DİYALİZ ALARM VERİYOR

Son on yıldaki yüzde 150 artışla böbrek hastalığı konusunda Avrupa ikinciliğine yerleşen Kuzey Kıbrıs'ta yeterli hemodiyaliz merkezi ve yetişmiş uzman bulunmaması nedeniyle ülke genelinde hemodiyaliz çilesi yaşandığı belirtildi.

Son on yıldaki yüzde 150 artışla böbrek hastalığı konusunda Avrupa ikinciliğine yerleşen Kuzey Kıbrıs'ta  yeterli hemodiyaliz merkezi ve yetişmiş uzman bulunmaması nedeniyle ülke genelinde hemodiyaliz çilesi yaşandığı belirtildi.

Ülkede, bugün itibarıyla böbrek hastalarının yüzde 10’unu oluşturan 150 hemodiyaliz hastasına hizmet veren 1 nefrolog ve 2 hemodiyaliz merkezi var. Evde diyaliz yapan 30 böbrek hastasıyla böbrek nakli olmuş 80-100 hastaya hizmet veren diyaliz servislerinde acilen yetiştirilmiş diyaliz sertifikalı hekimlere ihtiyaç var. Lefkoşa diyaliz servisinin acilen büyütülmesi, eskiyen makinelerin yenilenmesi ve servisin tadilattan geçirilmesi gerekiyor.

Sağlık Bakanı Ahmet Gülle, ana merkez olarak Lefkoşa’da 25, Mağusa’da 7 diyaliz cihazı olduğunu belirterek, Girne’ye de bir merkez yapılması için çalışma başlattıklarını söyledi.

Diyaliz servisleriyle ilgili ilk hedefin Girne olduğunu kaydeden Gülle, bir miktar rahatlama sağladıktan sonra amaçlarının kadronun güçlendirilmesi olduğunu belirtti.

“25 HEMODİYALİZ MAKİNESİNDE YILDA ORTALAMA 15 BİN DİYALİZ SEANSI”

Böbrek hastalarına hizmet verebilecek tek nefroloji uzmanı olan Dr.Deren D. Oygar, 2004’te geldiği Kuzey Kıbrıs'taki diyaliz servislerinde yaşanan değişimleri anlattı.

Dr.Deren Oygar, nefroloji uzmanlarının kronik diyaliz hastaları haricinde, periton diyalizi, böbrek nakli, poliklinik, yatan hastalarla diğer servis hatta yoğun bakımlarda konsültasyonlarda bulunduğunu ifade ederek, “Bu anlamda, nefroloji uzmanları 365 gün 24 saat icapçılık ve acil hastaya müdahale gibi görevler yürütüyor” dedi.

Dr.Oygar, şu an Lefkoşa Diyaliz Servisi’nde 25 hemodiyaliz makinesi bulunduğunu, bu makinelerde yılda ortalama 15 bin diyaliz seansı tedavisi verildiğini söyledi. Serviste  9’u diyaliz eğitimli, 16 hemşire, 2 teknisyen, 2 sekreter ve 1 personelin çalıştığını kaydetti.

“DİYALİZ SEANSINI TAKİP EDEN DOKTOR YOK”

Deren Oygar, serviste sürekli diyaliz seanslarını takip eden doktor bulunmadığını kaydetti ve yıllardır var olan bu problemin bütün uyarılara karşın çözülmediğini söyledi.

Mağusa Hastanesi’ndeki diyaliz servisindeki durumun daha da vahim olduğunu belirten Oygar, “Orada 7 makine bulunuyor. Yılda 6 bin diyaliz seansı yapılıyor. Orada sürekli bir doktor yok. Nefroloji uzmanı olarak ben de sadece ayda bir defa vizite gidecek vakit bulabiliyorum” dedi.
Hasta sayısının tüm dünyada olduğu gibi KKTC’de de hızla arttığına işaret eden Oygar, “Örneğin 2004 yılına göre yüzde 150’lik bir artış olmuştur. Ancak tabii ki KKTC’de buna yönelik bir plan ve proje bulunmamaktadır. Planlamalar istatistiklere göre yapılmıyor” diye konuştu.

