“Doğadaki türleri korumak için önce varlıklarından haberdar olmalıyız”

Hasan Bağlar yıllardır doğa fotoğrafları çekiyor. Bu topraklarda varlığından dahi haberdar olmadığımız canlıların güzelliklerini büyük özveriler sonucunda bizimle paylaşıyor.

“Doğadaki türleri korumak istiyorsak önce varlıklarından haberdar olmalıyız. Bölgelerini, türlerini, varlıklarını, dağılımlarını, hangi bölgelerde olduklarını bilmeliyiz. Türlerin devamını ancak bu şekilde sağlayabilirsiniz.”

 

“Her zaman doğayı, kuşları, yaban ortamda yetişen bitkileri, kelebekleri renk ve biçim olarak kusursuz hatta mucizevi bulmuşumdur. Onlara yaklaştıkça, fotoğraflarını çektikçe bu düşüncem daha da arttı.”

 

“Doğada her kelebek, her kuş türü özeldir. Ben istediğim türü fotoğraflamak için türlerine göre tercih ettikleri bitkileri, o bitkilerin doğada yoğun olduğu yerleri öğrendim. Böylece onlara nasıl ulaşabileceğimi anladım.”

 

“2000’den 2015 yılına kadar ben zaten kuzeydeki kelebek popülasyonuna ilişkin bir arşiv toplamıştım. Böylece ortaya iyi bir kaynak çıkardım. Şimdi ikinci baskı için çalışıyorum arada geçen zamanda kuzeyde olmadığını düşündüğümüz iki türe daha rastladık.”

 

“Sadece çok önemli, değerli olduğuna inandığım yarışmalara katılıyorum. Buralarda başarı kazanmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum. Şunu da söylemek isterim ki ben yarışmalar için fotoğraf çekmiyorum, ama çektiğim fotoğrafın değer görmesi elbette beni de mutlu ediyor.”


Simge Çerkezoğlu

Hasan Bağlar yıllardır doğa fotoğrafları çekiyor. Bu topraklarda varlığından dahi haberdar olmadığımız canlıların güzelliklerini büyük özveriler sonucunda bizimle paylaşıyor. Doğanın bu kadar tarumar edildiği bir dönemde, dünya fotoğrafçılık günü etkinlikleri çerçevesinde, bu kez bir doğa fotoğrafçısı anlatıyor. Doğa fotoğrafı çekmesinin en önemli nedenini insanları bilinçlendirmek olarak özetlerken, onun fotoğraflarına bakmak doğanın mucizesinin idrakini kolaylaştırıyor.

 

Uzun zamandır fotoğrafçılıkla uğraşan Hasan Bağlar, fotoğraf çekmeye nasıl başladığını, kendini nasıl geliştirdiğini, bugün çektiği benzersiz kareleri nasıl yakaladığını anlatıyor.  

“Uzun yıllar, yirmi yıla yakın süre futbol oynadım. Yıllarca Akıncılar’da, daha sonra Göçmenköy ve Cihangir’de futbol oynadım, daha sonra da tamamen futbolu bıraktım. Yoğun, disiplinli çalışma sürecinin ardından hayatımda bir boşluğa düştüm. Futbola ayırdığım bu zamanlarımı böylece değerlendirmeye karar verdim, fotoğraf çekmeye başladım. 2009 yılında kendime ilk profesyonel fotoğraf makinemi aldım. İlk başta yürüyüşlere çıkıyor, doğada ilginç gördüğüm detayları resmediyordum. Her zaman doğayı, kuşları, yaban ortamda yetişen bitkileri, kelebekleri renk ve biçim olarak kusursuz hatta mucizevi bulmuşumdur. Onlara yaklaştıkça, fotoğraflarını çektikçe bu düşüncem daha da arttı. Tabii bu fotoğrafları tam olarak nasıl çekmek gerektiğini bilmiyordum ama öğrenmek için çaba göstermeye başladım. Bir süre istediğim gibi fotoğraf çekemedim. Teorik bilgimi internetten, fotoğrafçı arkadaşlarımın yardımı ile öğrenmeye başladım. Işığı, makinemi tanıdıkça kendimi geliştirdim. Yıllarca bunun üzerine çalıştım, kısa zamanda olabilecek bir şey değildi. Zaman içinde farkındalıklarım da arttı. Doğaya, bitkilere, hayvanlara daha dikkatli bakmaya başladım. Bunun sonucunda da bu günlere geldim.”

