Toplum en az siyasi partilere güveniyor!
Meclis'e ve Sendikalar'a da öyle...
Göç, Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi’nin (CMIRS) verileri bu yönde.
Meclis'i de kendi seçiyor ya, işin aslı, toplum galiba kendine güvenmiyor.
* * *
Ama düşünsenize Hükümet'e güven notu 5 üzerinden 2.44, sendikalara 2.55 !
Dip dibe bir güvensizlik.
İkisinin konumu çok farklı oysa...
* * *
Elbette sebebi anlaşılabiliyor.
Geçenlerde bir sendikamız seçim yaptı.
Listeler dolaştı (!) Kulisler dalaştı (!)
Başkan “dip”te kaldı!
Kendi “iktidarı”nı kuşandı herkes.
Giden gitti, kalan sağlar için alışılmış açıklama yapıldı: "Demokrasi kazandı"
* * *
Baktım isimlere...
15 seneden fazla koltuğunu koruyan var.
"Bu koltuklar size kalmaz" diye bağırdığı bakanlar defalarca gitmiş!
Dört defa Cumhurbaşkanı değişmiş!
Her partide üç, dört başkan eskitmiş!
Bir yirmi kez hükümet kurulmuş, bozulmuş.
Sendikacı yerinde kalmış.
Sözü pratiği tutmamış, yaşadığı hayat isyanını tekzip etmiş...
Yine yerinde! Yine mağdur! Yine öfkeli!
* * *
Peki bu "güvensizlik sorunu" için aynaya bakan var mı sizce?
İşin aslı, siyasi partiler çok daha fazla "hesaplaşıyor" kendi içinde...
Yenileniyorlar...
O neden hep “eski” üzerinden deşiliyorlar.
Peki ya diğer unsurlar?
Hele “sol kültür”e sarılanlar.
Yani hayatı değiştirecek olanlar...
Pek çoğunun lügatinde ayna yok...
Kolaycı bir ezber üzerinden, kendi fasit dairelerinde, kendilerini tekrarlıyorlar.
"Küçük dağları ben yarattım" havası!
Ne oluyor sonra?
Çocukların isyanıyla başlayan bir eylem mesai saatlerinin azaltılması üzerinden bir uzlaşı ile tamamlanabiliyor.
* * *
Kişisel menfaatlere hizmet eden yalancı ve talancı "iktidar"lar değil sadece...
“İktidar”ın sarsılmaz bir dişlisine dönüşen, toplumsal fayda üretmeyen, adil ve eşitlikçi gelir dağılımını umursar gibi görünen ama bencilliği büyüten, günlük pratiklerde çözümlerin değil krizlerin unsuru
olan kim varsa, nerede varsa, ne kadar varsa tümü çekilmeli kenara!