“AVRUPA’DA İKİNCİYİZ”

“KKTC’de son dönemde  böbrek yetmezliğinde  Avrupa’da 2’inci sıradadır” diyen Oygar, böbrek yetmezliği hastası oranının yüksek olmasının, diyabet hastalığının sıklığının yüksek olmasına, genetik böbrek hastalığının Kıbrıs’ta sık görülmesine; sıklıkla yanlış ve kontrolsüz ilaç kullanımına bağlı olduğunu vurguladı.

Oygar şunları ifade etti:
“Her şey bir kaos ortamı yaratılarak çözümsüz bırakılıyor ya da çözülmüş gibi yapılıyor. Ne yazık ki ülkemizde ne bilimin, ne de eğitimin önemi var. Bir türlü yapılamayan yasalar ve zamana uymayan, sistemin köhneliğinden değiştirilemeyen yasalar da sistemlerin oluşmasına yardımcı olmuyor”
Dr.Deren Oygar, dünyanın hemen hemen her yerinde diyaliz hastalarının devlet tarafından merkezlere taşınıyor olmasına rağmen KKTC’de bu talep karşısında yetkililerin duyarsız kaldığını, hatta ‘öyle şey olur mu’ diye tepki gösterdiğini söyledi.

Bunun da seans sonrası kendilerini kötü hisseden hastaları çok zor durumda bıraktığını belirten Oygar, “Bazı yaşlı ve sağlıksız hastalarımız o durumda trafiğe çıkmak zorunda kalmaktadır” dedi.

“ACİLEN YETİŞTİRİLMİŞ DİYALİZ SERTİFİKALI HEKİME İHTİYAÇ VAR”

Deren Oygar, Kuzey Kıbrıs'ta diyaliz servislerinde acilen yetiştirilmiş diyaliz sertifikalı hekime ihtiyaç olduğunu söyledi. Oygar, servisin ihtiyaçları artık karşılayamayacak durumda olduğunu yineleyerek, Lefkoşa diyaliz servisinin ivedilikle büyütülmesi, eskiyen makinelerin yenilenmesi ve servisin tadilattan geçirilmesinin şart olduğunu kaydetti.

Oygar, kısa süre öncesine kadar Lefkoşa diyaliz servisinde zorunlu görevini yapmakta olan birinin yetiştirildiğini ancak görevini tamamlamasının ardından önce evine yakın diye Yeşilyurt’a gönderilmek istendiğini, sonrasında ise onkolojiye gönderildiğini söyledi.

Girne’de açılması gündeme gelen diyaliz merkezi için de yetiştirilmek üzere birini gönderdiklerini kaydeden Oygar, “Hangi serviste kaç hasta, kaç hemşire, kaç doktor var bilinmesi lazım ama kimsenin bildiğini sanmıyorum” dedi.

Dünyanın her yerinde olduğu gibi Kuzey Kıbrıs'ta da her geçen gün diyaliz hastalarının arttığını, çünkü kronik bir hastalık olması nedeniyle tamamen tedavisinin mümkün olmadığını yineleyen Oygar, devletin oturup diyaliz hastalarına hep ben mi bakacağım sorusuna cevap bulması gerektiğinin vurguladı. Oygar, bazı ülkelerde hemodiyaliz hastalarını devletin özele kaydırdığına işaret etti.

GİRNE’DEKİ DURUM

Deren Oygar, Girne’de diyaliz servisi için bodrum katında bir oda hazırlandığını ancak oradan kimin sorumlu olduğunun bilinmediğini söyledi. Merkezin niye tamamlanmadığının da bilinmediğini kaydeden Oygar, şöyle devam etti:
“Buraya harcanan para, taşıma için araç almak, personel yetiştirmek için kullanılabilirdi. Sonuçta mesafe 20 dakika.  Kimse bir şey sorgulamıyor, bilene danışmıyor. Fikir almıyor... Mağusa iyi gitmiyor. Girne gidecek mi emin değilim. Aferin kurduk, olmuyor. Hiçbir şey denetlenmediği gibi burası da denetlenmeyecek”

Oygar, Lefkoşa’da 5 makine çoğaltılırsa haftanın 6 günü 3 vardiya çalışan servisin 3 gün 3. vardiyadan kurtulacağını; Girne’de servis açılırsa haftada 2’şer vardiyayla kurtarabileceklerini ancak onun da 1 yıl için rahatlama sağlayacağını belirtti.