“Yıllar içinde… öğrendim”

Özellikle doğadaki hayvanları fotoğraflamak tüm bilgilere sahip olsanız dahi çok fazla sabır, emek isteyen bir süreç diye düşünüyorum. Yıllardır büyük sabırla kuşları, kelebekleri, böcekleri çeken fotoğrafçı işin sırrını açıklıyor.

“Çok doğru söylüyorsunuz doğa fotoğrafçılığı çok sabır isteyen, çok zor bir kategoridir. Bazen kuşu, kelebeği bulursunuz ama çok ters bir açıda olur. Bazen fotoğraf için tüm unsurlar uygun olur ama bu kez ne kuş, ne de kelebek bulamazsınız. Her çekimde iyi karelere ulaşamazsınız. Ben yıllar içerisinde kuşların, kelebeklerin türlerini, türlerine göre değişkenlik gösteren davranışlarını öğrenmeye başladım. Ona göre çekimlerimi yapmaya çalıştım. Doğada her kelebek, her kuş türü özeldir. Ben istediğim türü fotoğraflamak için türlerine göre tercih ettikleri bitkileri, o bitkilerin doğada yoğun olduğu yerleri öğrendim. Böylece onlara nasıl ulaşabileceğimi anladım. Bunun yanında çok hareketli olmadıkları zamanları araştırdım. O zaman aralıklarını değerlendirdim. Örneğin göç zamanları ilkbahar, sonbahar ayları kuşların geçişlerinin sık olduğu dönemlerdir. Göç yorgunu oldukları için de nispeten daha hareketsizdirler. Bu dönemlerde dalda duran kuşlara rastlamak çok mümkündür. Çok popüler olan fotoğraflarım mantisler, peygamber develerini de işte bu şekilde davranışlarını keşfederek fotoğraflamayı başardım. Çektikçe türleri tanıdım. Kendim için bu süreci kolaylaştırdım.”

“Kuzey Kıbrıs’ın Kelebekleri kitabının ikinci baskısı için çalışıyorum”

Kelebeklere de özel bir ilgi duyan Hasan Bağlar, 2015 yılında yayınladığı Kuzey Kıbrıs’ın Kelebekleri kitabının ikinci baskısı için çalışmalarını sürdürüyor. Fotoğraf ve bilgileriyle büyük bir emeğin ürünü olan bu kitaptan bana göre herkesin edinmesi gerekiyor.             

