Siyaset tarihimizde böylesi hiç yaşanmadı.
Çok rezillikler gördük, geçirdik, okuduk, işittik.
“Bu kadarı olmaz” dedikçe oldu.
Demokrasimize, irademize, kendi geleceğimizi belirleme ve bizi yönetecek insanları seçme hakkımıza hunharca saldırıldı.
Darbe bu!
Despotik bir tavır ve müdahale!
***
Tüm bu yaşananları Ulusal Birlik Partisi’nin “parti içi” meselesi gibi görmek haksızlıktır.
UBP’nin “davetkâr” olması müdahaleyi haklı çıkarmıyor.
Talimatla yönetime sessiz kalmaları ve bu düzenden beslenmeleri Ankara’nın tavrını masumlaştırmıyor.
***
Türkiye, adada “garantörü” olduğu Anayasa’yı çiğnemekle kalmıyor, Kıbrıslı Türklerin kendi kaderini tayin iddiasını da yok ediyor.
***
Yaşadığımız siyasi kaos ve demokrasi utancında Cumhurbaşkanı Tatar, Ulusal Birlik Partili kimi vekiller ya da kimi kraldan çok kralcılar hatta körü körüne oy veren seçmenler bu sürecin “maşası” olabilir, ancak, asıl sorumlu Türkiye’dir.
O ‘Türkiye’ kimdir, hangisidir, AKP mi MHP mi Erdoğan mı Büyükelçi mi bilemem!
Yüzeyde yoksa derinde mi tahmin yürütemem.
Kimin rolünün daha çok kimin daha az olduğunu da Türkiye’nin içindeki demokrasi güçleri tartışsınlar.
Öyle görünüyor ki, pek umursayan da yok.
Fail, Türkiye’nin egemen Kıbrıs tavrıdır ve mağdur Kıbrıslı Türklerdir.
***
Direnmek, gerçeği haykırmakla başlar. Hep birlikte işaret etmezsek gerçek sorumluyu, yüksek sesle söylemez ve başkaldırmazsak, ne özgürlük gelecektir, ne de demokrasi!
Paspas edilen irade
“UBP Parti Meclisi, Genel Başkanı’na sahip çıkar; Sucuoğlu dışında kimse hükümeti kurma görevini alamaz gibi bir karar üretebilir.”
Bunu dün öğle saatlerinde görüştüğüm UBP’li bir vekil söyledi.
“İzin vermezler” dedim.
“Belli olmaz” dedi.
Haklı çıktım.
***
Bu konuşmamızdan birkaç saat sonra Cumhurbaşkanı telaşla görevi Ünal Üstel’e verdi.
Hem de “parti karar versin” demesine rağmen... Çünkü “parti” bir başka karar da verebilirdi.
Hatta iş “erken genel seçime” kadar uzanabilirdi. - ki öylesi bir durumda, müdahale dahi gelse, UBP’nin çoğunluk olma şansı kalmamıştı. -
***
Demokrasi, halk anlamındaki ‘demos’ ve muktedir anlamındaki ‘kratos’ sözcüklerinin birleşiminden oluşur.
Ünal Üstel, UBP Kurultayı’nda en az oy alan isimdir.
Bugün görev ondadır!
***
Muhaliflerin tümünü bir yana bırakalım, hepsi “UBP karşıtı” olsunlar (!)
Hatta “Türkiye... “
UBP Kurultayı’nda saatlerce o sandıkların başında bekleyen üyeler ne diyor peki?
Paspas oldu iradeleri!
***
Faiz beyin 2 bin 706 oy aldığı UBP Kurultayı’nın ilk turunda, Ünal Üstel’in oy sayısı 575’ti.
Taçoy’un 2 bin 102.
Kurultayda seçilmeyen, parti meclisinden onay almayan, yakın geçmişte imza attığı skandal nedeniyle bakanlık görevinden alınan bir isim, şimdi Başbakan olacak öyle mi?
Ne bekliyor?
Başbakan Faiz Sucuoğlu istifa etmek için daha ne kadar aşağılanmayı, itilmeyi, dışlanmayı, horlanmayı bekliyor?
Perdelemeye uğraşıyor halen müdahaleyi, ayak oyunlarını, çirkinlikleri...
Demokrasi zehirlenirken şeker atıyor üzerine...
Kurultay'dan el çektirildi.
Başbakan oldu, etkisiz bırakıldı.
Başbakan oldu, sözü geçmedi.
Siyasette hangi durumda "istifa" edilir, anlamıyorum gerçekten...
Haysiyet bu kadar mı önemsiz 'makam' karşısında...
İnsan canı pamuk ipliğinde
121 promil alkollüydü sürücü…
Sürüş ehliyeti yoktu!
Araç sigortası yoktu!
Araba izinsizdi!
Önce yol kenarında park halindeki bir araca çarptı, sonra yuvarlandı, alev aldı.
26 yaşında, Tafadzwa isimli biri, Lefkoşa’yı birbirine kattı!
O an önüne bir çocuk çıkabilirdi, bir genç, bir yaşlı…
İnsanlar ölebilirdi.
Masum, suçsuz, kusursuz insanlar…
Hapse atacak, yurt dışına göndereceksiniz böylelerini ve bir daha da almayacaksınız ülkeye…
Tamam, burası dünyanın arka bahçesi bir yer, uyduruk bir devlet, başıboş bir yönetim var da…
Yeter!