Lefkoşa diyaliz servisinin genişletilmesi ve yenilenmesi gerektiğini ifade eden Oygar, Girne’deki merkezin parasının devletten değil toplanan bağışlardan karşılanacağını vurguladı.

“HEMŞİRELER DE EĞİTİLMELİ”

Deren Oygar, hemşirelerin de ayrı bir eğitim alması gerektiğini kaydederek, önceki yıllarda eğitime daha çok önem verildiğini söyledi. Oygar, bölgelere diyaliz servisi açılmasına taraftar olmadığını çünkü kontrolünü yapmanın zor olduğunu belirtti.

Oygar, personel yetersizliğiyle ilgili düşüncelerini şöyle aktardı:
“Denetim yok, eğitim yok, yasa yok, değerlendirme yok. Olmayan sistem içerisinde sürekli bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Sizin işi ne kadar bildiğinizi ve bu işi yapabildiğinizi denetleyen yok. Sistem sorun olan yeri yamalayıp günü kurtarmayı benimsemiş. Halk kişileri suçlamak istiyor ama suçlu kişiler değil en başta denetlemeyenler ve işi yapamayanı eleyemeyenler suçlu. Kadrolanırken en büyük kriter Tabipler Birliği’ne ne kadar zamandır üye olduğunuz. Bilgiyi ölçen yok. Hiçbir meslekte diploma sahibi olmak, işini iyi yapacağı anlamına gelmiyor. Gelişim için zorlayıcı sistem yok. Hizmet içi eğitim ve gelişme zorunluluğu yok. Yenilikleri takip eden yok kimsenin derdi değil, zaten zorunluluk olmaması da rehaveti getiriyor. Tamamen vicdana bırakılmış bir sistem var”

Her sektörde işlerin nasıl gittiğini görmek için istatistik gerektiğini söyleyen Oygar, “İstatistik olmadığı, denetlemenin olmadığı, hizmet içi eğitimin olmadığı için gelişimi zorlayacak bir şey olmadığı için zor durumdayız” dedi.

Oygar,  diyalize giren beşinci evre hastaların uzun bir yoldan geçip bu noktaya geldiğine işaret ederek,  önceden öğrenilirse, insanlar bilinçlenirse ve tedavi şekilleri anlatılırsa, bu sayının azalacağını belirtti.

“SERVİS EN SON 7 SENE ÖNCE ELDEN GEÇİRİLDİ”

Diyaliz servisinin en son 7 sene önce elden geçirildiğini kaydeden Oygar, “Çünkü her cihaz 7 metre karelik alana kurulmalı. Enfeksiyonlar yayılmasın diye biz zaten 4 metrekareye sıkıştırıldık. Simdi yeni makineler alınırsa, 1-2 yıl için üçüncü vardiyayı ortadan kaldırır ancak 2 sene sonra yine üçüncü vardiya zorunlu olur. O yüzden daha kapsamlı çözüm lazım” dedi.

“YASA DA YOK, YÖNETMELİK DE YOK”

Deren Oygar, her şeyden önce diyaliz hastalıklarına bir yönetmelik gerektiğini vurgulayarak, bu şekilde devletin de bazı konularda zorunluluğunun sağlanacağını söyledi. Oygar, şöyle devam etti:
“Başka ülkelerde yönerge diye bir şey var yasaya bir paragraf ekleyip sorunu çözebiliyorlar. Biz yasayı ya da tüzüğü toptan değişmeliyiz onu da zaten denetleyen yok. Yasaların da değişen şartlarla değiştirilebiliyor olması lazım. Yasada kullanılması zorunlu kılınan cihazlar bile 2 yılda gelişirken yasalarımız 30 senede değiştirilemiyor. Bizde yasa da, yönetmelik de yok. Diyaliz yasası yokken olmayan nakil yasası hazırlanıyor”
Nakil gerektiren hastaların Türkiye’ye yollandığına işaret eden Oygar, yasa hazırlanırsa sadece nakile uygun ama vericisi olmayan 10 hastanın azalacağını ifade etti.

