‘Gezi Parkı Eylemleri’ni İstanbul’da yaşadım…
Korktum hem de çok…
Ama gençleri gördük sonra gururlandım.
İşte bu dedim; karşılıksız, çıkarsız direniş.
Sadece çevrelerine, geleceklerine, inandıklarına sahip çıkmalarını gördüm.
Cuma günü ‘tarihi’ günde İstanbul sokaklarındaydım.
TOMA ile tanıştım, biber gazı hakkında bilgilendim.
Süt banyosu ile yıkandım, gazın etkisini aldım.
Gençlerin yardımları ile ayakta durdum.
Akşamüzeri başlayan koşuşturma gün ağarıncaya kadar devam ederken, bizzat olaylara tanıklık ettim.
Yer mi?
İlk önce Osmanbey’i yaşadım, ardından Harbiye’deki büyük direnişe sahne oldum.
Ardından Beşiktaş derken, kaç tane TOMA ile karşı karşıya geldim sayamadım.
Taksim’e ulaşmayı başardım, biraz ötemde patlayan biber gazı ile artık daha da bir yakınlık kurdum.
Gözlerimden akan yaşlar biraz gazın etkisinden daha fazla o gençlerin mücadelesini gördük sonra şapır şapır aktı.
Harabeydi sokaklar, kaldırım taşları sökülmüş, cam kırıkları, her yer limon, süt ve su şişeleri ile dolu.
Bir de gaza karşı korumasız olan maskelerle…
Karanlıktı, savaşı yaşamadım ama eminim savaştan farksızdı her yer…
Eyleme katılmak onlarla yürümek çok isterdim ama olmadı, annem vardı.
Ayaklarının ağrısını unutmuş olan annemi, o ‘savaş’ alanından çıkarmalıydım.
Annem “Ben savaşı yaşadım ama bu savaştan da beter” diye yorumlar yaptı gece boyu…
Haklıydı…
Daracık, inişli, çıkışlı ve bilmediğim ne kadar sokak varsa dolaştım…
Her köşede polisler, eylemciler…
Sonunda öylesine karanlık sokakların ardından Alman Hastanesi’ne ulaşmayı başardık.
Ancak ardı ardına patlayan biber gazlarından daha ileriye gidemedik.
Alman Hastanesi kapılarını eylemcilere açınca sığındık.
Tüm gece yaşananlara şahit olduk.
Ama o gençler yok mu o gençler, onlar ki deli yürekler, gece boyunca vazgeçmedi direnişten.
Biber gazı yediler, cop yediler, yaralandılar, yılmadılar.
Biraz su serptiler acılarını hafiflettiler, tekrardan sokağa direnişe gittiler…
Hastanenin her köşesi hınca hınç dolup dolup boşaldı.
Turistler, endişeli bakışlarla yaşananları izledi.
Hastane ekibi an durmadı, ağır yararlılar, yararlılar akın akın geldi, hemen tedavi edildi.
Oysa birçok otel ve işyeri ‘eylemcileri’ kapı dışarı ederken, Alman Hastanesi kapılarını sonuna kadar açmıştı.
Hastanenin içerisine kadar dolan biber gazı ile mahvolduk, nefessiz kaldık.
Geceden sabaha kadar bir an olsun direniş durmadı.
Tencere, tavalar ile sokaklara dökülen halk, gençlere destek verirken, gençler daha da yüreklendi.
Biz ise sadece kalben onlara yardım edebildik, direnişine destek olabildik.
Sabah ağarınca, otele ulaşabildik.
Her yer kırık, dökük, her yer barikatlarla çevrili…
Manzara karşısında dehşete düştük.
‘Gezi Parkı’ direnişi ile başlayan mücadele ‘onur’, ‘memleketine sahip çıkma’ direnişine döndü.
Günlerdir sokaklarda olan gençler biran olsun YILMADI…
Onlara tek diyebileceğim şey; Binlerce kez TEŞEKKÜRLER.
Çıkarsız MEMLEKETİNİZE, MÜCADELENİZE sahip çıktığınız için…
***
Sn. Küçük, TOMA’da ISRALI mısınız?
UBP Hükümeti ilklerin hükümeti…
İlklerini tekrar tekrar yazmaya gerek yok, defalarca yazdık.
Ama konu sıcak olunca dedik ki bu ilklerin hükümetine bir hatırlatma yapalım.
Hani o TOMA meselesi var ya…
İhaleye çıkılmıştı ‘1 adet’ TOMA alımı için.
27 Şubat 2013’te ihale kapatılmıştı.
İhale kime kaldı bilmiyorum ama Başbakan İrsen Küçük halen daha TOMA aracının alınmasında ısrarlı mı?
Türkiye’de halkın direnişine görmüştür ne TOMA’lar sokağa inmiştir de halkın direnişine karşı gelemedi.
O yüzden vazgeç bu sevdadan. Bu devletin parasına yazık.
Daha hayırlı bir iş için kullanılsın TOMA’ya gidecek para!
***
Süpürge değneği ile kovuldu
UBP’nin Güzelyurt Milletvekili aynı zamanda ilçe başkanı olan Ahmet Çaluda, vatandaşın öfkesi ile karşı karşıya kaldı.
Çaluda, bölgesinde yapılan ‘partizanlıklar’ ile adından sıkça sözettirdi bu dönemde… Yine bu dönemde her ne kadar kendisi yalanlasa da örgüt içerisinde partililerin üzerine yürüdüğü olaylar da yaşandı.
28 Temmuz’da yeniden halktan destek isteyecek olan Çaluda, hafta sonu kapı kapı dolaşarak destek istemiş.
Lefke yeni Karadağ Bölgesi’nde bir ‘teyze’nin kapısını çalan Çaluda, neye uğradığını şaşırmış. Kadının öfkesi o kadar büyükmüş ki eline aldığı süpürge değneği ile Çaluda’yı resmen kovalamış.
Çaluda dünden sonra artık ‘her kapıyı’ çalınmayacağını öğrendi umarız.
***
21 bin TL ödenmedi, elektrik kesildi
Girne’de aynı bina içerisinde yer alan, Sosyal Hizmetler, Sosyal Sigortalar, İhtiyat Sandığı, Çalışma ve Vergi Dairesi’nin elektriği 21 bin TL’lik borçtan dolayı kesildi.
Çalışanlar bir haftadır karanlıkta, iş yapamaz halde…
Binada bulunan jeneratör de çalışmıyor.
Çalışma Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nın kullanımında olan binanın elektrik faturasını ise ödememek için Bakanlıklar topu birbirine atıyor.
Olan çalışana, vatandaşa oluyor.