“Kelebekler benim özel ilgi alanım. Kıbrıs’ta, farklı ülkelerde, özellikle de Türkiye’de kelebek gözlemi yapıyorum. Kelebekleri fotoğraflamaya karar verdiğim zaman önce Kıbrıs’ta hangi tür kelebekler olduğunu araştırmaya başladım. Bu konuda büyük bir kaynak eksikliğimiz olduğunu fark ettim. Türkçe hiçbir kaynağımız yoktu. Sadece Christodoulos Makris’in Butterflies of Cyprus isimli kitabına ulaştım. Oradan araştırma yapmaya başladım. Sadece Kıbrıs’ın kuzeyindeki türlere özgü Türkçe ve İngilizce dilinde bir kitap hazırlamaya karar verdim. İki bölge arasında güneydeki Trodos dağlarının etkisiyle farklılıklar bulunduğunu gözlemledim. Toplamda adadaki kelebek türü sayısı elli üç olmakla birlikte, tüm adalar zaten kelebek popülasyonu açısından pek de zengin bölgeler değildir. Türkiye ise bu bakımdan Avrupa’nın en zengin ülkesidir. Dört yüzü aşkın kelebek türüne ev sahipliği yapmaktadır. Tabii zaman içinde tüm dünyada doğanın tahrip edilmesi, küresel ısınma ile birlikte türlerin yok edilmesine sebep oluyoruz. Bu durum aslında tüm canlılar için geçerli, kelebek bu döngünün sadece bir halkası. 2000’den 2015 yılına kadar ben zaten kuzeydeki kelebek popülasyonuna ilişkin bir arşiv toplamıştım. Böylece ortaya iyi bir kaynak çıkardım. Şimdi ikinci baskı için çalışıyorum arada geçen zamanda kuzeyde olmadığını düşündüğümüz iki türe daha rastladık. Bunları da kayıt altına almak istiyorum. Aslında bu şekilde kaynaklar bizim için çok önemli. Doğadaki türleri korumak istiyorsak önce varlıklarından haberdar olmalıyız. Bölgelerini, türlerini, varlıklarını, dağılımlarını, hangi bölgelerde olduklarını bilmeliyiz. Türlerin devamını ancak bu şekilde sağlayabilirsiniz. Ben hayvanları resmederek farkındalık yaratmaya çalışıyorum. Devletin de doğadaki canlı popülasyonun korunması için ciddi tedbirler alması gerekiyor.”

Diyafram Fotoğraf Sanatı Derneği

Adanın doğasına kattığı bilgi birikimi yanında Diyafram Fotoğraf Sanatı Derneği’ni de kuran Bağlar, dernek hakkında da bilgi verdi.  

“2013 yılında Diyafram Fotoğraf Sanatı Derneği’ni, fotoğrafçı arkadaşlarımla kurdum. Kıbrıs’taki doğaya, kültüre, fotoğrafçılığa katkıda bulunmaya çalıştım. Farklı yayınlarla bu alanda ses getirmeye çalıştık. Beş sayılık bir Diyafram dergisi yayınladık. Diğer derneklerden farklı bakış açılarımız var. Bireysel üretimlerden çok her zaman kolektif olarak neler yapabileceğimiz üzerinde çalışmaktayız. Bu yönde de devam ediyoruz.”

“Ben yarışmalar için fotoğraf çekmiyorum”

Bu yıl Avrupa’nın en önemli doğa fotoğrafçılığı yarışması Glanzlichter’de on sekiz bin fotoğraf arasında birincilik kazanan, bunun yanında Uluslararası Kıbrıs Dijital Fotoğraf Yarışması, doğa kategorisinde de birincilik ödülü Hasan Bağlar’ın oldu.

“2019 benim için çok güzel bir yıl oldu, pek çok ödül aldım. Paylaştıklarım da oldu, paylaşmadıklarım da. Yarışmalara katılmak artık çok ticari bir boyuta yöneldi. Özellikle FIAP, Uluslararası Fotoğrafçılık Federasyonu’nun düzenlediği yarışmalara fotoğrafçılar daha çok unvan almak için katılıyor. Sergilemeler, ödüller alıyor, unvan kazanıyor. Fotoğrafçılıkta yükseliyor ancak her yarışmaya katılmak için 25, 30 Euro gibi bir ücret ödenmesi de gerekiyor. Sonuçta yarışmalara katılan, ödül alanlar iyi fotoğrafçı, almayanlar da kötü fotoğrafçı diyemeyiz. İlk başta ben de bu yarışmalara katılıyordum. Fotoğrafçılıkta EFİAP unvanına kadar da geldim. Ancak son yıllarda çok da fazla yarışmalara katılmıyorum. Sadece çok önemli, değerli olduğuna inandığım yarışmalara katılıyorum. Buralarda başarı kazanmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum. Şunu da söylemek isterim ki ben yarışmalar için fotoğraf çekmiyorum, ama çektiğim fotoğrafın değer görmesi elbette beni de mutlu ediyor. Törenlere katılmak, oralarda dünyadan fotoğrafçılarla tanışmak, ödül almak elbette paha biçilemez deneyimler oluyor.” 

Dergiler Haberleri