“PLANLAMA ŞART”

Diyalizin nefroloji harici bir servis olarak düşünülüp planlanması gerektiğini vurgulayan Oygar, şöyle devam etti:
“Bunun anlatılabilmesi çok önemli. Ben sabah 8’den akşam 11’e kadar diyalizdeki hastaların yanında olamam. Hemşireler haricinde diyaliz şefleri olması lazım. Bunun için de nefrolog yoksa birilerini yetiştirmek lazım. Ben sadece dâhiliyede diyaliz hastası bakıyorum gibi bir algı var ama haftada bir gün benimle takılsalar gerçeği anlayacaklar. Diyaliz benim hastalarımın sadece yüzde 10’unu oluşturur. Bunun haricinde diyalize girmeyen de böbrek hastaları var. Çarşamba poliklinik günüdür ancak da orayla baş ediyorum diyalize çoğu zaman hiç gidemiyorum.  Hastaların reçetelerini de ben yazıyorum bunlar hep benim hastalarla ilgileneceğim zamanı çalan uğraşlar. Ömür boyu o ilacı kullanmak zorunda olan hastalara bile aylık reçete yazıyoruz. Hiç kimsenin bu kadar görevi tek başına yapamayacağını ne yazık ki kimse göremiyor”

AKALIN

Böbrek Hastaları ve Diyaliz Derneği Başkanı Dr.Zerin Akalın ise Derneğin 1990 yılında kurulduğunu ancak başkanının sağlık sorunları nedeniyle bir süre sonra pasifize olduğunu söyledi. Dr.Akalın, 2012’den beri özveriyle böbrek hastaların ihtiyacını karşılamaya çalıştıklarını belirtti.
Gelir elde etmek için konser ve yemek gibi sosyal aktiviteler düzenlediklerini ifade eden Akalın, kampanyayla seslerini duyurunca, çabaların arkasının geldiğini ve bu sayede geçmişte Lefkoşa’ya ve Mağusa’ya çeşitli aletler aldıklarını söyledi.

Dr.Akalın, Girne’ye diyaliz servisi açılmasını desteklediklerini kaydetti. Akalın, Girne’de diyalize girecek 30 kişinin Lefkoşa’da sadece haftada bir vardiya eksilteceğini ancak o insanların hayatının kolaylaşacağını belirtti.

Girne’deki diyaliz merkezi için bölgede yaşayan yabancıların para toplayarak, bağışladığını anımsatan Dr.Akalın, “İngilizler zaten parayı verdi. Devlet de yerini ayarladı. Ancak bu doktorsuz hemşiresiz yapılacak bir iş değil” dedi.

“DOKTOR-HEMŞİRE SORUNU ÇÖZÜLMELİ”

Mağusa’da 31 hasta 7 diyaliz cihazı olduğunu ancak düzenli çalışan doktor bulunmadığı için kimi hastanın tercih etmediğini kaydeden Akalın, nefrolog bulmanın çoğu ülkede zor olduğunu ancak dahiliye uzmanlarına 3 ay; pratisyen hekime 6 aylık kurslar düzenleyip, diyaliz merkezlerine yetkili olarak konulabileceğini belirtti.

Lefkoşa’da zorunlu görevini yaparken yetişen doktorun, bir başka bölüme verildiğini söyleyen Akalın, “Diyalizde her halükarda yetişmiş bir doktorun olması gerekir” dedi.

Zerrin Akalın, Mağusa’daki diyaliz merkezinde şu an zorunlu hizmetini yaparken hizmet veren doktorun görevini tamamladıktan sonra 3 ay kursa gönderilerek diyalizin başına getirilebileceğini kaydetti. Akalın, Lefkoşa’da ise şu an hizmet veren doktorun, Girne Diyaliz Merkezi’ne gideceğini hatırlatarak, Lefkoşa’ya en az iki eğitilmiş doktor gerektiğini vurguladı.

“İSTEDİKTEN SONRA TÜM SORUNLAR ÇÖZÜLÜR”

Akalın, Doktor Deren Oygar’ın tüm adanın polikliniğini yaptığını ve şuan takip edilen 400 civarında hasta olduğunu belirterek, istenirse tüm sorunların çözümlenebileceğini söyledi.

