Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Kemal Dürüst spor yazarları ile birlikte bulunduğu hemen hemen her ortamda, “Spor yazarlarının kendisinin doğal danışmanları olduğunu ve onların fikirlerinden yararlandığını” ifade eder.
Sayın Dürüst bu ifadesini ilk kez, yeni bakan olduğu zaman Biyer Restorant’ta spor yazarları ile buluştuğu yemekte dile getirmişti.
Kemal Dürüst’ün o günlerdeki yumuşak üslubu dikkatimi çekmişti.
Bu yumuşak üslup, zamanın Spor Dairesi Müdürü sevgili Metin Özerem’in sert üslubu nedeni ile zaman zaman yazılarıma “İki farklı üslup” diye konu bile olmuştu.
O zaman Sayın Dürüst’ün yumuşak üslubu ve yapıcı düşüncelerinden etkilendiğimi itiraf etmeliyim.
Ancak artık üslup ve ifade edilen düşüncelerin yanında bir de icraatlar var.
Toplantıya katılamadım, ama gerek medyadan, gerekse spor yazarı arkadaşlarımdan edindiğim bilgiye göre Sayın Kemal Dürüst’ün, “Spor Yazarları benim doğal danışmanlarımdır” açıklaması spor yazarları ile geçtiğimiz hafta yaptığı yemekli toplantıda da devam etmiş.
Tabii bunlar spor yazarlarının ruhunu okşayan güzel sözler.
Ancak spor yazarlarının ne kadar danışman kabul edildikleri, düşüncelerinin ne kadar dikkate alındığını ile ilgili olduğu da bir gerçek.
Maalesef spordaki icraatlara baktığımızda ‘Doğal danışmanlık’ bir yana, spor yazarlarının düşüncelerinin tam tersi politikalar izlendiğini görürüz.
Örnek mi vereyim?
MESELA ‘SPOR ŞURALARI’:
Ne dedi spor yazarları…
Yasa gereği Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Spor Dairesi tarafından gerçekleştirilmekte olan Spor Şuralarının tavsiye nitelikli kararları hayata geçirilmelidir.
Ne yaptı Sayın Dürüst…
Spor yazarları ile akademisyenler ve kendi dallarında uzmanların yer aldığı komitelerin günlerce çalışmasından sonra oluşturulan tavsiye kararlarını tozlu raflara kaldırdı.
“Kararlar tavsiye niteliklidir. Bağlayıcı değildir” diyerek bir tek kararı dahi dikkate almadı.
Raflarda tozlanmaya bıraktı.
Bir diğer örnek…
MİLLİ OLİMPİYAT KOMİTESİ SORUNU:
Ne dedi spor yazarları…
“Ülkede Uluslar arası Olimpiyat Komitesi’ne uygun, tek bir Olimpiyat Komitesi olmalıdır.
Ne yaptı Sayın Dürüst…
Mecliste oybirliği ile kurulmuş ve kabul edilmiş olan Milli Olimpiyat Komitesi yerine, geçirdiği değişiklik yasası ile başkanlığını kişiye özel hale getirdiği Milli Olimpiyat Komitesi’ni spor federasyonlarına empoze etti.
İşte bir başka örnek…
BEŞPARMAK HENTBOL TAKIMI:
Ne diyor spor yazarları…
Dokuz oyuncusu yabancı olan, sahaya çıkan ilk 7 oyuncusu yabancılardan oluşan Beşparmak hentbol takımının Türkiye Liginde oynamasını finanse etmek yanlıştır.
Bu katkı kendi ülkemin sporcularına yapılmalıdır.
Ne yaptı Sayın Dürüst…
Beşparmak Hentbol Takımını desteklemeye devam edeceklerini ve katkılarının süreceğini açıkladı.
Şimdi bir danışman olarak sormak istiyorum.
Spor yazarları doğal danışmanlarınız mı?
Yoksa, yapılanlar doğal icraatlarınız mı?
Emre’nin hayalleri…
K. Kaymaklı teknik direktörü Mehmet Bolkan’ın Lefke karşılaşmasındaki kaleci seçimi gündemimize adeta bomba gibi düştü.
- Dedem zamanında çok iyi futbolcuydu. Mehmet Bolkan bu hafta onu da kadroya alacak.
