DİRENİŞ GÜNLERİ

Neşe Yaşın


İlhan Berk’in en sevdiğim dizelerindendir: “Ağaçlardan arkadaşlarım oldu”. İçimi ürpertir. Kalbimin en derinlerinde buluşur bu dize benimle… Hayatımın ağaçlarını, onlarla kurduğum bağları anımsarım. Ağaç, hep bıraktığın yerde bekler seni… Her mevsim yeni giysileri vardır. Hayatın akışını, onun büyüdüğünü hissedersin. İnsanlara benzemez ağaç… Oradadır hep. Kök salmıştır. Bir sahibi olsa bile herkese aittir sanki. Ağaçtır en nihayetinde… Tek ve hürdür.
Gezi Park’ındaki ağaçlar için ilk günkü eyleme gittiğimde yitirdiğim bütün ağaç arkadaşlarımı, dünyaya yapılan onca kötülüğü, elimizden alınan doğa parçalarını, para ve çıkar için insanlar gibi doğanın da katledilişini düşünüyordum…
Biriken kalabalığa, oradaki enerjiye inanamamıştım o gün… Ertesi sabah bilgisayarımı açtığımda ise yakılan çadırları gördüm ve basın toplantısı duyurusunu okudum. Kalbim yine oraya taşıdı beni… Sonrası biber gazı ve büyük direnişin başlangıcıydı…
Ben bu yazıyı yazarken 12. güne giriliyor ve park alanında kurulan Ütopya hala sürüyor. Direniş dalga dalga yayılırken çıplak padişah hala rant düzenini koruma peşinde…
Böylesine tarihsel günlerde İstanbul’da olduğum için ne kadar mutlu olduğumu düşündüm az önce. Direniş alanına girdiğinde yalnızlık duygusu hafifliyor insanın.
Geçen akşam mahşeri kalabalık arasında zorlukla dolaşırken oğlumun arkadaşlarından birisi : “Siz bilirsiniz; Bu ortam 80 öncesine mi benziyor? “ diye sordu. “Hem benziyor hem de hiç benzemiyor” dedim. “Burada farklı renklerin sevinçli bir buluşması, zekâ ve espri yarışı, hayatın her alanına sirayet etmiş bir özgürlük tutkusu var. Anneler oğullarıyla direnişte benim gibi… Hatta büyükanneler, büyükbabalar bile burada… Bütün bunların ardında ise çok güçlü ve radikal politik talepler söz konusu…”
Günümüzün en çarpıcı gelişmesi, dünyanın herhangi bir yerinde yaşananın anında her yerin bilgisine getirilebilmesi… Saklanmak istenen bilgilerin bir biçimde meydana çıkarılması ise bir başka güzellik… Dezenformasyon olduğu kadar bunu düzelten mekanizmalar da mevcut.
Bir yanda öndere tapan kitleler, bir yanda ise herkesin “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” var olabilme imkânı var. Gezi’de de herkes bu büyük ormanın ağaçlarını andırıyor bir anlamda.
Böylesine muhteşem bir buluşmayı anlatacak kelimeleri bulmakta zorlanıyorum. İzlerken ve düşünürken insanın yüzüne yerleşen, engel olamadığı bir gülümseyiş gibi bu…
Bunun karşısında ise iktidar sarhoşu olmuş, kalkınma rakamları ile ilgili, kendi ahlakçılığının inatçı tutuculuğu içinde bir adam var. Oyunu bozulduğu için rengi atmış durumda ama her şeye rağmen bozuntuya vermemeye çalışıyor.
Daha önce de yazmıştım. Dünyadaki kitlesel direnişlerle ilgili yeni bir tutumu var egemenlerin. Direniş sürerken geri çekiliyorlar. Direnişçilerin enerjilerini tüketip yıpranmasını, evlerine çekilmesini bekliyorlar.  Ardından olayın unutulmasını sağlayacak bir zaman aralığı bırakıyorlar ve sonra sinsice planlarını gerçekleştiriyorlar.
Bu kez bu taktik tutmayabilir diye bir umut var içimde…
Ortada epey kaotik bir yapı var ve kaos her türlü sürprizi içinde barındıran bir şey. Bir sürü farklı etken sayısız kombinasyonlar içinde birbiriyle etkileşime geçiyor. Bundan ne çıkacağı o kadar da kestirilemiyor dolayısıyla…
Direniş alanında dolaşırken hiç katılmadığın semboller ve sloganlar da görebiliyorsun ama hemen iki adım sonrasında bir başka sembol ve slogan birden kalbini yumuşatabiliyor. Olağanüstü bir deneyim bu…
Şiirlerle, yazılarla uğraşmayı umduğum sakin bir yaz hayal ederken hayatın böyle bir sürpriz getirmesi işin bir başka yanı…
Az önce uyandığım bu İstanbul sabahında direnişçiler çadırlarında geçirdikleri gecenin ardından park alanını temizleyip hep birlikte yeni bir güne hazırlanıyorlar şimdi… Hafta içi parka akan kalabalığı düşününce hafta sonunun nasıl geçeceğini tahayyül etmekte zorlanıyorum.
Yerde yatan bir ağaç gözlerimi yaşlarla doldurur her zaman. Bir arkadaşımı yitirmiş gibi olurum. Şehirlerin parayla değiştirilmiş korkunç hikâyeleri var günümüzde. Dünyadaki bu gidişe dur diyecek insanlar olduğunu bilmek ne güzel bir duygu… Onların arasında olabilmek ise en güzeli…