Bütün diyaliz servislerinin sıkıntısının doktor ve hemşire olduğuna işaret eden Akalın, hemşirelerin sağlıksız koşullarda uzun saatler çalışmak zorunda kaldığını ve ilgilenmek sorunda oldukları hasta sayısının fazla olduğunu belirtti. Zerrin Akalın, diyalize yeni başlayanlar için periton yönteminin daha sağlıklı olduğunu ancak bunu herkesin yapamayacağını kaydetti.

“3. VARDİYA TÜM MUHATTAPLARIN HAYATINI ZORLAŞTIRIR”

Diyaliz servisinde uygulanan 3’üncü vardiyanın hem hastanın, hem hemşirelerin, hem de hasta yakınlarının hayatını zorlaştıran bir şey olduğunu vurgulayan Akalın, “Yakını olmayıp, gece 11’de kendi arabasıyla gidenler başkalarının hayatını tehlikeye atıyor” dedi.

Akalın, hastaları taşıyacak bir servis konması için baskı yaptıklarını ancak henüz bir adım atılmadığını dile getirerek, “Taşıma şart. Bu 1 günlük iş değil. Herkesin yaşamını temelden etkileyecek bir şeydir. Çözüm bulunması lazım” dedi.

Hastaları geçmişte derneğin taşıdığı dönemler olduğunu da ifade eden Akalın, şuan derneğin imkânlarının buna müsait olmadığını söyledi. Akalın, geçmişte taşıma konusunu Bakanlığa da taşıdıklarını ancak sonuç alamadıklarını söyledi.

“LEFKOŞA’DAKİ SERVİS 2 DUVAR YIKILARAK GENİŞLETİLEBİLİR”

Lefkoşa’daki diyaliz servisinin genişletilmesi gerektiğini yıllardır söylediklerini belirten Akalın, sürekli uzun vadeli projeler üretildiğini ve bir süre sonra hayata geçirilmeden rafa kaldırıldığını söyledi.

Akalın, Lefkoşa’daki serviste taşınabilecek envanteri kaldırıp, 2 duvarı da yıkarak 7 makine eklenebileceğini ve böylelikle de 3. vardiyanın ortadan kaldırılabileceğini belirtti.

“BÖBREK NAKLİ HAYATA GEÇİRİLMELİ”

Akalın, kısa vadeli bulunacak hiçbir çözümün sorunu çözemeyeceğini belirterek, insanları diyalize yollayarak sorunların çözülemeyeceğini, nakil yasasının bir an önce geçirilip, böbrek naklini hayata geçirmek gerektiğini söyledi.

“Her şeyi hazır olan 4 yıldır üzerinde çalışılan AB danışmanlarıyla hazırlanmış bir yasa var bu bize organ naklinin yolunu açacak” diyen Akalın, şu an biraz eğitimle karaciğer ve böbrek naklini yapabilecek doktorlar olduğunu belirtti.

Karaciğer naklinin çok rahat yapılabileceğini, kalp naklinin biraz daha zaman isteyebileceğini söyleyen Akalın, “25 yoğun bakım yatağımız var. Bu senede 25 beyin ölümü demek. Her hastadan 2 böbrek, karaciğer, pankreas, göz, akciğer olmak üzere 7 organ alınabilir. Bu da 50 hastaya böbrek demek. Bu da diyaliz hastalarının 5 yıl içinde tedavi edileceği anlamına geliyor” dedi.

Yasanın hazır olduğunu, tüzüğün de belli bir yere kadar tamamlanmış olduğunu belirten Akalın, destekleyecek yasaların çıkarılmasında da sorun olmadığını, istenilmesi halinde sorunun çözülebileceğini kaydetti.

Çıkarılacak yasanın organ beklerken ölen insanları da kurtaracağına dikkati çeken Akalın, yasanın, hayatını kaybeden insanların organlarının boşa gitmesine engel olacağını ve canlı nakil yapılabilmesinin yolunun açılacağını belirtti.

Akalın, nakilleri yapabilecek doktorları kursa göndermeyi teklif ettiklerini, hatta bunun için Türkiye ile temasa geçtiğini ve doktorları yetiştirmeye hazır oldukları cevabı aldığını anlattı.

“ORGAN MAFYASI YARATILABİLİR”

Zerrin Akalın, organ naklinin özelde de yapılmaya çalışıldığını ancak bunun organ mafyasını yaratacağını kaydetti.