- Bu gidişle K. Kaymaklı veteranlar takımı olacak.
- Hazırlan be gardaş da bu hafta bizi da alacak Bolkan kadroya.
Gibi ifadeler ile esprili eleştiriler aldı başını gitti.
Tabii konu ile ilgili olarak sporseverler arasında konuşulanlar, Facebook gibi paylaşım sitelerinde de yerini aldı.
Geçtiğimiz akşam Face Book’ta bir arkadaşım , “Acaba Engin Arca da mı oynama sözü aldı. Mehmet Bolkan K. Kaymaklı’da başladığında," Kesin şampiyon oluruz"demişti. Mehmet Bolkan beni ve Muharrem’i oynatırsa, bir de Engin Arca kesin şampiyon oluruz...” yorumunu yapınca tartışma uzadı gitti.
Önce Facebook’ta paylaşılan yukarıdaki yazıdan başlayım.
Mehmet Bolkan K. Kaymaklı’da teknik direktörlüğe başladığında, “Kesin şampiyon oluruz” gibi bir ifade kullanmadım.
“Bana göre Bolkan, Kuzey Kıbrıs’ın en iyi teknik direktörlerinin başında yer alıyor. Bu nedenle K.Kaymaklı’nın bu sezon da şampiyonluğun en büyük adayı olacağını söyleyebilirim” diye yazmıştım.
Bugün de aynı düşüncedeyim.
“Bana göre K. Kaymaklı hala şampiyonluğun en büyük adayıdır”
Diğer taraftan, Ali Duvarcı’nın Lefke karşılaşması gibi önemli bir maçın öncesinde voleybol maçında sakatlanması kelimenin tam anlamı ile “Gayrı ciddiyet ve sorumsuzluk”tur.
K. Kaymaklı yönetimi bu konuda gerekli tedbirleri almalıdır.
İbrahim Reis konusuna gelince…
Mehmet Bolkan yanlış yaptı.
Yaşanan olayda benim için İbrahim Reis’in yaşı veya kalecilik becerisinin zerre kadar önemi olmadığı gibi, Lefke karşısında elde edilen sonucun da önemi yoktur.
Mehmet Bolkan’ın genç bir futbolcunun hayallerini çalmaya hiç hakkı yoktu.
Bolkan bu seçimi ile genç Emre’nin hayallerini, hayalleri ile birlikte belki de futboldaki geleceğini yok etti.
Tüm karşılaşmalarda Ali Duvarcı’nın yedeği olarak kadroya Emre’yi al, ancak Ali Duvarcı’nın yokluğunda kaleyi İbrahim Reis’e ver.
Bu ne perhis, bu ne lahana turşusu.
Bir futbolcuya güvenilmediği ancak bu kadar açık, seçik ifade edilebilirdi.
Bir futbolcunun umutları ancak bu şekilde yok edilebilirdi.
Madem güvenmiyorsun, neden kadroya alıp, yedek kulübesinde oturtuyorsun?
Lefke karşılaşması sonrasında sevgili Bolkan’ın açıklamalarını dinliyorum…
İbrahim Reis tercihinin doğruluğunu kanıtlamanın peşine düşmüş…
“İlk yarıda İbrahim Reis yüzde yüz iki gollük pozisyonda topu çıkarmayı başardı” diyor Bolkan.
Hemen söyleyim, maçı canlı izleyenler arasındaydım.
Bolkan doğru söylüyor, İbrahim Reis ilk yarıdaki iki pozisyonda topu çıkarmayı başardı.
Zaten K. Kaymaklı karşılaşmayı kaleci hatasından kaybetmedi.
Lefke’nin sürekli pozisyon bulduğu, bariz üstünlüğünün olduğu karşılaşmada Ali Duvarcı dâhil,
K. Kaymaklı kalesinde kim olsa gol yiyecekti.
Neticede olan genç kaleci Emre’ye oldu.
Kimbilir?
Belki de şans verilse K. Kaymaklı bugün genç bir kaleci kazanmış olurdu.