oyunudur, öz ortadır.
Bana göre, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler anlamalıdır ki, gelecek bizi sahte devletlere inanmaktan vazgeçmeye çağırıyor. Burada iki sahte devlet var. Biz Kıbrıslı Rumlar, BM tarafından tanınan, AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti’nde yaşıyoruz. Ama bu Kıbrıs Cumhuriyeti’ne gerçekten inanmıyoruz. Aklımızda “bu, 1964’te Kıbrıslı Türklerin bıraktıkları devlettir” var, “1964’ün Yunan devleti” var. Bunun Kıbrıs’taki gerçekle hiçbir alakası yoktur, bu çılgınca birşey. Kıbrıs’tan bahsederken, Kıbrıslı Türkleri dışında tutuyoruz, tanınmaya ihtiyacımız olduğunda 1960 anlaşmalarına, Kıbrıslı Türklerle kurduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti’ne gidiyoruz. Bu kadar çılgınca davranmaktan vazgeçmeliyiz.
Aynı zamanda Kıbrıslı Türkler de 1983’deki sahte devletten vazgeçmelidir, onu kimse tanımıyor, dünyanın kalanı için bir realite değildir. İki toplumun beraber hareket etmesi gerektiğine inanıyorum. Birlikte karar vereceğimiz anayasa ile federasyonu kurmalıyız. Kelime oyununu bırakıp öze bakmalıyız ve öz “birlikte yaşamak istiyoruz”dur.
“Kıbrıslı Türkler iki bölgeliliği almalı, Türkiye’nin garantisi konusunda ısrar etmemeli”
Soru: Sizce toplumlar birlikte yaşamak istiyor mu? Annan Planı döneminde “hayır” diyenler bu dönemde çözüme daha mı yakın?
Dionisou: Çözüm için her zaman istek vardır ama hangi çözüm? 1980’lerin başında Denktaş da çözümden bahsediyordu, “iki devletli çözüm”... Bazı Kıbrıslı Rumlar için ise çözümün anlamı “sınırlarımız Girne’dedir”... Ama olgunlaşıyoruz. Belki olgunluğumuz bize bu dönemde “iki bölgeli, iki toplumlu federasyonu kabul ediyoruz, yerlerimizi koruyalım ve birlikte çalışmaya başlayalım” diyor. 10-20 sene içinde ne olacağını kim bilebilir? Belki karşırız, eğer istersek... Eğer birbirimize güvenirsek iki bölgeliliğe ihtiyaç kalmaz. Ama şimdi Kıbrıslı Türkler çok güvensiz hissediyorsa, güvende hissetmek için iki bölgeliliği almalıdırlar. Ama aynı zamanda, Kıbrıslı Türkler de Türkiye’nin garantisi konusunda ısrar etmemelidir, Kıbrıslı Rumlar’ın bundan korktuğunu anlamalıdırlar. Bunun anahtar unsur olduğuna inanıyorum. Kıbrıslı Türkler istedikleri güçlü iki bölgeliliği almalı ama garantiler konusunda da ısrarcı olmamalıdırlar. Gelin başka bir güvenlik şemsiyesi bulalım, bunun ne olabileceğini bilmiyorum ama herkesin güvende hissedebileceği bir güvenlik şemsiyesi bulunabilir. Garantör ülkeler ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum. Biz Yunanistan’ın Kıbrıs’ta asker bulundurmasından memnun değiliz, Türkiye’nin de... Kıbrıslı Türkler bunu Kıbrıslı Rumlar’a vermelidir. Biz Yunanistan’a bağımlı değiliz, Kıbrıs’ta Yunanistan’ı çok istersek çok, az istersek az olur. Sizin de bunu kazanmanız lazım. Anavatanlarımız olduklarını söylüyorlarsa, biz artık büyüdük, yetişkiniz, kendi hayatımızı yaşamalıyız.
Güven artırıcı önlemler...
Soru: Sizce ne gibi güven artırıcı önlemler alınmalı?
Dionisou: Güven artırıcı önlemler iki toplumun “evet” demesine yardım eder. Maraş’la ilgili bir açılım olduğunu görmek isteriz. Orada terkedilmiş bir şehir var. Kıbrıslı Rumlar Maraş’ı aldı diyelim, orada kim yaşayacak? Oranın yeniden yapılandırılması için belki de 5 seneden fazla zamana ihtiyacımız olacak. Ercan Havalimanı’nın uluslararası havalimanı olarak çalışmaya başlamasından kim fayda sağlayacak? Oteller, lokantalar, herkes yani ekonomi. Eğer Türkiye Ankara Protokolü’nü uygular ve Kıbrıs bandıralı gemilerin kendi limanlarına girmesine izin verirse, ekonomi fayda sağlayacak. Kıbrıs Havayolları Atina’ya Girit üzerinden gitmeyecek, direkt olarak gidebilecek. Eğer iyi niyet gösterirsek, herkes yarar sağlar. Bunlar çözüme hız kazandırır, yardımcı olur. Bu güven artırıcı önlemlerin en azından bazılarını uygulamayı düşünmeye başlamamız lazım. Bu insanlara birşeyler olduğu mesajını da verir.
Soru: Ortak açıklama sonrasında iki tarafın liderliklerinden gelen açıklamalar hakkında ne düşünüyorsunuz? Çözüm için gerçekten çalıştıklarına inanıyor musunuz?
Dionisou: Kesinlikle daha iyisini bekliyordum. İki taraftaki politikacıların açıklamalarıyla yıllardır bir yere varamadık. İki tarafta bu oyunu son 40 yıldır oynuyoruz ve bu verimli bir oyun değil. Eğer çözüme gerçekten inanıyorlarsa, açıklama yapmadan önce düşünmeleri gerektiğine inanıyorum.
“Tanrı başpiskoposu aydınlattı”
Soru: Başpiskoposun destek açıklaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Dionisou: Tanrının kendisini aydınlattığını... En azından burada ne olduğunu anladı...
Soru: Liderlerin toplumlarını çözüme motive etmek veya diğer tarafı affetmelerini sağlamak için ne yapmaları gerekiyor?
Dionisou: Belki de uzlaştırma komiteleri kurmaları gerekiyor. Medya önemli rol oynayabilir. Bu tür olaylar 2. Dünya Savaşı sonrasında Yunanistan’da, Almanya’da, Fransa’da da oldu. Birşeyleri yeniden keşfetmemize gerek yok. Burada çözüme inanan gruplara ihtiyacımız var ve bu grupların olduğuna inanıyorum. Her iki tarafta da idealist insanlar var. İki taraftan insanların bir araya gelip, acılarını dile getirdiğini, bunlarla yüzleştiklerini görünce bu ülkenin geleceğinin olduğunu görüyoruz. Eğitim de çok önemli. Sizin öğretmenleriniz bizimkilerden daha iyi çünkü eğitim sistemini, kitapları değiştirmeye çalıştıklarını, çabalarını gördüm. Bizim öğretmenlerimiz çok tutucu. Bazı şeyleri değiştirmeli ve yeni jenerasyonlara yatırım yapmaya başlamalıyız. Bunu yapmak için tamamen yeni bir barış müfredatı getirmeliyiz ki bu da kitapların, okulların arasından akmalı. Nefretin içinde 2-3 jenerasyon daha kaybedecek durumda değiliz.