Akalın, yasayı 2007 yılında Türkiye’den gelen bir profesörle birlikte çalışmaya başladıklarını söyledi. Akalın, yasa tasarısının 2010-2013 arasında Bakanlıkta kaldığını ve  2013’de yeniden Meclis’e döndüğünü kaydetti. Akalın, “Bu yasa çok detaylı güzel çalışılmış bir yasadır. Hala varsa bir eksiklik uygulamaya başlayınca düzenlenir” dedi.

İstatistik biriminin de oluşturulması gerektiğini kaydeden Akalın, şu an kabaca tahminle planlama yaptıklarını söyledi. Akalın, organ nakli olması gereken hastaların akrabalarının da potansiyel hasta olduğuna işaret etti.

BAKAN AHMET GÜLLE

Sağlık Bakanı Ahmet Gülle ise böbrek ve diyaliz hastalarının bütün ülkelerde önemli bir hasta grubunu oluşturduğunu belirterek, bu tür kronik hasta gruplarının belli, sürekli bir politikayla ele alınması gereken bir konu olduğunu söyledi.

Kronik böbrek hastalarının tedavileri düzenlenirken, bir kısmının da sürekli diyaliz hizmeti aldığını dile getire Gülle, bölgelere göre dağılımı da göz önünde bulundurarak 3 bölgede bu hizmetlerin verilmesini planladıklarını belirtti.

Şu anda ana merkez olarak Lefkoşa’da 26, Mağusa’da da 7 diyaliz cihazı olduğunu belirten Gülle, hastaların giderek arttığını da dikkate alarak Girne’ye de bir merkez yapılması için başlatılan çalışmaların devam ettiğini söyledi.

Girne’de çalışacak doktorun şu an Lefkoşa hastanesinde eğitildiğine de işaret eden Gülle, bu servislerin nasıl organize edileceğini Deren Oygar’la görüştüklerini ve onun altında birimler oluşturmayı planladıklarını belirtti.

Diyaliz servisleriyle ilgili ilk hedefin Girne olduğunu, bir miktar rahatlama sağladıktan sonra ise amaçlarının kadronun güçlendirilmesi olduğunu anlatan Gülle, uzun vadede de nasıl bir sistem yaratılacağıyla ilgili görüşmelerin devam ettiğini;  hastanenin bütününe yönelik yeni bir planlama düşündüklerini belirtti.

DİĞER ÇALIŞMALAR

Sağlık Bakanı Gülle, “Onkoloji hastanenin dışına çıkacak. Kardiyoloji için de benzer bir proje hazırlıyoruz. Böylece hastane içini rahatlatmayı umuyoruz” diyerek, Diyaliz Servisi’nin eğitimini ve sistemini Deren Oygar ile birlikte karar verip uygulamaya koyacaklarını söyledi.

Farklı servislerde yaşanan sıkıntılardan haberdar olduklarını bu nedenle de yeni bir yapılanmaya gidileceğini ifade eden Gülle,“Maalesef kurultay istihdamları nedeniyle yapılması gerekenler yapılmadı. 1 yıl sağlıkla ilgili hiçbir iş ve planlama yapılamadı” diye konuştu.

Geçmişte Kadın doğum servisinin hemşire olmadığı için açılamadığını, adli tıp uzmanı alınamadığını ve buna benzer eksikliklerin giderilmediğini belirten Gülle, sağlık ve eğitimin öncelikli konular olduğunu her yıl ihtiyacın belirlenerek giderilmesi gerektiğini vurguladı.

SERVİS ORGANİZE EDEBİLMEK İÇİN ÇALIŞIYORUZ

Hastaların diyaliz merkezlerine taşınması konusunun düşündüklerini; organize etmeye çalıştıklarını dile getiren Gülle, servis konusunun belediyelerle işbirliği içerisinde veya başka formülle çözülebilecek bir konu olduğunu söyledi.

Diyaliz hastalarının geniş alana yayılan bir hasta grubu olduğunu belirten Gülle, “Diyaliz merkezleri için Deren hanımının önerilerini yerine getireceğiz” dedi.


(T.A.K.- Haber: Arzu KÖPRÜLÜ)

Röportaj Haberleri