Diyelim ki "tam bağımsız" bir ülke istiyoruz!..
Hem 'ekonomik' hem de 'askeri' tüm anlaşmaları iptal etmeye hazır mıyız?
Mesela 'elde avuçta' ne varsa sadece onu paylaşmaya razı mıyız samimiyetle?
Daha az 'para' girecek cebimize aybaşı ve 'hiç sorun değil' diyoruz, öyle mi?
Hiç inandırıcı gelmiyor bana...
Sanki 'nasılsa olmayacağını' bilerek, istiyoruz öylece...
***
Diyelim ki 'adil paylaşım' istiyoruz!..
Ne anlıyoruz ki paylaşmaktan!..
Gördüğüm şu ki, "benim payıma dokunma" diyor geneli...
"Benimkine dokunma ancak diğerlerine de ver.."
Bu mu 'paylaşmak...'
Yoksa ne varsa 'ortada', bölüşebilmek adaletle!
***
Diyelim ki karşıyız, emeğin sömürülmesine!..
"Kaçak işçiliğe" öfkeliyiz!..
İçten miyiz?
Mesela elde ettiğimiz her gelir 'kayıtlı' mı acaba?
Kimi kandıracağız göz göre göre!..
Bir yığın insanın 'kayıt dışı' ek iş yaptığı, ikinci hatta üçüncü işlere dair 'gelir'in gizlendiği bir düzende ne kadar samimiyiz ki!..
En son kim isyan etti 'eve gelen temizlikçi kadının' sigortasız olduğuna...
***
Diyelim ki 'barış' istiyoruz...
Hiç sızladı mı vicdanımız, onca Kıbrıslı Rum'um malını alırken, satarken, kullanırken, 'rant'a çevirirken...
Ne kadar 'yüzleşebildik' ki bu adanın hakikatiyle...
***
Diyelim ki 'partizanlığa' karşıyız ve siyasi yakınlıkla elde edilen 'ayrıcalığa...'
Biz mi karşıyız, bu 'toplum' mu yani?
Öyle de, kim var ki 'ayrıcalık' istemeyen; her fırsatta ve ihtiyaçta bir 'tanıdığı' arayan koymayan?
Her hükümet döneminde en büyük krizler 'müdürlük' paylaşımları, 'istihdam' koşullarında olmadı mı?
Bu 'düzen' değişmiyorsa kırk senedir, siyasiler mi sadece sorumlu yoksa 'sırasını' bekleyen on binler mi...
***
Diyelim ki...
Evet evet, diyelim ki!..
Çünkü 'diyoruz' sadece...