Kuş sesleri ile sıyrılıyorum derin uykumdan bu sabah. Ne olduğunu anlamam biraz zaman alıyor. Bir köy evindeyim, pancurları açık bırakmışım dün akşam, ‘Dolunay ışığında mutlaka yıkanmalıyız, bu Athena’nın dolunayı!’ ısrarları üzerine. Önemliymiş!
Dolunayın ışıkları uyurken beni yıkadı mı, artık ak pak mıyım bilemiyorum da güneşin ışınları öperek uyandırıyor. Sevinçle açıyorum gözlerimi.
‘Kuş sesleri mi, güneş mi?’ diye seçmeye çalışıyorum hangisini daha çok sevdiğimi. Karar veremiyorum. Niye seçim yapmalı ki zaten? Çok gereksiz!
Gabira kokusu geliyor alt kattan, mis gibi ve ızgara hellim. ‘Menemen mi istersin, omlet mi?’ sorusuna Cemal Süreya ile yanıt veriyorum ‘Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı’. Güneşin de, ağacın da, diyen sondaki ek benden. Hayvanın, dostun ve sevginin mutlulukla ilgisi zaten aşikâr.
Kuş sesi duymayalı ne kadar oldu acaba diye hafızamı yokluyorum. Günleri, haftaları sayıyorum, yok içinden çıkamıyorum, matematiğim yetmiyor. Doğadan diyorum, hangi arada kopmuşum ben. Toplantılar, raporlar, günlük koşuşturmalar, trafik içinde kaybolup, yaşamayı ne ara unutmuşum yine?
İyi geliyor kendini yeşile bırakmak, özgürlüğü bulmak yeniden koşarken, ayaklarının altında ezilen toprağı hissetmek.
Yüzünü yıkadığın su bu soğukta buz gibi gelse de, tertemiz havayı ciğerlerine çekmek, bir gülün başdondurucu kokusunu bulmak esen meltemde huzur veriyor.
Mutlu ediyor:
Portakalı dalından toplamak, elmayı kütür kütür ağacının gölgesinde yemek.
Bir orkideye rastlamak, mantar ararken ağaç diplerinde. Sonsuz güzelliğinden büyülenmek ilk kez görmüş gibi, ilk günkü gibi sevmek.
Köpeklerle yarışmak, çocuklarla çimenlerde yuvarlanmak, kirlenmek onlar ile birlikte. Hiç umursamadan manikürlü parmaklarını, çamurlara bulanmak.
Karşıdan koşarak geçen hayvanın fare mi, tavşan mı olduğu üzerine bahislere tutuşmak, belki de sincap!
Oflaya puflaya tırmandığın yokuş sonrası bisikletinin pedallarını boşa alıp hızla inmek tepeden, rüzgârın nefesini yüzünde hissetmek.
Doğanın gücü, görkemli güzelliği, vericiliği ve alçakgönüllülüğü karşısında huşu ile dolmak...
Çok iyi geliyor doğa, yeniliyor insanı, kendine getiriyor. Tüm dertlerini, endişelerini, Dünya’nın acınası halini unutturuyor bir anlık dahi olsa. Antibiyotiği, reçeteleri boşverin, her derde deva Doğal Terapi.
Şehirde yaşıyorsanız eğer, bu haftasonu bir kaçamak yapın derim mutlaka. Ormana, denize, dağa koşun. Doğanın kollarına bırakın kendinizi, durmayın. Hava soğuk mu? Olsun, Trodos’ta kar varmış. Karlarda yuvarlanan Panda videosu sosyal medyada patlama yaptı geçen hafta. Bu keyfi tatmak istemez misiniz siz de? Hem Norveçlilerin ‘Kötü hava yoktur, kötü kıyafet vardır’ diye bir atasözleri de var.
Şehir dışında yaşıyorsanız ve bu lüksle hergün içiçeyseniz siz, bu seçiminizden dolayı kendinizi bir kez daha tebrik edin.