Diploma mesleği geçersizliği, bireylerin eğitim aldığı alanda değil de, bambaşka bir sektörde çalışması ya da hiç eğitim almadığı bir alanda meslek sahibi olmasıdır. Başka bir ifadeyle söyleyecek olursak; kılık değiştirmiş işsizlik demektir… Yani çalışan, ama toplam üretimde fark yaratmayan meslek sahibi bireylerin varlığını anlatan bir kavramdır.
Bu tanımın tam karşılığı olmasa da literatürdeki bir diğer adı da gizli işsizliktir. Gizli işsizlik denilen kavram, ekonomide çalışıyor algısı yaratmasına rağmen, herhangi bir üretim faaliyetinde bulunmayan bireylerin yarattığı durumu tanımlar. Gizli işsizlik halinde kişi bir meslekte çalışmakta, karşılığında ücret almaktadır. Ancak ülke ekonomisine üretim anlamında katkısının sıfıra yakın olması anlamını anlatmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde pek rastlanmaz ancak gelişmemiş ülkelerde bu kavrama sıklıkla rastlanır. Bunun iki temel nedeni var. Birincisi meslek alanlarının ve bu alanlarda çalışacak bireylerin sahip olması gereken yeterliliklerin tanımlanmamış olması, ikincisi de eğitim sisteminin nitelikli bir yönlendirme mekanizmasını içermemesidir. Tıpkı bizde olduğu gibi…
Örneğin geçtiğimiz haftanın en önemli gündemlerinden birisi olan kombay (biçerdöver) kullanan ve tamirini yapan işçilerin salgın günlerinde bile yurt dışından getirme zorunda kalmamız bu durumun en açık örneğidir. Sadece bu unsur bile eğitim sistemimizde ne denli önemli bir dönüşüm yapmamız gerektiğini gözler önüne sermektedir. Ulaşabildiğim kimi kaynaklara göre ülkemizde 284 adet kayıtlı kombay (biçerdöver), 850 bin dönüm tahıl ekim alanı var. O halde, Mesleki Teknik Öğretimde “Tarım Teknoloji Alanı” bölümlerini güçlendirmemiz ve artırmamız, bu alan ve bölümlerde de tarım araçları (kombay, traktör, vb) kullanımı, bakım ve onarımı derslerine yer vermemizi konusunu ciddi ciddi düşünmemiz gerekiyor… Belki de son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz traktör kazaları da eğitim eksikliğinden kaynaklanıyordur? Ne dersiniz!
Geçtiğimiz haftanın bir diğer önemli gündemi de salgınla mücadelede sona doğru gelindiği bu günlerde merkezi sınavların tarihlerinin belirlenmiş olmasıydı. Kolej Giriş Sınavı 20 Haziran 2020, Anadolu Lisesi ve Fen Lisesi Yerleştirme Sınavı 4 Temmuz 2020 ve TC Üniversiteli Giriş Sınavı YKS’nin de 27-28 Haziran 2020 tarihlerinde yapılacağı duyuruldu. Arkasından da ülkemiz üniversiteleri, önümüzdeki öğretim döneminde öğrenci kabul tarihlerini ve başvuru koşullarını tek tek açıklamaya başladılar… Elbette beklenen ve olması gereken buydu ve öyle de oldu…
Ne var ki artık değişmesi gereken bir şeyler var. Covid-19 bize, size, hepimize yeni şeyler öğretmiş olmalı… Şüphesiz tam bu noktada gençlere seslenme, onların kulaklarına fısıldamamız gereken bir şeyler var. “Artık puanınızın yettiği alanları ya da iyi para kazanacağınızı düşündüğünüz ya da anne-babanızın istediği değil, gerçekten severek, isteyerek, güçlü ve yaratıcı yanınızı yansıtan, insanlığa yararlı ürünler ve değerler çıkarabileceğinize inandığınız bölümleri tercih etmenizin çok önemli olduğu zamanlardayız. Unutmayın, gerçek başarı için bu bir ön koşul…”
Öte yandan yetişkin bireyler olarak biz anne-babaların da bilmesi gereken önemli bir şey var. Kendi çocuğumuz için istediklerimizi, başka çocuklar için istemiyor ya da isteyemiyorsak çağdaş, nitelikli bir birey ve ideal bir toplum olma yolunda atmamız gereken çok adım, almamız gereken çok yol var demektir.
Hiç kuşku yok ki, bunun için nitelikli bir eğitim sistemine de ihtiyacımız var. Eğitimde ciddi dönüşümlere, eğitimsel anlayışımızda önemli değişimlere ihtiyacımız var. Bu anlamda da öncelikle eğitimde bugünkünden çok daha nitelikli bir yönlendirme mekanizması kurmamıza ivedilikle ihtiyaç var.
İlkokul sonrasında 11 yaşındaki çocuklarımızın en iyi eğitim aldıklarını düşündüklerimizi kolejlere, 15 yaşındaki çocuklarımızın en iyi eğitim aldıklarını düşündüklerimizi fen ve Anadolu liselerine, 18 yaşındaki en iyi eğitim aldıklarını düşündüğümüz çocuklarımızı da tıp, hukuk, ekonomi, mühendislik, öğretmenlik vb. anlarına gönderiyoruz. Ne var ki tüm bunların sonucunda, ya diplomalı genç işsizler ordusunu büyütüyoruz ya da diploma mesleği geçersiz bireyler kazanıyoruz.
Peki, ne yapmalıyız?
Aslında yapılacak şey bilinmiyor değil. Mesele, bu bilinenleri yapabilme meselesidir. Burada da işin sırrı, bilinen ve ivedilikle ihtiyaç duyulan değişim ve dönüşümü hayata geçirecek iradeye sahip olmaktır. Yapılması gerekenleri birçok defa bu sayfada yazdık. Yine yazalım:
- Eğitimde okul öncesinden, yükseköğretime kadar ilgi, istek ve beceriye dayanan bir yönlendirme mekanizması kurmalıyız.
- Yeni dünyanın ihtiyaç duyduğu becerileri sistemimize dahil etmeliyiz.
- Çocuk ve gençleri yönlendiren bir eğitim lideri olarak öğretmenin sistemdeki rolünü yeniden tanımlamalıyız.
- Sıkı sıkıya bağlı olduğumuz eğitim-öğretim yaklaşım, model ve yöntemlerini terk ederek, yeni yeterlilikler ve eğitim-öğretim uygulamalarını hayata geçirmeliyiz.
- Öğrenciyi kağıt üzerindeki notuyla değerlendirmekten vaz geçmeli, yeni bir ölçme-değerlendirme yapısı kurmalıyız.
- Bugün çok ihtiyaç duyduğumuz kazanımlara bizi taşıyabilecek yeni ders, program ve disiplinleri eğitim sistemimize dahil etmeliyiz.
- Hiç yokmuş gibi davrandığımız ihmal edilemez sayıda öğrencimizi artık fark etmeli, eğitimde veriye dayalı eğitim politikalarını üretmeli ve hayata geçirmeliyiz. Eğitimde; veriyi bilgiye, bilgi davranışa, davranışını da üretime dönüştürebilecek yapısal bir yönetişim anlayışını etkin kılmalıyız…
Ya bütün bunları tek tek yapmayı başaracağız. Ya da diploma mesleği geçersizliğini içimize sindirip, hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam edeceğiz…