Doğru kişi

Tayfun Çağra

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in seçimlerden sonra 5’li zirve önerisinden sonra bizdeki seçim propagandaları Kıbrıs sorunu üzerinden de yapılmaya başlandı.

‘Da’ eki kullandım çünkü Guterres’in böyle bir açıklama yapmaması durumunda seçim propagandalarında Kıbrıs sorununun çok yer alacağını düşünmüyordum doğrusu…

Evet, Cumhurbaşkanlığı seçimidir yapacağımız…

Evet, seçilen kişinin toplum lideri olarak algılanacağı bir seçimdir yapacağımız…

Evet, dünya nezdinde tanınan (kabul edilen) tek makam olan Cumhurbaşkanlığı seçimidir yapacağımız…

Ancak güncel sorunlar, pandemi, ekonomi ve diğer konuların yanında yine de Kıbrıs sorununun seçim sürecinde pek yer alacağını düşünmüyordum çünkü Crant Montana’dan sonra süreç öldürülmüştü.

Ta ki Guterres’in seçim sonrası 5’li zirve düşüncesini paylaşana kadar…

***

Guterres’in bu planı Türkiye’den ters karşılık buldu hemen… Kıbrıslı Türklerin ne düşündüğü sorulmadan… TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “müzakerelere kaldığımız yerden başlamayız, Federasyon bitmiştir, Federasyonu son kez müzakere ediyoruz demiştik” açıklamasını yapmadan Akıncı’ya danışmış mıdır bilmiyorum ama Çavuşoğlu bu açıklamayı yaparken Akıncı’ya da atıfta bulundu ve Akıncı’nın da Crant Montana’da aynı şeyi söylediğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı aynı şeyi şimdi de söylüyor mu, seçmenlere giderken seçilmesi halinde nasıl bir çözüm istediğini nasıl tarif ediyor, Federasyon çözüm modeli değil mi artık…

Ben de merak ediyorum doğrusu çünkü Crant Montana’da “Bizim neslin son şansı” demişti” Akıncı Federasyon görüşmeleri için… O zaman neslinin son şansı olan Federasyon görüşmeleri kendisi için şimdi de devam ediyor mu yoksa gerçekten son şans mıydı!

***

Ocak 2019’da Mevlüt Çavuşoğlu TC Lefkoşa Elçiliği’nin organizesiyle bazı tv’lerin ortak yayınında gazetecilerin sorularını yanıtlamıştı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için kıpırdanmalar başlamıştı o zamanlardan… Çavuşoğlu o tv programında “Federasyon, konfederasyon, gevşek federasyon farklı görüşlerimiz olabilir. Tümünü masaya koyalım. Bazı arkadaşlar sadece federasyon olabilir diyor. Tek görüşü dayatmanın bir alemi yok” demişti. Şimdi ise “Federasyon bitmiştir” diyor aynı Çavuşoğlu… Yani seçeneklerden birini, hem de en başından beri müzakerelerin konusu olan Federasyonu seçenekler arasından siliyor.

Yani bir yerde dayatıyor!

***

İşte bu süreçte ve bu açıklamalardan sonra Cumhurbaşkanlığı için sandığa gidip oy vereceğiz.

Kime, neden oy vereceğimizi önce iyice bir düşünüp tartmalı, Cumhurbaşkanlığı makamının rolünü ortaya koymalı, milletvekilliği veya belediye seçimlerinde olduğu gibi “iyi adam, beni görünce selam veriyor, düğünüme geldi, işimi yaptı” gibi sığ düşünceleri bir kenara bırakıp toplumun geleceğine oy vermeliyiz.

***

Doğu Akdeniz’deki gelişmeler, hidro karbon aramaları gibi siyasi ve ekonomik gelişmelerde söz hakkımızın bile olmadığı bir durumu geride bırakabilecek bir yeniden yapılanmayı, bir çözümü getirebilecek, gerçekten bunun için çabalayacak ve bu çaba için de bilgisi, tecrübesi, niyeti olabilecek bir kişiye oy vermenin hazzını yaşamak istiyorum kendi adıma…

Bu işler seçildikten sonra oturup birilerinin bir yerlere çağrı yapmasını beklemekle olmuyor… Bunun için zorlamak, çözümü yakınlaştırmak için uğraşmak, Federasyon için yeni planlamalar yapmak, karşı tarafı görüşmeye mecbur bırakmak, sürekli aktif taraf olmak bir sorunu çözmek için önemli şeyler…

“Türkiye söyler biz yaparız, Türkiye beni ister”, “Ben Maraş’ı açarım”, “Bu bizim neslin son şansı” gibi ifadelerle ne siyasetçi olursunuz, ne kabul görürsünüz ne de umut verirsiniz…

Umut’u öldürdüğünüz zaman, gerçeklere, bilime, siyasete, hukuka ters hareket ettiğiniz zaman kendiniz için de umut ölür.

Toplumun ve Kıbrıs’ın çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapabilmek için doğru kişiyi Saray’a getirmek gerektiğinin altını çizmek gerekir.

 


 

Susuzluk göstere göstere geldi…

Çeşmelerden artık suyun akması kesintili… Su tankerleri yetişemiyor evlere su taşımayı… Yerel kaynakların şebekeye verildiği söyleniyor ama artık bir gerçek var ki yerel kaynakların sayısını bilemediğimiz nüfusumuza yanıt verebilmesi mümkün değil. Evet, pandemi var, oteller çalışamıyor, çoğu yer kapalı, suyun tüketiminin de azalmış olması gerekiyor ama belediyelerin suyu kesintili vermeleri gösteriyor ki olan su yine de yeterli değil.

Geçitköy Barajına Türkiye’den gelen suyun 25 Eylül’de verileceği açıklanmıştı, Başbakan Tatar’ın da helikopterle gidip arızalı borularda yapılan çalışmayı yerinde izleyip şov yaptığı gün… TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay açıklamıştı. Ersin Tatar da yanındaki Dursun Oğuz’a “Bak aha oracıkta vinç kaldırdı boruyu!!!” dercesine parmağıyla işaret ettiği gün…

Umarım su verilir… Evet, bağımlılık… Suda da bağımlılık, Elektrikte de olması amaçlanıyor… Denizden su arıtma seçeneği dururken… Maliyetli mi, evet maliyetli ama önceden ödediğimiz su parasıyla Türkiye’den gelen suya ödediğimiz su parasının farkı kadar değil belki de… Bu seçenek de, yani denizden su arıtma seçeneği de değerlendirilmeli ama bunun için de vizyonu olan bir ekibe ihtiyaç var. Şimdiki hükümet için bu çok fazla.

25’inde su verilirse, Barajın yeterince dolması ve şebekeye tekrar su verilebilmesi için geçecek süreyi de hesapladığımızda önümüzde susuz kalacağımız yine de önemli bir süre olacak. Kısa olması dileğiyle…